"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çiçekleri kırmayın efendiler

Mustafa ORAL
03 Ekim 2018, Çarşamba
Bazı sözler var taşa söylesen ağlar, ağaca söylesen kurur.

Ne gariptir ki insan çoğu kere taş kesilir, kuru ağaç gibi dilsizleşir. Oysa çiçeklerin de dili vardır, yalnız kalp kulağı açık olanlar işitir. Her çiçek bir kitaptır, herkese ayrı sayfası açılır, her satırı başka bir sırrı anlatır. Beyaz gül masumiyeti, papatya aşkı, leylak ilk aşkı, karanfil kalp kırıklığını, menekşe vefayı, orkide kıskançlığı, hanımeli şefkati, nilüfer hürriyeti, kardelen sebatı, gelincik ayrılığı, zambak nezaketi, akasya zarafeti, mimoza alınganlığı, sardunya birliği, lavanta huzuru, nergis saygınlığı, nihayet erguvan Emirgân’ı, mono rosa Sezai Karakoç’u, fesleğen Bediüzzaman’ı, gül Hz. Muhammed Mustafa’yı (asm), lâle bütün çiçeklerin Rabbini hatırlatır.

Yaprakları duâ eden ele benzediği için maranta çiçeğine duâ çiçeği denilmiştir. İnsanın beden binasını gıdalar, manevî dünyasını duâlar inşa eder. Gıdalar da duâlar gibi insanın içinde tesbih eder. Sözün özü, insan ne yerse ona benzer. Fasulye böbreğe, ceviz beyne, fındık kalbe benzer. Bazı insanlar çiçek gibidir, çiçekle, duâyla beslenir; onlar hep çiçeğe benzer.

Bil ki Allah azdan çoğu yapar. Tohum toprağa düşer çiçek olur. Bir damla su rahime düşer, anneye maya çalar, çocuk olur. Deniz bulutlara yükselir, göğe maya çalar, yağmur olur. Hz. Muhammed (asm) gibi bir çiçek dünya zindanına gelir, dünya Cennet olur. Ah ormanda zikreden ağaç, bahçede ilâhiler söyleyen çiçek...

Çocukluğunu yaşayamayanlar çiçeklerin kıymetini bilemezler. Çocukluğumuzda öğretmen ‘çiçek ol’ deyince elimizi başımızda toplar, çiçek olurduk. Büyüyünce kırılgan oluyor insan. Çiçek gibi kuruyor, haydi deyince çiçek olamıyor. Güneşle iyi geçin, küstürünce akşam erken oluyor. İnsanla iyi geçin, soğuyunca bir daha ısınmıyor. Çiçekle iyi geçin, kırılınca kuruyor. Çocuklarla iyi geçin, eğilince bir daha doğrulmuyor.

Hey efendiler, çocuklara, çocuk ruhlu adamlara, çocuklar kadar temiz kadınlara dokunmayın. Çocuklar annelerin, çiçekler dünyanın kokularıdır; kadınların boyunlarını burkmayın, çocukların boyunlarını vurmayın. Çiçeklerin ve çocukların boyunlarını vuranlar iflâh olmazlar; haşir günü başınızı öne eğecek işler yapmayın.

ARI BAL ALACAK ÇİÇEĞİ BİLİR  

Arıya bal yapmasını öğreten, çiçeğe de kokmasını öğretmiştir. Çiçeksen “eller ne der” demeyeceksin, ‘en güzelini Rabbim bilir’ diyecek, çilen neyse çekeceksin. Unutma, arılar en güzel çiçeklere musallat olur. Arı çiçeğe, sinek gübreye gider. Arının gübreye konduğunu gördün mü hiç. Bugün kalbin yanıyorsa çiçek olduğundadır. Canın yansa da işin sonunda bal olmak vardır.

Hayat saksıda çiçek büyütmektir. Toprak kadar gübreye de ihtiyaç vardır. Biri bir avuç toprağı, diğeri gübreyi koyar. Kimisi toprak çekecek, kimisi de gübre çekecektir. Kimisi sefa sürecek, kimisi cefa çekecektir.

Güneş akşam batıyor, sabah tekrar doğuyor. Batmayı göze alamayan doğamıyor. Acılar gün batımıdır, sevinçlere gebedir. Ufuklara dalmayı, toprağa girmeyi göze alamayan çiçek olamıyor, sonbaharı görmeden kuruyor. İnsan ölmeden önce ölünce, kendini kabir ehlinden bilince kök salıyor, çiçek veriyor. Zahmetin arkasında rahmet vardır. Dünyada güzel tohum atan ahirette tuğba ağacı olacak, dal budak salacak.

Fesleğen diken, dal budak salacağı umudunu taşır. O fesleğen saksıda saklı kalmayacaktır. Hafa türabında unutulmayacaktır. Rabbin seni hakikati bağrında taşıyan fesleğen kıldı, dünya saksısında unutmayacaktır, elbet namını, kokunu yeryüzüne yayacaktır. Öyleyse sen tohum at, çiçek vermezse toprak utansın. Yine çiçek çiçek çocuklara, çocuk ruhlu insanlara güzeli anlat, elbette bir gün tutacak; toprak gönüllü insanlar seni başında taşıyacak.

Zannediyorsun ki her yer çöl, attığın tohumlar tutmuyor. Bekle, bulutlar perdeyi açıyor. Hele bir yağmur yağsın bak dünya nasıl da Cennete dönüyor. Bil ki bir damla su çiçeğin başını, bir katre gözyaşı insanı arşa kaldırır. Çiçek diriliş umududur. Her çiçek ölümsüzlüğü anlatan melektir. Çiçek çiledir, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmıyor. Bebek rahimde dokuz ay kalmadığında eksik doğuyor. Varsın kendini çiçeklerinin efendisi sanan zavallılar, hayatına çiçek katmak varken çile katsın. Avucundan düşen çekirdek yıllar sonra ağaç olarak karşına dikiliyor. Şimdi ekim zamanı, sabret hasada az kaldı. “Ölmüşüm de çiçek gönderenim yok” deme. Çiçek dağa başkaldırır, kayayı delip gökyüzüne açılır. Unutma en güzel çiçekler dağlarda açar. Şehirler gibi çiçekler de göç eder. Rüzgârın götürdüğü tohumlar başka yerde yeşerir. Hiçbir güzellik yok edilemez. Bütün çiçekler topraktan sökülse de bahar dünyadan sürgün edilemez.

ÇİÇEKLERİN ÖMRÜ KISA, SURETİ BÂKİDİR

Ezan çiçeği, akşam ezanıyla pıtır pıtır açar, sabah ezanıyla içine kapanır. Ezan çiçeğinin açmasını istiyorsan karanlığa dayanmalısın. Çiçeklerin ömrü az olsa da sureti bakidir. Bir çiçek solsa da sureti hafızalarda taze kalır. Çiçek olan ebedîdir. (Misal: Kâinat ağacının çiçeği Hz. Muhammed (asm)) Çiçeklerin yaprağı koparılsa da, dalı kırılsa da kokusu bakîdir. Çiçeklerin uzak diyarlardan da olsa kokusu gelir.

Zambak ezan çiçeği gibi zahmete taliptir. “Zambaklar en ıssız yerlerde açar/Ve vardır her vahşi çiçekte gurur/Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr/ Işıksız ruhumu sallar da durur” diyecek kudret elbette sende de vardır. İki adam hapishane parmaklıklarından baksa biri balçık, diğeri çiçek görür. Zindan balçığında açan çiçek gibi günden güne solduğunu, derin derin soluduğunu düşünüyorsun. Çiçekler kısırlaştırılamaz; sıska da olsa, saksıda da olsa yaşar, biliyorsun. Kimse, çiçek dikenin yağmurunu dindiremez, güneşini söndüremez. “Biz yaramıza çiçek basarız, varsın ellerimiz kanlansın” diyebilmektir çiçeklerin Rabbine kul olmak. Çiçeklerin başı diktir, sadece Rabbinin karşısında boyunlarını eğerler; kulların karşısında eğme başını.

Çiçekler yükünü tutmuş sonbahara göç ediyor. Mevsim yükü tutma zamanı. Sen de durma, yoksa çiçek çarpar adamı. Gidiyorsun, madem çiçek olarak git, dünyayı sevmekte ve öpmekte batma. Ah sen içinde ebedî çiçekler taşıyan, bu zahmet tohumlarını öp öp başına koy. Bu toprak Haşir Çiçeği, Haşir Risalesi taşıyor. Unutma Bedüzzaman Barla sürgününde Haşir Risalesi’ni yazmıştı; sen de dünya zindanında Haşir Çiçeği yetiştirebilirsin.

Okunma Sayısı: 8614
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ayhan Aydın

    3.10.2018 11:21:24

    Tebrikler. Allah yar ve yardımcınız olsun.

  • Gündüz Alp-2

    3.10.2018 10:57:32

    Çölün susuz ve yakıcı sıcak ortamında bile yetişen dikenli dikensiz, çiçekli çiçeksiz Kaktüsler de vardır. Onlar da kendi lisan-ı halleriyle bize çetin şartlara karşı meydan okurcasına dayanmayı/direnmeyi öğretirler. Tohum ve çekirdeği toprağın şefkatli sinesine emanet bırakırsın, bir müddet sonra meyve veren bir ağaç, çiçek açan bir bitki olur. Her Risale bir çiçektir. Mesela, Mesnevi "fidanlıktır." Mesnevi'den Nur Bahçesine giren her bir okuyucu ve seyirci, orada, Kainat Ağacının türlü türlü Meyvesini ve Hakikat Çiçeklerini bulabilir. Arayan bulur, demişler. Leylâ diyen Kays bile sonunda Mecnun olmuş Mevlâ'sını bulmuş. Ne aradığınıza, nasıl baktığınıza bağlıdır. Çocukları ve kadınları çiçeklere benzetirler. Fakat bu dönem kadar kadınları ezen, zulmeden, çocukları mağdur eden bir başka dönem var mıdır acaba? Çiçekler solmasın, çocuklar ölmesin, kadınların boynu bükük kalmasın. Muhabbetle.

  • Gündüz Alp

    3.10.2018 10:19:34

    Değerli Mustafa Bey kardeşim, çiçeklerin dünyasından onların hâli ve kâliye bizlere güzel mesajlar veren güzel yazınız için teşekkür ve dua ediyorum. Sizin gibi Tapduk Emre'nin "Bizim Yunus" dediği talebesi Yunus Emre de "Sordum Sarı Çiçeğe" şiirinde, pek çok çiçeklerden onların lisanı ile bize dersler verir. Orada şekil, renk ve kokusuyla her bir çiçek; kendini, Yaratan'ın sanat ve eserini nazara veren tarafıyla (mana-yı harfiyle), seyircisine önce soru sordurur, sonra da cevabını verir. "Sordum sarı çiçeğe" diyen seyirci ve "Çiçek eydür" diyen sanat eseri, karşılıklı sohbet ederler. Âşıka bile "Yolumuz gurbete düştü / Hazin hazin ağlar gönül" dedirten güz mevsimi, hem hazan hem hüzün hem gurbet mevsimidir. Bazen insanlar da kendi iç dünyalarında hazan, hüzün, gurbet mevsimi yaşarlar. Asıl gurbet, Hakk'tan ayrı düşmektir. "Boynun neden eğridir" diye soran Yunus'a çiçek "Kalbim Hakk'a doğrudur" diyor. Kalbi ve kalıbıyla Hakk'a muhalif iş tutanlar düşünsün!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı