"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Karşı cinse” “Yan bakmak”

Mustafa ORAL
07 Aralık 2016, Çarşamba
Dünya sevme, sevilme, konuşma, görüşme, halleşme, sohbet yeri. Öyle olduğu için Adem Peygamber ile Havva Annemiz dünyaya gönderilmiş.

Ruhlar âlemindeyken ruh hali bunu kaldıramadığından insana beden elbisesi giydirilmiş. El, ayak, göz, kulak gibi azalar ziynet ve süs olarak eklenmiş. Böylece Rabbim kendini sevdirmiş. Kulunu kendi kendine sevdirmiş. Yetmemiş, sevdiklerine de sevdirmek istemiş. Nitekim insan kendini severken sevilmek de istemiş. Kalp verilmiş; sevmiş, sevilmiş. Kendine ayna olacak kendisiyle aynı olacak insan istemiş. Görmek ve görünmek istemiş. Göz verilmiş; görmüş ve görülmüş. Karşısındakinde kendini görmüş. Duyulmak istemiş. Dil verilmiş, konuşmuş, duyulmuş. Duymak istemiş. Kulak verilmiş, duymuş, duyurulmuş. Tutmak ve tutulmak istemiş. El verilmiş, tutmuş ve tutulmuş. 

Dünya zıtlar âlemi. Aydınlık-karanlık, soğuk-sıcak, eğri-doğru, hayır-şer gâh iç içe, gâh karşı karşıya. Büyük âlemde böyle olduğu gibi küçük âlem insanda da bu böyle. Ağlarken birden gülmeye başlıyoruz, sevinirken üzülüveriyoruz. Bazen yalnızlık istiyoruz bazen de konuşacak birini istiyoruz. Muhabbet edeceğimiz muhataplar arıyoruz. Buluyoruz da. Ama muhatap olduğumuza tam muhabbet edemiyoruz. Çoğu kere hayal kırıklığı yaşıyoruz. Biz çok sevsek de o bizim gibi sevmiyor. Biz anlasak da o anlamıyor. Bazen iş kavgaya nihayet cinayete kadar gidiyor. 

Yan bakan, yanlış bakar

Bütün bunların sebebi zıtlar âlemi. İnsanın sol gözü karşıdakinin sağ gözüne, sağ kulağı sol kulağına, sağ eli sol eline, kısacası bütün azaları karşısındakinin zıt azalarına bakıyor.  Böyle bir bakış kusurlu. İnsanlığa aykırı. Çatışmaya açık. Yanlış anlama ve anlaşılmaya müsait. Her an kavga çıkabilir. Çünkü kendini karşıdakinin yerine koymaktan uzak. 

Karşımızdakine neden hep yan bakıyoruz? Yan bakan yanlış bakmaz mı? Ülkemizde her gün sırf “yan baktığı” için onlarca genç birbirine zarar vermiyor mu?

Eşlerimizi eş değil “karşı cins” olarak görüyoruz.

Rabbimiz dengimiz ve dengemiz olacak eşler yaratmış. Hızla artan boşanma ve ayrılıkları gördükçe anlıyoruz ki biz eşlerimizi eş olarak değil “karşı cins” olarak görmüşüz, duymuşuz, hissetmişiz. Daha baştan kendimize “karşı” ilân etmişiz. Maalesef “karşı cinsle olan ilişkilerimiz” her geçen gün kötüleşiyor. Cinayetler, yaralamalar, kırmalar, boşanmalar almış başını gidiyor. 

Cennet barış, huzur, güven yeri. Dünyada azalarımız karşıdakinin zıt azalarına baksa da Cennette böyle olmayacak. İnsanlar melekleşecek. Sağ göz karşımızdakinin sağ gözünü, sol göz sol gözünü görecek. Birbirine bakanlar birbirinin aynası ve aynısı olacak. Birbirinde sadece Rabbini görecek, duyacak, hissedecek. Sarıldıklarında gerçekte birbirinin Rabbine sarılmış olacak. El ele tutuştuklarında Rablerinin ellerini tutmuş olacak. Rabbinin elini tutanın Rabbi elini hiç bırakır mı?

Biz dünyalılar için Rabbimiz Cenneti ayağımıza getirmiş. İmtihan için dünyayı zıtlar âlemi gibi halk etmiş, ama zıtlıkların zıtlaşma anlamı taşımadığını söyleyen Bosnavî ve Bediüzzaman Said Nursî gibi dostlar göndermiş. Bir kelimede, bir bakışta, bir öpmekte, yalancı bir gülüşte ve duyuşta batma, dedirtmiş. Gözlerini maya eylemiş. Bosnavî gibi zatlar bakışlarıyla insanları aşılamış. Bediüzzaman gibi zatlar el almışlar, el vermişler; o el ile biz dünyalıları tutup kaldırmışlar, Cennete ehil hale getirmişler. “Kırıldığınızda, darıldığınızda, dağıldığınızda barışın. Sağ ellerinizi karşıdakinin sağ eliyle birleştirin. Bir olun, beraber olun. Birbirinizi yıktığınızda ayağa kalkın. Barışın. Musafaha edin. Sol göğsünüzde zor günler için sakladığınız kalbinizi karşınızdakinin sol göğsüne, tam kalbinin üzerine değdirin. Kalp kalbe karşı olsun, karışık olsun. Yan bakmayın. Yandaş değil candaş olun. Bu güzellik bile dünyada her kusuru hoş görmeye yeter” demişler. 

Zıtları buluşturan söz: Selâm...

Şu zıtlar âleminde şimdi anladık mı selâmlaşmanın anlamını...

Selâm, benden sana zarar gelmez, sükûnet gelir, demektir. Her yere, insan, hayvan, bitki, her şeye selâmla giden, geldiğinde merhaba deyip sağ elini karşıdakinin sağ eline teslim eden, ayrılırken, ben senden razıyım deyip muhabbetinin kemale erdiğini, dünyada Cennet lezzetleri yaşadığını hissettirmek için karşıdakine sarılıp kalbini kalbine değdiren insan daha bu dünyada melekleşmez mi? Cennetin güzelliğini daha bu dünyada hissetmez mi?

Okunma Sayısı: 3414
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • SAİD HAKTAN

    7.12.2016 16:43:54

    Mustafa kardeşim dil söylerken çok kolay,kalem yazarken de kolay...Gel gelelim uygulama çok kolay değil...Sizi bilmem ama benim için böyle....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı