Bediüzzaman’ı tanımak...
Bediüzzaman Hazretleri’nin, neseb ve sülâlesi ile alâkalı olarak anlatılan hâtıralardan bazıları şöyledir:
Bediüzzaman Hazretleri’ne “Hânedan” olarak Emirdağ’da yıllarca hizmet etmek bahtiyarlığına eren Çalışkan ailesinden Mehmed Çalışkan bir hatırasında şunları anlatır:
“Bir defa Ahmed Feyzi Kul (Bediüzzaman’ın eski talebelerinden) Emirdağ’a gelmişti. Sohbet etti. Üstadımızın büyük evsâfını, yüce makamlarını, riyâzî ve cifrî tevafuklarla açıklıyordu.
Biraderim Osman Çalışkan’ın kalbine gelir ki: “Biz Üstadımızı Şarklı olarak biliyoruz. Ahmet Feyzi Efendi’nin anlattığı büyük müceddit ise Âl-i Beyt-i Nebevî’den olacaktır.” Bu kalbî mülâhazadan sonra Üstad Hazretleri’nin beni çağırdığını söylediler. Gittim. Üstad bana; ‘Kardeşim ben hem Hasanî’yim, hem de Hüseynî’yim. Ahmet Feyzi’nin bütün söylediğini kabul ediyorum. Haydi git’ dedi.”1
Urfalı Salih Özcan’ın da bu meyanda bir hatırası vardır:
“Bir defa Üstad Hazretleri’ni ziyarete gitmiştim. Nesebimi sordu. Ben de ‘Seyyidim’ demiştim. Üstad, ‘Hasanî mi, Hüseynî misin?’ diye sordu. Ben, ‘Hüseynîyim’ dedim. Bunun üzerine Üstad, ‘Kardeşim, ben hem Hüseynîyim, hem Hasanîyim’ buyurmuşlardı.”2
Aynı konuyla alâkalı olarak Eskişehirli Muhiddin Yürüten isimli şahıs şunları anlatır: “Ziyaretlerimden birisinde (Üstad’ın yanında) Salih Özcan da bulunuyordu. Üstad ona ‘Kardeşim Salih! Sen hakikî seyyidsin. Nuriye (Üstadın annesi) de seyyid, Mirza (Üstadın babası) da seyyid’ dedi.”3
Bediüzzaman ve ailesinin nereye ve kimlere bağlı olduğu, onun dünya ve ahiretteki konumunun önemini belirtmede bir ölçüdür.
Dipnotlar:
1- Son Şahitler, c. 2, s. 360.
2- Son Şahitler, c. 3, s. 235.
3- Son Şahitler, c. 3, s. 201.