Allah’a iman, dünya ve ahiret adına en büyük meseledir.
İnsanın Yaratıcısını tanımak, nereden gelip nereye gittiğini bilmek, insan için en zarurî ve birinci derecede bir ihtiyaçtır. Bediüzzaman Hazretleri ”Herşeyden evvel imanımızı taklidden tahkike çevirip kuvvetlendirmeliyiz.” demektedir.
Taklidi iman, bu zamanın büyük dert ve problemlerinin karşısında şahsa, kâmil mânada bir iman kazandırmaz. İman, inanmaktır. Herşeyin yaratıcısı olan Allah’a imanın en sağlıklısı doğru İslâmın sağladığı tahkiki imandır.
Tahkiki imanı elde etmenin yolu Risale-i Nur eserlerinde mevcuttur.
Taklidi iman ile tahkiki iman’ın bir değerlendirmesi bu eserlerde şöyle ifade edilir:
“Allah’ı bilmek, bütün kâinatı ihata eden rububiyetine ve zerrelerden yıldızlara kadar cüz’î ve küllî herşey O'nun kabza-i tasarrufunda ve kudret ve iradesiyle olduğuna ve ‘Lailaheillallah’ kelime-i kudsiyesine hakikatlerine imanla ve kalben tasdikle olur. Yoksa, "Bir Allah var" deyip bütün mülkünü esbaba ve tabiata taksim etmek ve onlara istinat etmek, hiçbir cihette Allah’a iman hakikatı onda yoktur.” (Emirdağ Lâhikası: 199)
Allah’a iman tahkiki olması gerekmektedir. Risale-i Nur’ların sürekli okunması imanın tazelenmesine sebep teşkil eder ki, ondaki hakikatleri ruh, akıl ve kalbimize iyice yerleştirmemiz halinde tahkiki imanı elde etmek mümkündür.
Allah’a iman mânevî hazinelerimizin başında gelir. Gerçek kurtuluş ve sağlam imanın yolu da bu sır’larda mevcuttur.