"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sadece Rabbim vardır benim

Mustafa ORAL
18 Nisan 2018, Çarşamba
Taş bazen kutlu başlangıçların ilk basamağı olur.

Efendimiz (asm) Mi’rac Gecesi Hacer-i Muallaka üzerinden Rabbine doğru yola çıkmıştır. Hacer-i Muallak havada asıltıda durur.  Cansız taşı elsiz, ayaksız, direksiz, kancasız havada tutan Rabbim elbette duâ ve gözyaşıyla süslenen bizi de her daim el üstünde tutacak, yere göğe sığdıramayacaktır. Bütün dünya toplansa Hacer-i Muallakı yere indiremediği gibi bütün dünya toplansa sırtımızı yere getiremeyecektir. Değil mi ki her şeye gücü yeten Rabbimiz vardır.

Suyun meskeni dağlardır dağlar. Dağ rahminde su taşır. Kamer Dağı’ndan çıkan bir parça su asırlarca akarak Nil’e dönüşür. Nil koca Mısır’ı sular. Dağdan ovaya bereket yağar. Senin başın bulutlu dağdır. Gözlerinden ırmaklar akar. Gözyaşı rahmettir, berekettir. Rabbin  gözyaşınla bereket ve rahmet yağdırır. Yeryüzünden göğe duâlar, gökten yere yağmurlar yağar. Duâların bulut olur, gözyaşı ve yağmur olarak yağar. 

Dünya kocaman taştır. Değirmen gibi döner durur. Her şeyi öğütür. İnsan dünyayı kalbine sığdırmak, bohçalayıp götürmek ister. Oysa kefenin cebi yok. Taş için çocuk gibi kavga edilmez. Birini taşa tutmaya değmez. Cansız için can verilmez. 

Bir zaman kabile reisleri Hacer-ül Esved taşını Kâbe duvarına koymak ister. Öyle aykırıdırlar ki kutsal bir işte bile tetiktedirler. Değil mi ki kalpler putlaşmış, Kâbe’yi doldurmuştur. Ortam gerilir. Kan çıkacaktır. Nihayet birinin aklı başına gelir: Kâbe’ye doğru ilk gelen hakem olsun. Az sonra Kâbe’den daha değerli pırlanta (asm) görünür. Herkes rahatlar. Değil mi ki O’nun (asm) terazisi şaşmaz. Dünya taşının gerdanlık gibi boynuna asıldığı Hz. Muhammed (asm) cübbesini çıkarır. Haceri üzerine koyar. Birer köşesini reislere verip Kâbe duvarına getirirler. Böyledir işte. Dünya bir cübbeyle taşınacak kadardır. Bunun için Bediüzzaman yetmiş yamalı cübbeyle gezmiştir. Dünyasını bir sepette taşımıştır. Efendimiz (asm) taşı gediğine koyar. Bu gönül Kâbelerini fethetmek için ilk adımdır. Nitekim yirmi sene sonra Mekke’yi fetheder. Kâbe’yi putlardan temizler. 

Şimdi insanlar basit şeyler yüzünden kavga ediyor. Senin Kâbe’yi andıran gönlün, Haceri hatırlatan gözlerin vardır.  Gözyaşının kaldırma kuvveti vardır. Hacerül Esved misali kırık kalpleri kaldıracak, gönül Kâbe’sine koyacaksın. Anadolu kıt’ası büyüklüğündeki dâvâ taşını gediğine sen koyacaksın. Duâ ve gözyaşınla surda gedik açtın. Artık rüzgâr ne yönden eserse essin. Değil mi ki arkanda Allah’ın kudreti denilen bir ulu rüzgâr vardır.   

Kâbe’nin duvarı, Yusuf’un zindanı, Ayasofya’nın kubbesi taştandır. Duvardan bir taş çekilince yıkılır. Kubbeden bir parça eksilince göçer. Bilirim kalbin gâh Kâbe, gâh Ayasofya, gâh gökyüzüdür. Bilirim gökyüzünden bir yıldız, gülyüzünden bir tebessüm, kalp kubbenden bir taş eksilmiştir. Gönül Kâbe’n sarsılmış, gülyüzün sararmış, kalp kubben karanlıkta kalmış, dünyayı çağrıştıran gözlerin ağladıkça ağlamıştır. Sakinleş. Müjdem var. Sıkıntılar Yusuf’un kuyusu, musîbetler zindanıdır. Bir taşı düşerse, basar çıkarsın kuyudan ve zindandan. Yer sarsılmayınca, kıyamet kopmayınca, hâsılı dünya/n yıkılmayınca Cennete gidilmiyor ki. Bilirim içinde kıyametler kopmuştur. Dünya soğuk bir taş gibi yüreğine oturmuştur. İnsanlardan da, dünyadan da soğumuşsundur.  Yüreğini ısıtacak bir çift sözüm var sana. Şükret, istediğin Cennete gitmek, gönül Kâbe’leri inşa eden Efendimize (asm) komşu olmak, elindeki Hacer-ül Esved’e dokunmak değil miydi. Bak arzuların gerçekleşti. Evet dünyan başına yıkıldı, ama gökyüzü de açıldı. Cennet yolu sonuna kadar açıldı. Cam balkon gibi duran göklerden Cennet görülüyor.

Bediüzzaman yekpare bir taş Van Kalesi’ni menzil edinmişti. Oturup denizi ve gökleri seyretmişti. Kale’den düşerken bile “dâvâm” diye inlemişti. Yüreğin dünyayı taşımaktan kamburlaşmıştı. Şükret, Rabbin dünya yükünü sırtından aldı. Artık dünyayı ayaklarının altına alma zamanı. Şu taşların dili olsa da konuşsa. Dünya, üzerine oturulan taş, toprak  altına girilen sığınaktır. Dünyanın üstüne otur, ahiret âlemlerini seyret. Değil mi ki dünyanın Allah katında sinek kanadı kadar kıymeti olsa asilere bir yudum içirmez. Varsın başkaları için dünya derya olsun. Yeter ki Rabbin seninle olsun. 

Zübeyir Gündüzalp taşların dilinden anlardı. Bediüzzaman’ın kalbindeki hakikate gönülden bağlıydı. Bediüzzaman da onun hallerinden anlardı. “Taş bu taş, sarsılmaz. Zübeyir’imi kâinatlara değişmem,” derdi. Sen Zübeyir gibi bir taş olmak istemez miydin. Taş dediysek Kâbe duvarından, Uhud Dağı’ndan bir parça Zümrüd-ü Anka işte. Varsın dünyalılar mücevher peşinde koşsun. Sen yeter ki Zübeyir gibi yerinde dur. Gözyaşınla taşa yazı yaz. Bilirsin, suya yazılan unutulur da taşa yazılan unutulmaz. Misal: Zübeyir... 

Sahabenin bir hurması başkalarının Uhud Dağı’ndan daha ağır çeker. Kalbinde Sahabe Dağı’ndan bir taş vardır. Şimdilerde bazılarının yürekleri taşlaştı. Kendilerini dünyanın sahibi sanıyorlar, başkalarına dünyayı dar ediyorlar. Bazıları da onları putlaştırıyor. Kalpten merhamet çıkınca taş kesilir. Sadece kalpler taşlaşmaz. Diller, eller, gözler kulaklar, ayaklar da taşlaşır. Bazen her şeyiyle taşlaşır. Taşlaşan kalp hakikati hissetmez; dil söylemez; kulak işitmez; el mazlûmun, yoksulun elinden tutmaz; ayak Hakk’a yürümez.  Şimdilerde masumlar, yoksullar gözyaşı döküyor. Böyle giderse başımıza taş yağacak. Allah hepimizi taş edecek. Taşlaşmaktan kork. İçindeki şeytanı taşla. Dağlar ile taşlar ile zikret. Taşlaşmaya yüz tutan kalbine can ver. Dağlar, taşlar selâm durmuş Efendimiz’e (asm). 

Sabret, dağların, taşların sana selâm durması yakındır. Değil mi ki ne altın, ne de üstün, sadece Rabbin vardır senin.

Okunma Sayısı: 6639
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Süleyman

    18.4.2018 10:32:10

    Mustafa kardeşim eski bir meslektaşın olarak yazılarını takip etmeye çalışıyorum yüreğine kalemine sağlık sıkıntılı hallerime merhem oluyor selametle Allah razı olsun

  • Gündüz Alp-2

    18.4.2018 09:58:13

    Zindanın da sarayın da duvarları taşlarla çevrilidir. Bazen zindanda Bediüzzaman gibi bir Hak dostu sarayda da firavun gibi bir zalim oturabilir. Zindan Bediüzzaman'a sara, mektep-medrese olurken, saray zalime zindan olur. Mekan içinde oturduğu kişi ile şeref kazanır derler. Mâlik'ül mülk Allah'tır (cc). Taşlar bile Peygamber (asm) ve Sıddık-ı Ekber (ra) elinde "Allah..Allah" derdi. Sürecin insanlara yaşattığı şu "taş devrine" ve dostun attığı "güle" bile takılmadan "Rabbim Allah!" deyip sabır-şükür, teslim-tevekkül çizgisinde "hak yolunda" yürüyerek "saadet-i dareyn"e ulaşmanın dua ve ümidiyle yaşayanlara ne mutlu! Bırak kendine bile malik olamayanlar "temellük" davası ile oyalansınlar. Onların da bir gün baş ucuna bir "mezar taşı" dikerler, ölüm-doğum tarihini yazarlar. Âdem iken adem olurlar. Yaşamak iki kelime: Âdem ile adem. İstikbalden ümitvârız. Selam, dua ve muhabbetle.

  • Gündüz Alp

    18.4.2018 09:31:35

    Sevgili kardeşim Mustafa bey, taşları bile hayrette bırakacak derecede taşlaşan kalplerin çevremizi istila ettiği şu zamanda taş konulu yazınız ümit ederim ki, yüreklerin yumuşamasına vesile olur. Şair: "Şarka bakmaz Garbı bilmez, edepten yok pâyesi/Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi" diyor. (M.Akif) Bazen "Taş yerinde ağırdır" derken onu yani taşı, edebe misal gösterirken, "Taş kalpli" derken de merhamet ve şefkat yoksunu insanlardan bahsederiz. Demek taşlar, hem edebe hem şefkate hem de merhametsizliğe örnek olabilen "katı" madde olmasına rağmen bir Peygamberin (asm) Miracı için basamak, Uhud'da Efendimizin (asm) sinesine sığındığı kaya parçası olurken Kabe'de de herkesin elini sürmek ve öpmek için birbirini ezdiği bir "köşe taşı" olabiliyormuş. Nice taşlar vardır ki, paha biçilmez. "İman insanı insan eder belki insanı Sultan" ederken, "taş kalpli insanlar" da hem halk hem hak nazarında "beş para" etmez hale gelirler.

  • Songül

    18.4.2018 04:45:17

    Yüreğinize,kaleminize sağlık.Bir yazı bu kadar mı güzel olur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı