"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gariplere müjdeler olsun

Mustafa ORAL
31 Ocak 2018, Çarşamba
Güneş her akşam gözlerini kapar, ufukların ardında derin uykulara dalar.

Karanlığın beşiğinde sabaha kadar sallanır. Melekler ‘haydi namaza’ deyince uyanır. Gün doğarken namaza durur. Ruh ufkuna varınca anne rahmine iner, tatlı uykulara dalar. Dokuz ay rahmin beşiğinde sallanır. Melekler ‘vakit geldi’ deyince uyanır. Nur topu güneş gibi gözlerini açar. Dünya denilen beşikte doksan yıl sallandıktan sonra ruhunun ufkuna yürür. 

Belki ölmeden önce öldüğünü, dünyanın zindana döndüğünü düşünüyorsun. “Hapishanelere güneş doğ- muyor / Geçiyor ömrüm, günüm dolmuyor / Eşim, dostum yanıma gelmiyor/ Anamdan doğalı garip kalmışım” (N. Ertaş) diyorsun, deme. Güneş en güzel Nemrut Dağı’nda değil gönül dağında izlenir. İçindeki kuyudan ve zindandan gönül dağına çık. 

Garip ‘yalnız’ demektir. Garip, karibtir, Allah’a yakındır. “Bu din garip gelmiş, garip gidecektir. Gariplere müjdeler olsun.” Güneş garip gelmiş, garip gidecektir. Yıldızlar bölük bölük dolaşırken o hep yalnızdır. Ama yalnızlık içinde bir hazine taşır. 

Güneş hayattır. Dünya, ay ve yıldızlar ışığını ve ateşini ondan alır. Celâl (ateş) ile cemal (ışık) içiçedir. Celâli kendine, cemali sevdiklerinedir. Yanar, yakılır, yeter ki sevdikleri ısınsın, aydınlansın. Ay ışığını ondan alır, ateşi kendine kalır.  

Güneş Allah, ay Resulallah’tır (asm). Allah’ın cemali Efendimizde (asm), O’nunki de (asm) sevenlerinde tecelli etmiştir. O (asm) yıldızlara, aya, dünyaya güneştir. Şefkat ve merhamet timsalidir. Yanar, yakılır, ama kimseleri yakmaz. O güneşe (asm) ne kadar da uzağız. Biz güneş gibi,  Efendimiz (asm) gibi garip olalım. O’na (asm) karib/yakın olalım. Yanalım, yakılalım, aydınlatalım. Ay olup aydınlanmaktansa, gece sefası yapmaktansa, zevküsefa içinde yaşamaktansa güneş gibi garip olalım. Değil mi ki gariplik mü’mine yakışıyor da kibir hiç yakışmıyor.  

Dağlar odun, denizler gazyağı olsa güneşin ateşine ulaşamaz. Sen güneş ol. Duâ dağın, niyaz denizindir. Dağlar ile taşlar ile, denizler ile, dereler ile Rabbini an. Dağlar, denizler, güneşler gibi yan. Yanarak dünyayı, ayı, yıldızları ısıt, ışıt. Varsın dünya senin uzağında olsun.  Varsın yıldızlar aykırı gitsin. Dünyayı elinin tersiyle it, ama ısını, ışığını vermekten geri durma. Yağmur gözyaşı kuruyunca susar. Kar kalpler soğuyunca yağar. Hava ruhlar çölleşince kurur.  Duâların dağ, gözyaşların deniz olmuş, hayat veriyor kâinata. Sen duâ etmediğinde varlık aç, sen gözyaşı dökmediğinde yeryüzü kan gölü. Gözyaşların temizliyor kanı.

Bazen güneş çekilir, gece ve kış olur. Geceler uzar, soğuklar azar. O gün anlarsın, güneş ve güneş gibi insanlar varmış. Şimdi sen içine çekiliyorsun. Kendine de, bize de hayatı zehir ediyorsun. Sen yokken üşüyoruz, sen yokken karanlıkta kalıyoruz. 

Güneş nur ve nardan (ateş) oluşur. Nurunu aya, narını dünyaya verir. Ekmek ateşte pişer. Dünya fırındır, ateşi güneştir. Musîbet isabet demektir. Ateş sana isabet etti. Hamdın, piştin, yandın, güneş oldun. Artık pişirme vakti. Duâların pişirecek, hamları has edecek. Nar içinde yana yana nurlanacaksın. Işığından kalpler ay, ruhlar yıldız olacak. 

Güneş milyarlarca yıldır yanıyor, ama odunu, kömürü bitmiyor.  Yanıyor, ama kendini yakmıyor, yok etmiyor. Bütün dünya toplansa onu yok edemez. Dünya kardan dağ olsa güneşin bir gülümsemesine bakar. Karlar erir, dünya ısınır.

Güneşin tersi fenadır, yan bakılmaz. Kızmaya görsün dünyayı tersine çevirir. Yaklaşınca sıcaktan, uzaklaşınca soğuktan kavurur.  Kışın yandırır, yazın dondurur. O yıldızların şeyhidir. Hepsine el vermiştir. Çekiverse dünya zemheride kalır. Kartopuna döner, çöz çözebilirsen. Akşam olunca perdeyi çeker, gece olur. Bütün dünya uğraşsa geceyi gündüz, kışı yaz edemez. 

Sabret, güneşi gökyüzünden kimse kovamaz. Dünya toplansa güç yetiremez. Güneş balçıkla sıvanmaz. Bulutlar güneşe perde olamaz. Güneşi kim durdurabilir, kim yolundan döndürebilir. Vakti gelince doğar, batar. Her şey kaderde var. Arzı ayakta tutan ne dağdır, ne güneştir; insanı arşa çıkaran duâlardır. Sen duâlarınla arşa vardın, güneş oldun, artık sana kimse güç yetiremez. Benim namım güneşin doğup battığı her yere varacaktır,  diyen Sonsuz Nur (asm) gibi senin kalbindeki kandili de kimse söndüremez. Değil mi ki güneş üflemekle sönmez. Güneş gelince gece gider. 

Yusuf (as) kuyuda üşümese, zindanda kalmasa güneş olamaz, ısıtamaz, ışıtamazdı. Gecenin en çok karardığı an sabaha en yakın zamandır. Üzülme, yakında güneş çıkacak, sabah olacak, karanlık dağılacak, hava ısınacak. 

Sen güneşsin. Sen açmazsan çiçekler solar, çocuklar ölür. Sen aç ki varlık güneşlensin. Sen söyle ki dinlensin. Varsın bazılarının yüzünde güneş lekeleri yapsın.

Herkes Allah’ı her yerde göremez. Güneş gökyüzünü kaplasa fark edilmez. Bu halinle, yalnızlığınla, garipliğinle güzelsin. Değil mi ki milyarlarca yıldız etmiyor bir güneş. Gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar. Sonra da yıldızlardan medet umar. Sen güneş ol, varsın insanlar yıldızların peşinden koşsun. 

Allah güneşi varlığın, güneş gönüllüleri insanlığın yardımına koşturur. Şu güneşi tut, akşam olmasın. İçindeki güneşi gizleme. Ufuklarının ardına çekilme. Sen çekilince, Rabbinden uzaklaşınca çekilmez oluyorsun.

14 asır önce O (asm) bir güneş gibi doğdu dünyaya. Garipti, yetimdi, öksüzdü. Feleğin çarkından geçmişti. Akrabaları bile düşman kesilmişti. Dünyasını cehenneme çevirmişlerdi. Ama o (asm) güneşler güneşi Rabbine sığınmıştı. 

Bediüzzaman güneş (Allah) ve aya (asm) yakındı. Onlardan aldığı feyzle Risale-i Nur’u yazmıştı. Şuâlar güneşin şuâları, Lem’alar ayın (asm) parıltılarıydı. Sen güneşe uzak da olsan o sana yakındır. Herkesin bir hikâyesi ve risalesi vardır. Eline kalemi al. Risaleyi hatırlatan bir kitap yaz. Söz uçar, yazı kalır. Güneş gider, ısısı ve ışığı kalır.

Barlalı Şemi Güneş, Bediüzzaman güneşinden nurunu almıştı. Onun sesini haykırırdı. Zübeyir Gündüzalp, Şemi görünce hürmetinden diz kırardı. “Bu zat Üstadımızın müezzinidir. Hiçbir zaman Deccal türküsü olan yeni ezanı okumamıştır.” Şemi Güneş gibi garip bir güneş ol. Kalbinin sesine dinle. Varsın dünya Deccallerin türküsünü söylesin, dinlesin…

Okunma Sayısı: 14905
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah TUNÇ

    31.1.2018 12:17:50

    Umut dolu güzel bir yazı. Tebrikler sevgili Mustafa...''Yalnız, Dünyasını cehenneme çevirmişlerdi'' Cümlesi peygamberimiz için uygun olmadığını düşünüyorum. Çünkü o bir peygamberdir.Dünyaya geldiği ilk günden son nefesine kadar Allahın himayesindedir. Cenab-ı Hak maddi manevi bütün tehliklelerden,günahlardan onu koruması altına almıştır.Dünyası ne kadar sıkıntılı olursa olsun o iç aleminde son derece huzurludur. Çünkü Rabbine yakındır. Onun için cehennem tabiri uygun değildir. Tashih edilse iyi olur...

  • Şecaat

    31.1.2018 06:19:02

    Kış biter bahar olur inşallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı