"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dengini bulan dengeyi bulur

Mustafa ORAL
20 Aralık 2017, Çarşamba
Hayat dengeler üzerine devam eder. Dengini bulan dengeyi bulur. Dengini bulan evlenir.

Denk, her zaman denk gelmez. Bazen gelir ama ya görmez veya görmek istemez. Bazen de dengini görür ama görmezden gelir. Kısacık ömürde yapacak çok işi vardır. “Dünyada denge olmasa da olur. Önümüz ahiret; şunun şurasında ne kaldı. Şu kadarcık ömre bir ömür daha katmasak da olur ” der evliliği ahirete erteler.  

Dengini bulan hemen her enbiya (peygamber) ve evliya evlenmiştir. Öte yandan mücerret kalanlar da vardır. Hz. Meryem eşsiz, benzersiz yaşamıştır. Evlenseydi belki bu kadar eşsiz olamazdı. Eşsiz de oluyor demek ki. Hatta eşsiz çocuk sahibi bile olunuyor. Rabiatün Adeviye çağının Meryem’iydi. Hasan Basri gibi bir evliyadan teklif almasına rağmen “bir kalbe iki sevgi sığmaz” deyip evlenmemiştir. Hz. İsa ve Hz. Yahya mücerret kalmışlardır. Adanmışlık ruhuyla yaşayan Suffe Ashabı ve Bişr-i Hafi, Ahmedi-i Bedevi, Bediüzzaman gibi yüzlerce evliya da aynı tarzı takip etmiştir

Bediüzzaman hayatında adalet-i mahzayı, tam adaleti uygulardı. Ruhsata değil azimete tabiydi. Karşısında müthiş bir yangın vardı. İçinde imanı ve evlatlar tutuşmuş yanıyordu. O yangını söndürmeye giderken eşini düşünecek halde olamayacağını bildiği için evlenmedi. Tulumbayı alıp yangına koştu.

Gençlik yıllarında Akdamar Adasında 50 talebesini 10 yıl yetiştirip dünyayı fethetmenin planlarını yaparken dostu Molla Resül ile evlenmemek, hayatlarını iman hizmetine vakfetmek konusunda sözleşmişlerdi. Sözünü tuttu, evlenmedi. Eşi ve çocuğu olmadı ama yaptığı bu diğerkâmlığın karşılığı olarak Rabbi nesebî evlattan öte milyonlarca manevî evlat nasip etti. Nitekim “Rabbim hiç uğraşmadan Zübeyir’i, Sungur’u ve Ceylan’ı evlat olarak verdi” diyecektir. 

Bir gün “kıymettar, müdakkik, mübarek, samimî ve hizmet-i Kur’âniye’de arkadaş”ı niçin evlenmediğini sorar. Üstad, kırk seneden beri gayet dehşetli bir dinsizlik hücumu karşısında, her şeyini feda edecek hakikî fedakârlar lâzım geldiği bir zamanda, Kur’ân-ı Hakîm’in hakikatına değil dünya saadetini, belki lüzum olsa âhiret saadetini dahi feda etmeye karar verdiğini, bu şartlarda değil geçici dünya hanımlarını almak, belki on huri verilse bile “ihlas-ı hakikî ile hakikat-ı Kur’âniyeye hizmet” edebilmek için reddedilmesi gerektiği için evlenmediğini söyler.

O günlerde derin güçler öyle dehşetli hücumlar ve desiseler yapıyorlardı ki, bunlara karşı gelmek için a’zamî fedakârlık yapmak ve dinî hareketlerini İlahî rızadan başka hiçbir şeye âlet yapmamak gerekiyordu. Dünyalılar ahiret ehlini menfaatleri doğrultusunda kullanabiliyordu. Nitekim “bîçare bir kısım âlimler ve ehl-i takva insanlar, çoluk-çocuğunun maişet derdi için bid’alara fetva verdiler veya taraftar göründüler. ” Dine dehşetli hücumlara karşı, “a’zamî fedakârlık ve a’zamî sebat (yılmamak) ve metanet (sağlamlık) ve herşeyden istiğna etmek (uzak durmak) lüzumu karşısında”, Bediüzzaman “çok haramlara girmemek ve çok vâcibleri ve farzları yapabilmek için” sünnet olan evliliği gerçekleştirmediğini belirtir. Değil mi ki “bir sünnet yüzünden yüz günaha girilmez. ”

Evlilik “kişiye özel”dir. Farz, vacip ve sünnet halleri olduğu gibi haram halleri de vardır. Harama girme ihtimali yüksek olan için farz, zayıf için vaciptir. Kimisi de tabip olarak Rabbini,(cc) Habib olarak Habibullah’ı (asm), halil (dost) olarak Halilullah’ı (ra) seçmiştir ki onun evliliği sadece Habibullah’ın (asm) ve Halilullah’ın (ra) sünnetlerini yerine getirmekten ibarettir. Kimisi içinse evlilik baştan sona haramdır. Kendini idare etmekten yoksun, hoş görü değil, hor görü sahibi, karşısındakine yük olan biri için evlilik haramdır, zulümdür.

“Selef-i sâlihînden binlerle ehl-i hakikat” “şahsî ve hususî kemalât-ı bâkiyesi için” dünyayı terk etmişlerdir. Ebedi hayatlarına hizmet edebilmek için dünyanın fâni süslerinden istiğna ederek bekâr kalmışlar. Bazıları şahsı için değil toplum için “çok bîçarelerin saadet-i bâkiyeleri için ve dalalete düşmemeleri ve imanlarını takviye edip kurtarmaları için ve hakikat-ı Kur’aniye ve imaniyeye tam hizmet etmek ve hariçten (dışarıdan) gelen, dâhilde (içerden) çıkan dinsizlere karşı dayanmak için, zâil (geçici) ve fâni dünyasını” terk ederek evlenmemişlerdir. Nitekim “Cehennem’de vücudum büyüsün, tâ ehl-i imana yer bulunmasın” diyen Hz Ebubekir gibi,  “fedakârlıkta a’zamî sadakatın bir zerresini kazanmak fikriyle”, Bediüzzaman da bekârlığı ve istiğnayı tercih etmiştir.

O çağın vazifeli insanıydı. Kur’ân, Hz Ali, Geylani ve İmam-ı Rabbani asırlar önce onu haber vermişti. “Allah bir kulu sevdiği vakitte onu Zât-ı Uluhiyetine hizmet etmek için seçer. Onu kadınla ve evlâd ile meşgul ettirmez” ve “200 senesinden sonra en hayırlınız zevce ve veledi olmamakla yükü hafif olanınızdır” şeklindeki Efendimizin (asm) sözleri en güzel şekilde onda tecelli etmişti.

Yalnızlık Rabbimize mahsus

İnsan biriyle konuşmak ister. Eş olmak, edebi hayat yolunda birine “eşlik” etmek ister. Evlilik fıtri bir meyildir. Hüznüyle, sevinciyle hayatı paylaşmaktır. Birine yük olmak değil birinin yükünü çekebilmektir. Rabbimiz kimseye çekemeyeceğinden fazla yük yüklemez. Bunun için bir kısım insanlar bekâr kalır. Halbuki “Bekârlık, bikârların (kârsız) kârıdır. ” “Bekâr erkek üçte iki erkek, üçte bir çocuktur. Bekâr kadın üçte iki kadın, üçte bir erkektir. ”

Bediüzzaman “Dost istersen Allah, yaran (sevgili) istersen Kur’ân yeter. Yalnız biri iste; başkaları istenmeye değmiyor. Bir’i sev; başkaları sevmeye değmiyor” hakikatlerine iman ettiği için bekâr kalmıştır. Herkesin dünyaya daldığı çalkantılı bir çağda insanlığın imanını kurtarmak uğruna evlenmemiştir. Şu bir gerçek ki bekâr olmasaydı bu kadar bakir olamazdı. Bu gün hâlâ kalbimizde ise kalbini Leyla’ya değil Mevla’ya vermesindendir.

Okunma Sayısı: 5076
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    20.12.2017 11:01:09

    Sevgili Mustafa bey kardeşim,"Davul bile dengi dengine çalar!" demişler. Mevlâ-Leyla, kalp-kafa ve ruh-cismaniyet dengesini tutturamayan günümüz çağımızın insanına ders ve ibret anlamında güzel ve faydalı bir yazı olmuş. Elinize sağlık, teşekkür ediyoruz. Enbiyâ ve evliyânın, dengeli ahvâli, akvâli ve etvârı bizim için asli muvazene unsurları ve mihenk taşlarıdır. Üstad bile "sözünün mihenge vurulmasını" istiyor. Muvazenesiz (dengesiz) sözlerin bile siyasi, iktisadi ve içtimai hayatımızda nelere mâlolduğunu hepimiz görüyoruz. Selam ve muhabbetle.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı