"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur Risalelerini elle yazdığımız yıllar

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
18 Kasım 2018, Pazar
Van ile Bitlis vilayetinin arasına düşen köyümüzün bir özelliği de, Nur Risalelerinin, o zorlu yıllarda sahiplenip, okunması, yazılması ve yayılması hususunda, bir gayret ve fedakârlık örneği sergilemesiydi.

Rahmetli Bekir Bey, nam-ı diğer Adilcevazlı Bekir Ağa vasıtasıyla, köyümüz Nurlar’la müşerref olmuş, çocukluk yıllarımızda o yüksek hakikatleri tanıyarak, okumak ve yazmak yoluyla, Nur deryası içinde kendimizi bulmuştuk. Adilcevaz’da Emrullah oğullarından olarak tanınan Bekir Bey, Çerçilik yapardı. Adilcevaz merkezde oturmasına rağmen, eşyaları yüklediği merkebini yanına alarak, civar köyleri gezer, bu vesileyle yazılan Nur formalarını dağıtır, insanların imanının kurtulmasına vesile olarak, Nurlar’ın okunmasını, yazılması ve yayılmasını sağlardı.

Garip bir insandı. Başka bir tabirle ”Sanki ağzında dil yoktu” gibi bir halet-i ruhiye içindeydi. Kısa boylu, başından hiç çıkarmadığı eski Osmanlı kalpağı ile gezer, esmer tenli ve çok sevimli bir hali vardı. 

Bekir Ağa’nın çok yüksek bir manevî şahsiyeti mevcuttu. Biz bunu, Nur’un satıraralarında okuduktan sonra öğreniyorduk. Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin senasına mazhar olan Bekir Ağa ile alâkalı Üstadımızın ifade-i mübarekeleri şöyleydi; “Ümmî, fakat allâmelerin işini gören ve esrar-ı Kur’âniyeye karşı Isparta’nın intibahına sebep olan ahiret kardeşim Adilcevazlı Bekir Ağa...” (Barla Lâhikası, s. 73)

Gavs-ı Azam Şeyh Abdülkadir-i Geylânî’nin (ks) tesbit ve teşhisi gibi bir makama da mazhar olan Bekir Ağa’yı Üstad Hazretleri Lem’alar adlı eserinde şu ifadeleriyle taltif buyurur: “Gavs-ı Âzam’ın tâbiriyle Bekir Bey, bizim tâbirimizle Bekir Ağa...” (Lem’alar. 173)

Çocukluğumuzun o yaramaz hali içinde, Bekir Ağa köyümüze ilk girişte, koşar ”Bekir Ağa geldi.” diyerek sevincimizi belirtirdik. Bizim, bu çocukluk halimizin ötesinde, büyüklerimiz onun hal ve etvarını çok iyi bildiklerinden, ona karşı kusur işlemez onu çok sever ve sayarlardı. Beraberinde getirdiği, Nur formalarını samimiyet ve güvenilirliğine inandıkları köylülere verir, yazılması ve okunmasını sağlardı. Nur Risaleleri’ni verdiği köylüler arasında, rahmetli babamda vardı. Bu vesileyle, her akşam bizi köyde ayırdıkları bir evin odasına götürür orada, namazlarımızın ardı sıra, Nur Riseleleri’ni yazmaya teşvik ederdi. Kerimhan Dayı dediğimiz köyün ileri gelen birisinin evinin bir odası, bu nuranî faaliyetlerin mekânı olmuştu.

Köyümüzde artarak devam eden Nur Risaleleri’nin yazılması, okunması ve yayılması, muhalif kimselerce hedef haline getirilmişti. İlçeye, köyümüzdeki Nur faaliyetleriyle alâkalı olarak, karakollara yapılan şikâyetler, köyümüze bu faaliyetlerden dolayı sık sık jandarmaların gelmesine, arada bir köylülerin ilçeye karakollara götürülmesine şahit oluyorduk o çocukluk yıllarımızda.

 Köyümüzdeki bu Nur faaliyetleriyle birlikte, yapılan baskınlara da şahit olanlardandık. Rahmetli Yusuf amcamla birlikte, ilçemize giden ana yola yakın bulunan tarlada bostan işleriyle meşgul iken, köyden aniden bir haber gelmişti ”Jandarmalar geldi” diye. Hakikaten jandarmaların köyümüze doğru geldiğini görmüştük. O arada, Yusuf amcamın başında bulunan beyaz bir bere’yi toprağı alelacele kazarak sakladığını görüyordum. Sonra da köye geri döndüğümüzde, jandarmaların köydeki bazı evlerin yanı sıra bizim eve geldiklerine şahit olmuştum. Büyük bir hırsla, evin içini, samanlık ve evin önünde bulunan siyah bir kayanın etrafını kazarak aramaya tabi tutmuşlardı. Annemin ve babamın telâşı had safhadaydı. Risalelerin içinde bulunduğu büyük bir bavulu vardı babamın. Onu samanlıkta, ot ve samanların içine saklamıştı. Nurlar’ın saklandığı samanlığa gidilmiş kasaturalarla delik deşik edilmişti. Fakat o bavulu bulamamışlardı. Bir de çuvalın içine saklanan Risaleler vardı evimizde, onu da evin önünde bulunan büyük bir kayanın altı eşilerek oraya gömülmüştü. 

Jandarmaların uzun süre aradıkları Risaleler bulunamayınca, jandarmalar babamı ve bir iki köylüyü daha alarak ilçeye ifade vermeye götürmüşlerdi. Biz ise, o çocukluk halimiz içinde, ağlayıp duruyorduk.

İnsanın büyük bir ihtiyacı olan su denilen gıda, nasılki, bir avuçta olsa içildiğinde, bütün vücudun azalarına yayılmak suretiyle insanı rahatlatmaya sebep oluyorsa, Nur Risaleleri de aynen öyle bir mekâna veya bir insanın 

ruhuna girdiği zamanda öylesine maddî ve manevî rahatlamaya, imanın artmasına ve kurtuluşuna sebep teşkil etmektedir. Öyle de, köyümüzde Nurlar’ın okunmasıyla birlikte başlayan sıkıntılar, sonunda rahmete dönüşmüştü ki; bugün o yıllarda sıkıntı çeken köylülerimiz ekseriyeti itibariyle, Nur yolcusu olarak Kutsî Nur hizmeti içinde bulunmaktadırlar.

Nurlar’ın, yayılma istidadı gösterdiği o zahmetli, zor ve çile dolu yıllarda yapılan bed muamelelere ve onları okuyanlara ve yazanlara karşı gösterilen haksız muamelelerin yanında, bizim çocukluk yıllarında yaşadığımız sıkıntılar tabiri caizse, devede kulak misali bir durumdu..

Geçmişte, Nurlar’ın insanlığı aydınlatmaya başladığı o zulümlü yıllarda, Aziz Üstadımıza ve onun etrafındaki kahraman talebelerine yapılan işkencelere mukabil, bizim Nur Risaleleri’ni el ile yazdığımız o çocukluk yıllarımızda gördüklerimiz hiç bir şey değildi.

Tarih, Nur-u Kur’ân hakikatleri olan Nur Risaleleri’nin, yazılması, okunması ve yayılması hengâmında onlara karşı yapılan haksızlıkları nefretle yad edeken, günümüzde dahi, Nurlar’a istikameti muhafaza ile birlikte, Aziz Üstad’ın ve şaheserlerinin hukukunu muhafaza eden, Nur cemaatine karşı yapılan olumsuzlukların hiçbir ehemmiyeti, olamaz diye düşünüyoruz.

Bizim vazifemiz, Üstad’ın verdiği ‘müsbet hareket” anlayışı, metodu ve dersi doğrultusunda, şevkle hizmet-i imaniyeye devam etmek olmalıdır.. 

Etiketler: Risale-i Nur
Okunma Sayısı: 2197
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    18.11.2018 14:48:46

    Allah razı olsun. Şimdi Adilcevaz Ahlat civarları Risale-i Nuru biliyorlar fakat tam manasıyla sahip çıkılmıyor. Buranın köylüleri o zamanın köylüleri gibi değil okumaktan çok çok uzaklar. Üstadı biliyorlar ama sadece şahsîyetini seviyorlar. Dua edelim bu civarlar yine eski yıllar gibi olsun..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı