"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eğitimde çözül(e)meyen en temel problem

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
31 Ağustos 2017, Perşembe
Günümüze kadar yansımalarının devam ettiği görülen, özellikle de, ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgelerinde adeta müesseseleşen ağalık unsurunun olumsuzlukları, eğitime de sirayet ederek mevcut sistemle özdeşir hal almıştır...

Adına, Demokrasi denilen müsbet değerlerle mücehhez, sevk ve idare tarzının tam ve doğru manasıyla yönetimlere ve insan bünyesine hakimiyetinin sağlanılmayışı, eğitim sistemi gibi önemli bir meseleyi de dejenere ederek şahıs sultasına teslimi kaçınılmaz hal alır...

Nitekim; mezkûr bölgelerde bundan uzun yıllar önce, ağalık müessesesinin sultasında oluşan eğitim, günümüzde de mevcut sistemlerinde, yaklaşık aynı özellikleri taşıdığı görülmektedir. 

Dün, şahıslara bağlı bir eğitim, bugün de yine şahısları öne çıkaran anlayışların sistemdeki varlığı, tabiri caizse, ’Al birini, vur diğerine’ manası içinde değerlendirilmektedir.

Yakın tarih içinde, eğitimde sistem ve şahıslar bağlamında bu olumsuzlukları görmek pek mümkündür.

1924 yılında bu hususta yapılan bir tesbiti, mezkûr bahsimize örnek gösterebiliriz. 

Şöyleki; anılan tarihlerde maarif müfettişi olan bir zat doğuda maarifle ilgili hazırladığı bir raporda, maarifin ’Ağalık’ ekseninde seyrettiğini yazar ve şunları kaydeder:

“Nüfuz-ı hükümetin avamil-i zaafından (zaaf sebeplerinden) birisi de noksan-ı muariftir. Bu haval-i ahalisi pek cahildir. Hayatı ağaya merbut bulunduğu için pek tazim ettiği dinine ait malûmat-ı ibdidaiyeyi bile iktibasa imkân bulamamıştır.

Müesses mekteplerden de istifade edilmediği görülüyor. Çünkü muallimleri yerlidir ve tedrisat elsine-i mahalliye üzere cereyan etmektedir.

Memurlarımızda fena bir zihniyet vardır. Alelekser hakikate ve icab-ı hale riayet etmekden ise amirlerinin nazar-ı hoşnudinelerini celb edecek sath-i ve bi-lüzum muvaffakiyetler elde etmeyi arzu ederler.

Maarif dahi bu taraflarda hemen umumen bu zihniyetin kurbanı olmuştur. Halbuki, bu güzel memleketin ancak maarif sayesinde zulm-ü esaretten kurtulabileceği bir hakikat-i mahzadır (Başka bir gerçektir.)”. (Cumhuriyetin ilk Kürt raporu, 1924, Derviş Hüseyin Hüsnü, Mülkiye Müfettişi, Derin Tarih Kültür Yayınları, No: 17, Mayıs 2016, Yayına hazırlayan: Mustafa Armağan).

1924 yılında doğuda maarifle alâkalı rapor hazırlayan, adı geçen maarif müfettişinin bu tesbitlerinden çok daha önceleri, Bediüzzaman Hazretleri, bölgeyi karış karış gezerek milletin ve yöre halkının, ağa ve şeyhe bağlılıktan ziyade, doğru İslâma yönelik bilgi ve kültürlerinin zaafiyetlerinden ileri geldiğini tesbitle söyler ve bunu eserlerine de yansıtır. Özellikle de eğitimle alâkalı, çok anlamlı, demokratik ve özümüze yakışır projeler geliştirerek yönetimlerin ve insanımızın nazarlarına fiiliyatıyla gösterir, teklif eder.

Maarifle alâkalı tesbitleri arasında, demokratik bir üniversitenin kurulması gereğini ifade ile birlikte, asıl problemlerin, cehalet, fakirlik ve ittifaksızlıktan kaynaklandığını, eğitimde ise hür irade bağlamında, ilme, fenne, tekniğe akla dayalı sistemi ısrarla ileri sürerek, ilgilileri ve insanları uyarır ve der ki; ”Aklın nuru fünun-u medeniyedir, vicdanın ziyası ulum-u diniyedir. İkisinin imtizaciyle hakikat tecelli eder.” (Münâzarât)

Bediüzzaman’ın bütün uyarılarına rağmen, eğitime karşı sistemlerin olumsuzlukları yoluyla, ilgisizlik sürerken, cumhuriyetin ilk kuruluş aşamasında oluşturulan yeni sisteminde zaaflarının, şahıslara endeksli, tek tip bir eğitim modeli, dayatmacı kaide ve kurallarla mücehhez, şahıs ve şahısları öne çıkaran anlayışların varlığıyla birlikte, antidemokratik bir yapıda olduğu, görülen ve bilinenler arasındadır maalesef...

Bediüzzaman Hazretleri’nin çok önemli olan şu tesbiti, eğitimde, şahıslara dayalı bir anlayışın vehametini ve olumsuz niyet ve gayretleri göstermede de oldukça manidardır. 

Şu tesbitiyle konuya değinir ve derki:

“Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekâvetiyle ve fenniyle ve siyasî ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine taraftar eder ve din derslerinden tecerrüt eden maarifi rehber edip tâmimine şiddetle çalışır, demektir.” (Şuâlar, 5. Şuâ, s. 922)

Eğitimde bütün bu olumsuzlukların kaynağının, demokratik bir yapıdan ziyade şahıs ve şahıslara endeksli oluşudur. Eğitime hakim zihniyetin adı, ağa olur veya paşa olur, pek fark etmez, çünkü olumsuz bir durumdur.

Onun içindir ki; eğitimde en temel problemin bu hususlar olduğunu belirtmiş olalım.

Çözüm ise, yönetimlere ve insanımıza düşmektedir.

Demokratik ve fıtrî bir eğitim sistemi insanımıza ve ülkemize yakışanıdır.

Okunma Sayısı: 2956
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı