"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyetler ve demokrasinin neresindeyiz?

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
25 Nisan 2015, Cumartesi
23 Nisan’da, neşe dolar mı insan?

Ülkemizde, hürriyetler ve demokrasi kavramları uzun yıllardır hep tartışılagelmiştir. Halen de tartışılmaktadır.

Bu önemli koşuda, bugün istenilen seviyeye ulaşılmış mıdır? Biz, buna hayır diyeceğiz.

Hürriyetler ve demokrasinin neresindeyiz? Bu kavramların, tam ve kâmil manada oturmamasının karşısındaki engeller nelerdir?

Bediüzzaman Hazretleri, bu kavramları yüzyılı aşan bir süreç öncesi öne çıkararak sahiplenilmesi gereğini vurgulamıştır.

Meselâ, 1911 yılında, Urfa üzerinden Şam’a giderken Urfa’ya bağlı Suruç kazasının bir köyüne uğrar. Orada etrafına toplanan insanlarla sohbet ederken, hürriyetler ve demokrasi bağlamında, insanlığa ve yönetimlere hürriyet ve demokrasi dersleri vermiştir. Aşağıya aldığımız bir anekdot, bu kavramları doğru anlamada bir ölçüdür. 

Şöyle ki; Hadiseyi bizzat bana Abdülkadir Badıllı ve Abdullah Yeğin Ağabeye ve başkalarına anlatan Urfalı çok yaşlı bir zat şöyle demişti;

”Camiin eyvanına bir masa ve bir de sandalye konulmuştu. Bediüzzaman sandalyeye oturup, gümüş saplı kamçısını masaya uzatmış, dirseğinin birini masaya dayamış eliyle alnını tutmuş düşünüyordu. Caminin eyvanları, avlusu damları tıklım tıklım dinleyicilerle doldu. Bediüzzaman bir ara başını kaldırıp ve gözleriyle gelen dinleyicileri bir süzdü ve konuşmaya başladı. Konferansın mevzusu da her bir Müslümanın bizzat İslâm dinini bilmesi, dünya hadisatından olup bitenleri öğrenip anlaması, havalecilik, nemelâzımcılık yapmaması hakkında idi. Mevzuyu aydınlatma bakımından bir misal getirdi. Dediki; ‘Ben Suruç’a gittim, köylünün birisinden bir şey sordum. O da dedi: ‘Ben bilmem, bizim ağamız bilir.’ Ben de ona dedim ki; “Senin aklın ağanın cebindedir…” Konferans bir buçuk saat kadar sürdü.” (Mufassal Tarihçe-i Hayat. Abdülkadir Badıllı, Timaş Yay. 1990, cilt 1, s.274)

Son derece hürriyetine düşkün, aynı zamanda bir özgürlük adamı olan Bediüzzaman, temel hak ve hürriyetler konusunda da rehber bir şahsiyettir. Hürriyetler ve demokrasi kavramlarının kâmil manada işlerlik kazanması mücadelesinin hayatına olduğu gibi, eserlerine de yansımalarını müşahede etmekteyiz;

“Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” sözü, onun bu yüksek husûsiyetini doğrulamaktadır. Ne yazık, yaşadığı hayatı içinde, yazdığı eserlerden dolayı hürriyeti daima kısıtlanmıştır Bediüzzaman’ın.

Kendisine karşı yapılan olumsuz muamelelere, o, hürriyetler ve demokrasi mücadelesini insanlığın saadeti adına, yönetimlere de tavsiyede bulunmuştur. Münâzarât adlı eserinde, sorulan bir suale mukabil, Hürriyet kavramını şu şekilde izhar eder;

“Sual: Şimdi hürriyet bahsini sual edeceğiz. Nedir şu hürriyet ki, o kadar tevilat onda biriyle çekişiyorlar ve hakkında acip ve garip rüyalar görülür?

Cevap: Yirmi seneden beri onu, hatta rüyalarda takip eden ve o sevda ile herşeyi terk eden birisi, size güzel cevap verebilir.

Sual: Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler, hatta adeta ‘Hürriyette insan her ne kadar sefahet ve rezalet işlese, başkasına zarar vermemek şartıyla bir şey denilmez.’ diye bize anlatmışlar. Acaba böyle midir?

Cevap: Öyleleri hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira, nazenin hürriyet, adab-ı şeriatle müteyezine olmak lâzımdır. Yoksa, sefahat ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır. Şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır. Hürriyetin şe’ni odur ki, ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın.”(Münâzarât, s.35, YAN)

Bediüzzaman, istibdat ve meşrûiyetle (Demokrasi) alâkalı bakışını, şu değerlendirmesi ile izah eder.

“Sual: İstibdat nedir; meşrûtiyet nedir?

Cevap: İstibdat tahakkümdür, muamele-i keyfiyedir. Kuvvete istinat ile cebirdir. Rey’i vahittir. Meşrûtiyet ise, hâkim-i millettir.” (a.g.e., s.15)

Bediüzzaman, ülke bütünlüğü ve insanının müsbet yöndeki kazanımları şahıs-şahıslar üzerine bina edilerek millî ve manevî ruhu yaralamak arzu ve iştiyaklarına karşı çıkmıştır.

Cumhuriyet idaresinin kuruluş ve ilânı aşamasında, İstanbul’dan Ankara’ya dâvet edilen Bediüzzaman, mevcut süreçte olup bitenlere dikkat çekmiş, yönetimlere doğru olanın yapılması gereğini ifade etmiştir. 

Mevcut yönetimlerin, Bediüzzaman Hazretlerinin ülke istikbaline ve insanlarına yönelik fikirlerinin öne çıkmasını pek istemeyen zihniyet, hürriyetler ve demokrasinin bugün hâlâ tartışılıyor olmasına sebepler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bütün bu sebeplerden dolayı, “Hürriyetler ve demokrasinin neresindeyiz?” diyerek sormak ihtiyacının hasıl olduğunu düşünenlerdeniz. Tarihten ders alma vakti gelmiş ve hatta geçiyor, bilesiniz...

Okunma Sayısı: 1042
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı