"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Denizli’de bir sıddık: Sıddık Muharrem

Mustafa ORAL
26 Aralık 2018, Çarşamba
Taş yerinde ağırdır.

Yeri geldiğinde ağırlığını koymasını bilmelidir. Hak erlerinin yolları taşlarla, dikenlerle doludur. Hizmetlerine taş koyan çoktur. Bazı kahramanlar ise yollardaki taşları, dikenleri temizlemeyi vazife bilirler. Makamlarını, mevkilerini, hatta canlarını kaybetme pahasına ağırlıklarını koyup kendilerini feda ederek tarihin isimsiz kahramanlar listesinde yerini alırlar. Denizli Ağır Ceza Başkâtibi Muharrem Bey bunlardan biridir.

Muharrem gönül ehlidir. Haramı helâli, hakkı hukuku, adaleti bilir. Bu güzel halleri onu önce Hasan Feyzi Yüreğil’in, arkasından Bediüzzaman’ın talebesi yapar. Bediüzzaman ve talebeleri 1943 yılında Denizli Hapsine konulur. Savcılık Risalelere el koyar. Muharrem yed-i eminde bulunan Risaleleri okur. Çok etkilenir. Bediüzzaman ismini işiten Hasan Feyzi’ye bahseder. Yüreğil de Risaleleri okumak istemektedir. Muharrem el altından verir. Bu vesileyle Feyzi Risalelere ve Üstadın şahs-ı manevîsine vakıf olur. Üstad hapisteyken mektup yazar. Mektup büyük ihtimal Muharrem vasıtasıyla ulaştırılmıştır.

Risaleler hapiste büyük gizlilik içinde çoğaltılır. Bir ara daktiloyla çoğaltma fikri oluşur. Fakat daktilonun cezaevine girmesi yasaktır. Süleyman Hünkâr ve Şevket Kahraman Muharrem’e haber gönderir. Muharrem daktiloyu temin ederek Şevket Kahraman’a teslim eder. Risaleler bu şekilde çoğaltılır.

Gayret devletten üstündür

Bediüzzaman ve talebelerinin idam edilmesi için mahkeme heyetine baskı yapılır. Bazen gayret devletten daha çok iş görür. Muharrem bu bilinçle bir taraftan Nurlar’ın yayılması, diğer taraftan da adaletin tecellisi, maznunların beraatı için çalışır. Denizli’yi İkinci Isparta yapmak için gayret eder. Isparta Kahramanları’nın ve Barla Sıddıkları’nın makamlarına yaklaşır. Hz. Ebubekir ana-babasını Efendimize (asm), Süleyman Kervancı evlâdını Bediüzzaman’a feda etmeyi göze aldıkları için Sıddık unvanını almışlardır. Muharrem’in bir yanı Sıddık Ebubekir, bir yanı Sıddık Süleyman’dır. O da Nur hizmeti için hayatını ortaya koyar. Üstad hizmetinden haberdar olur, memnun kalır. Ona Sıddık Muharrem unvanı verir. “Evet, hâkim-i âdil, Muharrem ve Feyzi ve Hafız Mustafa, bir-iki senede, yirmi sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaptılar; Nurun şakirtlerini ebede kadar minnettar eylediler. Cenâb-ı Hak, onlardan ve beraberlerinde Nur’a hizmet edenlerden ebeden razı olsun. Âmin.”

Denizli’de bir sürgün memur

Üstad ve talebeleri beraat etmiş, gizli komiteler kaybetmişlerdir, ama hâlâ “Biz bitti demeden bitmez” havasındadırlar. Nur Talebelerinin hapishane gibi toplu yaşama merkezlerinde daha tesirli olduğunu bildiklerinden bu sefer yalnızlaştırma yolunu seçerler. Nur Talebesi memurları izbe yerlere sürgün ederler. Muharrem de sürgünden nasibini alır. 

Dün şehrine sürülen Bediüzzaman ve talebelerine sahip çıkarken, o gün bedelini sürgün yiyerek öder. Üstad büyük oyunu görür. Hapis ve sürgünlerdeki hikmeti izah eden mektup yazar. “Nurlar’ın muarızları, her cihetle mağlûp olduktan sonra, zahiren bize hoş görünmeyen ve hakikaten Nurlar’a daha menfaatli bir plân takip ediyorlar. Güya Nurcular’ın tesanüdünü kırıp, bilinmeyecek bir tarzda bazı mühim erkânlarını başka yerlere gitmelerine sebebiyet veriyorlar. Halbuki onların gitmesiyle tesanüd kırılmadığı gibi, gideceği yerlerde lüzumları var”

Muharrem, Hasan Feyzi’nin rahlesinde Denizli Nur Talebeleri namına Üstada tebrik kartı ve mektuplar yazar. Mektubunda Feyzi’nin hastalığına değinir. Üstad tebrik kartı ve mektuba mektupla karşılık verir.

“Pek çok alâkadar olduğum ve Risale-i Nur’un gayet ehemmiyetli bir merkezi ve az zamanda pek çok Nur işini gören Denizli Hüsrev’i ve gayet ciddî ve sadık rüfekaları hususan hâkim-i âdil ve Muharrem ve Hafız Mustafa ve sairenin namına bayram tebriğiyle, Hasan Feyzi’nin şiddetli ve tehlikeli hastalığını beyan eden bir mektubu, çok ehemmiyetli bir kardeşimiz olan Muharrem’den aldım.”

Denizli Hasan Feyzi’yi, Hafız Ali’ye uğurluyor

Bir süre sonra Hasan Feyzi vefat eder. Muharrem’in ruhunun yarısı dünyadan göç eder. Yine de acı haberi Üstada bildirmek kendisine düşer. Feyzi’nin kadrini ifade eden kederli bir mektup kaleme alır. Üstad çok üzülür. Muharrem’in şahsında Denizli’yi taziye eder. “Salisen: Denizli’nin bir mânevî kahramanı merhum Hasan Feyzi’nin (rh) Isparta kahramanı merhum Hafız Ali’nin (rh) yanına gitmesi gerçi bizi çok müteessir ediyor; fakat onun gayet has bir talebesi ve Nur’un hâlis bir şakirdi Sıddık Muharrem’in dediği gibi deriz: O, bir cihette, ölmemiş; belki vazifesini acele bitirmiş, âlem-i berzaha istirahat için gitmiş, terhis edilmiş. Hafız Ali ile beraber, mânen, şefaatleriyle ve bıraktıkları tesirli Nur hakkındaki eserleriyle yardım ediyorlar, yine mânen Nur’a çalışıyorlar... İnşaallah, Cenâb-ı Hak, onun vazifesini dünyada gördürecek, Nur dairesinde çok Hasan Feyzi’leri yetiştirecek… Nurlar hakkında parlak fıkralarında, bu biçare kardeşine kendini kurban etmeye söz verdiğinden ve Nur vazifesini acele yapmasıyla istirahat âlemine gitti. Ben, hem onun akrabasını, hem Muharrem gibi kıymetli, ciddî talebelerini ve Denizli ve civarı Nurcular’ını tekrar tâziye edip, bizler gibi onlar da o merhumu hasenatlarına hissedar ederek hasenat cihetinde ölmemiş gibi, defter-i hasenatına haseneler yazdırsınlar diyerek umum onlara binler selâm ve ona binler rahmet deriz.”

Kayıp Takke

Üstad Denizli’den ayrılırken Hasan Feyzi’ye postu devreder. Günün şerefine takkesini hediye eder. Vefatından önce başına koymasını ve o şekilde Hafız Ali’nin yanına gitmesini ister. Hasan Feyzi vefatından on dakika önce Azrail’in (as) soluğunu hisseder. Üstadın tavsiyesine uyarak takkeyi başına koyar ve o şekilde dünyasını değiştirir. Hizmet boşluk kaldırmaz. Artık takke Hasan Feyzi’nin vazifesini görecek yeni sahibini arıyordur. Üstad mektubunda konuyu buraya getirir.

“Bu merhum kardeşimizin Nur’a ait müteaddit vazifelerini tamamen görecek ve şakirtlerin tensibiyle ve meşveretiyle intihap edilecek bir yeni kahraman bulununcaya kadar o vazifeleri taksimü’l-a’mâl suretinde herbir şakirt bir vazifesini yapmaya başlasın… Hem oradaki kardeşlerin meşveretiyle, onun yeri boş kalmamak için Nurla onun gibi çok alâkadar birisi, şimdilik Denizli Hüsrev’i vaziyetini alsın. Ona hediye ettiğim takkeyi muhafaza etsin—tâ hakikî sahip çıkasıya kadar. (E.L. 141. mektup)

O takke Muharrem’e ulaştı mı bilinmez, ama Sıddık Muharrem o günden sonra Denizli Hüsrev’i ve İkinci Hasan Feyzi olarak hizmeti yüklenir. Gün gelir, o yükle, alnının akıyla Hasan Feyzi’nin yanına gider. Allah rahmet etsin. 

Okunma Sayısı: 3959
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    26.12.2018 10:30:49

    Değerli Kardeşim Mustafa bey, hizmet kahramanlarının hayatı üzerinden bizlere ümit dersleri içeren yazılarını manevi bir haz alarak okuyoruz. Eline, yüreğine sağlık. Her devirde hizmete baş koyanlar ile taş koyanlar olmuştur. "Sıdk"tan sıyrılıp çıkanların Sadık ya da Sıddıkları anlaması hayli zordur. Taş bile ustasının eline düşünce harika bir sanat eseri olabilir. Ebabilin gagasında haktan tescilli, isme özel, adrese teslim taşlar da mermi olur Ebrehe ordusunu tar u mar eder. Taştan kalpler ile taş kalpliler, elini taşın altına koymazlar. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki cismen olmasa da manen taşlaşmış insanların sabır taşını bile çatlatan duyarsızlıkları karşında şaşırmamak mümkün değil. Taş devirleri, eskide kalmış, sırf taşların yontulduğu devirler değildir. Taş kalpli toplulukların yaşadığı her devir taş devridir, desek hata etmiş olmayız. Selam ve muhabbetle.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı