Bunlardan biriside “ahireti inkâr komiteleri” oluşturarak eğitimi kullanma yoluyla bu milletin neslini dehşetli vartalara sürükleme planıdır.
“Çok muallimleri kendine taraftar ederek ve din derslerinden tecerrüd eden maarifi rehber edip tamimine şiddetle çalışan “(Beşinci Şua) menfur zihniyet ve bu zihniyetin ağababalarının çirkin emir ve talimatları doğrultusunda ahreti inkâr komiteleri oluşturulur. 

Tarih denilen Mazi Derelerinde

Tarih denilen mazi derelerinin sahifeleri arasında mevcut komitelerden haşrı inkar komitelerinden birisi şöyle teşekkül etmiştir.
“Ankara’daki haşrı inkâr komitesi ziya Gökalp (Çermikli Kürt Ziya) Abdullah Cevdet ve Hasan Ali Yücel inkârcı bir ekip olarak çalışmaya başlamışlardı. Yetişecek nesilleri ahiret haşir cennet ve cehennem inancından uzaklaştırmaya uğraşıyorlardı.” (Yeniden Dirilişe Dair, Zafer Yay., shf: 26)
Ülkemizde 1938-1946 yılları arasında tam yedi yıl yedi ay eğitim bakanlığı yapan Hasan Ali Yüceldir. Eğitimi Paris’te Felsefe üzerine aldıktan sonra Türkiye maarifin başına getirilmiştir. 
Can Yücel, (a.ge.) babasının bir hususiyetini şu sözlerle yansıtır: “Milli Eğitim Bakanı babasından, akşam eve dönüşlerde politikacı olmanın stresini küfürle attığını anlatıyor”. (a.g.e:27)
Böylesine bir zihniyet ve ruh haline mensup insanlardan oluşan ahireti inkar komitesini düşünün.
Bir başka ifade, tarihe not düşme adına şöyledir: Uzun yıllar bakanlık yapan şu şahsın marifetleri bunlarla sınırlı kalmamıştır. Milyonların okuduğu ve imanlarınının kurtulmasına vesile olduğu gibi vatan millet sevgisini ülkemiz ve insanına kazandıran Kur’ân hakikatleri olan Risale-i Nurlara da dil uzatmış. Demiş ki;
“Bediüzzamanın yaydığı dinî fikirler, eski hocalar, softalar gibi ürkütücü, korkutucu, cehenneme batırıp çıkarıcı değildir. Kal-e, kilelerle dinî yayıcı eski kitaplara muhalif olarak, aklın ve mantığın kandırılabileceği, güya, Kur’ân’dan ilham ve feyiz alıp ispat ve izahat metodunu takip ederek millet ve gençliğimizi aldatarak onları dinle zehirleyen risalelerdir. Bundan dolayı bizim için tek  tehlike ve engel bakkal defterine arap harfleriyle yazılarak yayınlanan o karanlıklı kitaplardır. O İslamcı şahsın kitaplarının okul ve halk mühitinde yayılması, biz aydınların aydın fikirleri ve vatanımıza yerleştirme çabasında en büyük bir engel teşkil etmektedir. Bu  zorunlu durumun ortadan kaldırılmasından başka bir hal çaresi yoktur kanısındayım. Hükümetin gizli olarak faaliyet halinde bulunan bu din yayıncılığının muhakkak surette durdurulması yolunda aktif icraatlara acilen girişmesi gerekir intibâındayım.” (Nura Adanan Bir Ömür., Zübeyir Abi. N. Şahiner. Nesil yay., shf: 162).

Küfürcülükten Türkçülüğe

Ziya Gökalp ise eski mazisi Kürtçülükle iç içe olan sonradan Türkçülüğe takla attırılarak “Türkçülüğün Esasları” adlı bir kitap yazarak görev aldığı mahvellerde manevîsi bir çok meselelere karşı tahripkar biri olarak bilinmektedir.
Abdullah Cevdet ise kürt kimliği içinde doktor şair ve feyselof sıfatlarıyla beliren biri marksisti ve ictihat mecmuasında çıkan besmeleli bir makalede Bahai mezhebinin bütün milletler için bir din olduğundan bahsediyordu. (Gerçeğe Doğru, Yeniden dirilişe dair shf:28)
Yakın tarih içinde vuku bulan dine dindarlara ve manevî değerlerimizden olan haşir meselesine saldıran zihniyet ve bu menfur zihniyet arkasındaki ağa paşaların bu millet ve Müslüman insanı üzerinde oynadıkları gerçek yüzleri böylesine cereyan etmektedir.
Oluşturulan haşr inkâr komitesi ve yaptıkları melânketlere mukabil, Bediüzzaman Hazretleri Barla’da bütün bu  oluşumları Allah’ın izniyle farkında olarak haşri inkâr komitesinin oyunlarını deşifre ederek Haşir Risalesi’ni telif ederek oyunlarını bozmuştur.