"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Doğudaki olaylar ve Nurcular

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
30 Eylül 2016, Cuma
Nurculuk. Nur’dan türemiş bir vasıftır. Cenâb-ı Hakk’ın Nur İsm-i Cemiliyle ziyade alâkadarlıkları mevcuttur.

Aynı zamanda beslendikleri ulvî kaynakların isminin menbaıdır bu vasıf. Yani, Risale-i Nur eserleriyle özdeşleşen hakikatlerdir.

Kur’ân’a dayalı bu eserleri okuyanlara izafe edilmiş bir hususiyettir Nurculuk.

Nurcular, beslendikleri kaynaktan aldıkları derslerden dolayı, Demokrat, bilgili, görgülü, akla, fenne, ilme, imana ve tekniğe önem veren özellikleri taşırlar. Hatta; yalnız taşımakla kalmayıp, bu mefhumları hayatlarında önemli ölçüler olarak benimseyip yaşarlar. Ehl-i tahkik kimselerdir. Aldanabilirler fakat aldatmazlar.  Ve bir hayat için yalana tenezzül etmezler. Dünya ve memleket meseleleriyle alâkadar  olurlar. Bu alâkadarlıkları ise, benimsedikleri Nur eserlerindeki, kaide, kural ve metodlar ışığında olur.

Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde cereyan eden hadiselere bu kriterler ışığında yaklaşımlarını sürdürürler.

Uzun yıllardır, mezkûr bölgelerdeki hadiselere bakış ve çözümlerine yönelik söylemlerinin tek kaynağı, Risale-i Nur eserlerinde vaz edilen hakikatlerle, onların müellif-i muhteremi olan Bediüzzaman Hazretleri’nin değerlendirmeleridir.

Karmaşık bir yumak halini almış bölgedeki sıkıntılar ve bu sıkıntılar içinde öne çıkan terör, eğitimsizlik ve fakirlik gibi problemlere çareler izhar ederken, Nurcuların sağlam istinat noktaları olduklarını da zaman göstermiştir.

Hareket tarzlarında esas aldıkları, ”müsbet hareket “ ölçülerine havi tarz’ları birer ölçüdür.

Bölgenin sosyo-ekonomik  yönlerinden tutun da, coğrafî, sosyal ve idarî meselelerine kadar olan hususlarda, akılcı yaklaşımları ve olumlu reçeteleriyle, insanımıza ve yönetimlere yol gösteren Bediüzzaman, mezkûr meselelerde hiçbir boşluk bırakmadan, mevcut problemleri giderici esaslarını söylemiş ve anlatmıştır.

Nurcuların, Bediüzzaman’ın eserlerini bir bütün olarak anlayan ve anlatan yönleriyle, adı geçen mekânlara dair yazdıkları, anlattıkları meselelere bigâne kalınmaması gerekmektedir.

Bu bağlamda, yaptığımız bir araştırma çalışmasının sonuçları da mevcuttur. Doğudaki olaylar ve Nur Talebeleri istikametli söylemleri ihtiva eden çalışmada fikir beyan eden bazı şahısların değerlendirmeleri birer ışık olması açısından manidardır. Şöyleki;

Yard. Doç. Abdullah Günen’in değerlendirmesi:

“1924 yılında, Van’ın Şeyh Said isyanına katılımını Risale-i Nur müellifi Bediüzzaman Hazretleri engellemiştir. Bediüzzaman çok büyük hizmetler yapmıştır. Talebeleri de, bu vatan ve insanlarının mutluluğu için gayret etmektedirler. Bediüzzaman Hazretleri’nin Münâzarât adlı eserinde, terör çıkmadan 76 yıl evvel terörün çıkabileceğini çok kan döküleceğini anlatmıştır. Münâzarât, Divan-ı Harb-i Örfi, Hutbe-i Şamiye eserlerinde yazılı fikirlerinin uygulanması durumunda, sıkıntıların giderileceği  âşikârdır”

Hüseyin Gültekin-Yazar

“Doğu ve Güneydoğudaki olayların bir çok sebebi olmakla beraber, en önemli sebebleri arasında, cehalet, mânevî değerlerden uzak bir yaşantı ve devletin yanlış politikalarıdır.”

Sebahattin Yaşar-Öğretim üyesi

“Bediüzzaman’ın eserinde geçen bir diyalog, halkın devlet adamlarına bakışlarını özetleyen bir konumdadır: “Bu millet-i İslâmın cemaatleri, her ne kadar bir cemaat namazsız kalsa, hattâ fâsık da olsa, yine başlarındakini mütedeyyin görmek ister. Hattâ umum Kürdistan’da, umum me’murlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: ‘Acaba namaz kılıyorlar mı?’ derler, namaz kılarsa mutlak emniyet ederler; kılmazsa, ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir.”

Son söz Bediüzzaman’dan

“Bu memlekete, bu asırda bu milleti anarşilikten, tereddi ve tedenn-i mutlakadan kurtaracak yegâne çare, Risale-i Nur’un esasatıdır.” (Sikke-i Tastik-ı Gaybi: 308)

Umarız, ilgililer mevcut problemleri aşma ve izalesi yönünde, Bediüzzaman ve ondan beslenen Nurcuları dinlerler ve şu anlattıklarına kulak verirler.

Okunma Sayısı: 1987
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    30.9.2016 05:13:12

    Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde zuhur eden olayların başında asrın müceddidi Said Nursi Hz.'nin 90-100 sene önce efkar-ı ameye sunduğu "cehalet, zaruret ve ihtilaf" reçetesidir. Ne muazzam teşhis ne muazzam reçete!... Bunlardan "zaruret" reçetesine baktığımızda Bediüzzamanın ne kadar haklı olduğu görülecektir. Bölgede iş ve aş yok. Yıllardan beri toprak reformu doğru düzgün yapılmadı, zenginleri zengin; fakirleri işsiz aç ve perişan. Aç insan ne yapsın? Ağa zulmü, beylerin istibdadları, çakma şeyhlerin gurur, enaniyet ve taasûpları, Kürtler arasında ki ırk üstünlüğü,(Kürt-Kürmanç yani raiyat ve tebaa gibi) karakolların zulmü vs.vs..... Bunlar hepsi birer etken. Devlet bu halkın karnı doydursun yani iş sahasını açtırsın, eğitime önem versin ve Kürt halkına biraz itibar verilse inaniyorum ki memleketimize huzur gelecektir. Ey devlet!..Bediüzzamanın reçetesine itibar et, maneviyat insanlarımızın sözlerine önem verelim.... Cenab-ı Allah memleketimize huzur versin.Âmin....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı