"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman, ehl-i maarif ve sistemdeki sancılar

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
19 Mart 2015, Perşembe
Bediüzzaman’ın hayatındaki en önemli özelliklerden birisi de, eğitimi öne çıkarmış olmasıdır.

Bediüzzaman’ın eğitime müsbet katkısı hususiyetiyle, haklı şöhreti ve telif ettiği şaheserlerinin dilden dile ve gönülden gönüle yazılması, okunması ve yayılması karşısında adeta küplere binen eski maarif bakanlarından Hasan Ali Yücel, serapa hakikat dolu o ulvî harekete karşı kinini şöyle dile getirir:

“Bediüzzaman’ın yaydığı dinî fikirler, eski hocalar, softalar gibi ürkütücü, korkutucu, cehenneme batırıp çıkarıcı değildir. Güya Kur’ân’dan ilham ve feyiz alıp isbat ve izahat metodunu takip ederek, millet ve geçliğimizi aldatarak onları dinle zehirleyen risalelerdir. Bundan dolayı bizim için tek tehlike ve engel, bakkal defterlerine Arap harfleriyle yazılarak yayınlanan o karanlıklı kitaplardır. O İslâmcı şahsın kitaplarının okul ve halk muhitinde yayılması, biz aydınların aydın fikirleri vatanımıza yerleştirme çabasında en büyük bir engel teşkil etmektedir. Bu zorunlu durumun ortadan kaldırılmasından başka bir hal çaresi yoktur kanısındayım.” (Nur’a Adanan Ömür, N. Şahiner, Nesil Yay., s. 162)

Bediüzzaman Hazretlerinin eğitimle iç içe oluşu ve bu husustaki gayret ve faaliyetleri Cumhuriyet öncesi başlamış, Cumhuriyetle birlikte devam etmiştir.

1907 yılında Van’dan ilk defa gittiği İstanbul’da, yönetime, eğitimle alâkalı meramını anlatmış, ancak tatminkâr bir karşılık görmeyince de geri dönmüştür. Bediüzzaman, bu olumsuzluğa rağmen eğitim projelerinden vazgeçmemiştir. Cumhuriyet yönetimine de meramını anlatmış, o yönetimden de tatminkâr bir eylem görmeyince projesi akîm kalkıştır. Ama o, her halükârda eğitimin ülke için can alıcı bir husus olduğunu ifade etmiş, gerekli hassasiyeti ve önemi göstermekte ilgisiz kalmamıştır. 

1922 yılı sonlarında Ankara hükümetinin dâveti üzerine geldiği Ankara’da Birinci Meclis’te bu ıztırabını dillendirmiş ise de, yine sonuç almadan Van’a geri dönmüştür.

Bediüzzaman Hazretlerinin vatan ve millet yararına, ehl-i maarif ve eğitime karşı gösterdiği bütün gayret, iyi niyet ve faaliyetlere mukabil maalesef o günkü ehl-i maarif ve eğitim mekanizmaları onun bu ileri görüşlü tutumuna karşı olumsuz tutum ve davranışlarla karşı durmuştur. 

Şimdiki hal

Ülkesi ve insanı için çırpınmasına rağmen hakkında böylesine olumsuz düşünülen ve cefa çektirilen bir ehl-i marifete yani Bediüzzaman’a yapılanların elbette hesabı sorulacaktır bir mahkeme-i kübrada. Ehl-i marifet olarak, ehl-i maarife gösterdiği böylesine bir ciddiyet karşısında yapılacak tek şeyin onun o muhteşem ve faydalı fikirlerinden istifade etmek olmalıydı. Ama istifade etmemenin yanı sıra ilgi bile gösterilmedi. Şu ülkenin ve insanının maarif adına ileri sürdüğü projeler, günümüzün maarifinde geçerli metodlarla mücehhezdir.

Mevcut sisteme bir bakınız; doksan yıldır insanımızı köreltmekten başka yaptığı bir şey yoktur. İlimden ziyade şekilcilik, marifetten ziyade başıboşluk olan bir ruh halinin acı meyvelerini hep birlikte görmekteyiz.

Demokratik desen hiç değildir. Peki ne olacak şu eğitimin hali?

Bediüzzaman’ın eserlerinde izhar ettiği eğitimle alâkalı projelerin dışında hiçbir çare kalmamıştır. Herkes aklını başına alarak çok iyi düşünsün ve Bediüzzaman’a kulak versin.

Okunma Sayısı: 1130
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı