"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstiğfar Cemîl ismini celbeder

Mustafa ORAL
28 Şubat 2018, Çarşamba
Günah insanın kendini ve aslını inkârdır, yok saymasıdır. Rabbinin üzerinde tecelli ettirdiği eserleri, fiilleri, isimleri, sıfatları, şüûnları nihayet Zat-ı İlâhiye’yi görmemek, göstermemektir. Su kabına göre şekil alır.

Her şey niyete bağlıdır. Niyet toprağı altın, altını toprak eder. Sevabı günah, günahı sevap eder. Günahı küçük görsen büyür; büyük görsen küçülür. Günah Celâl’i, tövbe Cemâl’i celb eder. Celâl ancak Cemâl ile kemâle erer. Tövbe etmeden kemâle eremezsin. Allah günahkâra daha bu dünyada azap eder. İç sıkıntılar günahların neticeleridir. Ne sandın?

Allah Celâl ve Cemâl sahibidir. Hem büyük, hem de güzeldir. Kur’ân’da sayfa Celâl ile başlar, Cemâl ile biter. Afetle başlar, rahmetle sona erer. İnsan ezelden ebede bir kitaptır. Dünyaya karanlık bir dünyadan, rahimden gelir. Rabbine lâyık bir hayatla rahmete ve Cennete lâyık bir halde dünyadan göçüp gider. Elbette anne rahminden çocuk, Rahim’den rahmet doğar. 

Günah anne rahmine dönmektir. İnsan rahimde kör, sağır, dilsizdir. Anne bedeni üzerinde örtüdür. Kendisi görünmediği gibi Esma-i Hüsna’yı da göstermez. Rahimde kirli bir sudan beslenmektedir. Dünyayla karşılaştırıldığında çöplükte gibidir. Ne gariptir ki yerinden/yaşantısından memnundur. Ayılmak da, ayrılmak da istemez. Rahimden pencere açılıp dünya gösterilse dünyanın güzellikleri karşısında hayrete düşecek, bir daha da rahme dönmeyecektir. Hâlık-ı Rahim’in güzelliklerini gören rahimde kalır mı hiç? 

Günahkâr, nefsin rahminde karanlıklar içredir. Zulmettedir. Kendine de, kâinata da zulmeder. Hâl diliyle Rabbini tekzip eder. Akla pencere, kalbe kapı, ruha çatı açılsa, oradan kâinata baksa rahmete erecek, tövbe, istiğfar edecektir. Aslına rücu edecek, kendine gelecektir. Ama bildiğini okumaya, nefsin yolunda yürümeye devam edecektir. Günah içinde debelenecek, deve misali başını kuma sokacaktır. Heyhat, koca gövdesi dışarıda.

Günah arzîleşmek, tövbe semavîleşmektir. Celâl, Cemâl’e döndüğü gibi Cemâl de Celâl’e dönebilir. Rabbimiz Cemâl ile kâinatı halk etmiş, gök sofrasına (maide) çevirmiştir. İnsan o sofranın aziz bir misafiridir. El, ayak, göz, kulak, dil gibi maddî azalar vermiş; dokunma, görme, işitme gibi lâtifelere dönüştürerek azaları arzîlikten çıkarıp semavîleştirmiştir. Öte yandan nefs, akıl, kalb, gönül, ruh, sır gibi manevî azalar vermiş; arzı semaya yaklaştırmıştır. Arzı semaya, zikre kaldırmıştır. Göz gönülle görmüş; dil nefisle tatmış; kulak akılla işitmiştir. Aziz misafir sofraya oturmuş “bismillah” diyerek nimetlerdeki Esma-i Hüsna’yı zevk ede ede; azalarına zerk ede ede suya ve elmaya dokunmuştur. Helâlin hesabı, haramın azabı vardır, hakikatini yedeğine alarak ihlâs ve iktisatla sofraya eğilmiştir. İçtiği bir yudum su kalbe inmiş, kana karışmış, ab-ı hayat olmuş, bedene yayılmıştır. Bir katrecik göze gitmiş, masmavi denize dönmüştür. Dünyayı masmavi Esma-i Hüsna denizi olarak görür hâle gelmiştir. Bir katreciği dile dönmüştür. Bir katre su dile dönmüş, dile gelmiştir. Bismillah diye diye yeri, göğü inletmiştir. Bir katresi kulağa gitmiştir. Kâinatı Yaratanı işittim ve itaat ettim, demiştir.

Simada Sinema: Esma-i Hüsna...

İnsan elmayı alır. Teyakkuzdadır. Bismillah, diyerek ağzına götürür. Elma dünyadan cennete, mü’minin midesine düşer. Duâlarla vücuda yayılır. Bir dilimi yüze gitmiş, elma, “elma yanaklara” dönmüştür. Elma yüze, cemâle, nihayet  “Cemâl” ayinesine dönmüştür. İnsanın cemâlinde bir defa daha “Cemâl” tecelli etmiştir. Sima bir bahr-i umman olmuştur. 

İşte size simada bir sinema: Esma-i Hüsna. Cennet şimdi de annelerin ayakları avuçları arasında. “Elma, elma yanaklar” annenin avuçlarında. Çocuk günahsız doğar, elma günahsız mideye ağar.

“İman insanı insan eder; belki kâinata sultan eder” hakikati gerçekleşir. İnsan eşref-i mahlûkat ve halife-i arz makamına yükselir. Huzurludur. Her daim huzurdadır. Zikirle, fikirle, şükürle, tövbeyle, istiğfarla, istihsanla içtiği bir damla su, yediği bir dilim elmayla Hazret-i İnsan makamına ermiştir. Cemâl içinde kemâl tecelli etmiştir. Cemâl’e cemâlle, tövbe ve istiğfarla mukabelede bulunmuştur. Tövbe, istiğfarla kemâle ermiştir.  

Günlerden bir gün aslını, neslini, kendini ve Rabbini tekzip etmeye, nefsini doğrulamaya meyleden, nefsin arzularını mabud kabul eden biri kâinat sofrasına çöker. Çökmek denilmez buna, basbayağı çöreklenmektir. Hırslıdır, ihtiraslıdır, dünyayı yutsa doymayacaktır. Oysa karnı topraktan başkası doyurmayacaktır. Fakat bunları düşünecek durumda değildir. 

Günah tecavüzdür. Bir bardak suda fırtına koparmaktır. Kul bardak bardak suları kafasına diker. Su ab-ı hayat olabilecekken şerli su, şerr-i ab olur. Su gözde masmavi deniz olmak varken, böbrekte kirli, sapsarı atığa dönüşür. Muhakkak vücuttan atılacaktır. Kul tövbe etmedikçe muhakkak Cehenneme atılacaktır.  

Günahkâr ne tutsa içer, ne bulsa yer. Elmaları kabuklarını bile soymadan ağzına atar. Elmalar ağızdan mideye kayalar gibi düşer. Cennet-misal dünyadan zulmetli bir âleme, mideye düşer. Kul elma yüzünden günaha düşer, Cennetten düşer. Yüz aç adamın karşısında utanmadan afiyetle elma yer. Yüz günahsızın huzurunda utanmadan günaha girer. Elmalar elma elma yanak olup Cemâl’i göstermek varken, midesini ateşle ve toprakla doldurur. Şişmanlar. Karın ağrıları, kalp spazmları, böbrek hastalıkları derken hayat felâkete döner. Yerinden kımıldayamaz. Cemâl, Celâl’e döner. Cemâl içinde Celâl tecelli eder. Ateşi çıkar, dünyadayken yanmaya başlar.   

Günah israf, istiğfar iktisattır. Kul nimetlere zikir, fikir ve şükürle karşılık vermiş, Cennete ehil hale gelir. Cemâl’in içinde Kemâl tecelli eder. Günah israftır. Günahkâr, nimetleri israf eder, Cehenneme ehil hale gelir. Cemâl’in timsali nimetler zıddına, aksine, Celâl’in aksine döner.

Eğer hâlâ günahkârsak bile Cehennemin Celâl’ini, Cennetin Cemâl’ine çevirme fırsatı var. Tövbe ve istiğfar kapısı sonuna kadar açık. Şeytanın atları nefsin ahırında bağlı. Rahim, rahimdeki çocuğa merhamet edip dünya Cennetine getirdiği gibi, biz günahkârları da bu günah rahminden istiğfar dünyasına götürecektir elbette. 

Okunma Sayısı: 4392
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • selami

    28.2.2018 17:16:23

    Mustafa kardeş Allah razı olsun kalemine sağlık

  • Gündüz Alp

    28.2.2018 12:38:31

    Sevgili kardeşim, günahın mana, muhteva ve neticesini nazara vererek bizler pişmanlık, tövbe ve istiğfara davet eden yazınız için teşekkürler. Çocuğuna Cemîl, Celâl, Cemâl adını veren ana-babalar ile bu ismi taşıyan insanlar acaba bu isimlerin anlamı nedir diye hiç düşünmüşler midir? Hırstan israfa, nefse ve şeytana uymaya varıncaya kadar ayağa çelme, nefse kanca takan irili-ufaklı nice günahlara maruz kalan insan için pişmanlık kapısı sonuna kadar açık fakat o kapıyı çalacak irade elde mi, diye sorgulamak lazım. Zira akıl ve iradeye ipotek koyan, gözleri kör, kulakları sağır, dilleri lâl eden şeyler o kadar çok ki... Şeytanın atları ve atlı süvarileri bölük bölük meydanlarda cirit atıyor. Selam ve muhabbetle.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı