Doğu’daki bir şehrimizde, bizim de yakından tanışıklık içinde olduğumuz, oldukça kalabalık bir nüfusa sahip çoğu akraba olan bir yapı mevcuttur.
Uzun yıllar aralarında ömür sürdüğümüzden ve o yörelerde, yine uzun yıllar görev yaptığımdan, bu oluşumu yakından izleyenlerden olmuştum.
Bu topluluğa mensup insanlar, ekseriyet itibariyle birbirlerine karşı saygılı insanlar olup, paylaştıkları manevî değerler açısından da ölçülü bir yaşantıları mevcuttur. Çoğunlukla inançlı, inançlarının gereğini yapan, terör ve buna benzer melânetlere itibar etmeyerek, ülkesini seven insanlardır. Bütün insanlara karşı yaklaşımları da oldukça müsbet tutum ve davranışlarıyla örnek insanlık modelini izhar ederler. Bu yapının, böylesine güzel hususiyetlerinin kaynağına indiğimizde, hepsinin özellikle manevî değerlere bağlılıklarının öne çıktıkları görülmektedir. Beslendikleri manevî kaynakları ise, umumiyetle Risale-i Nur şaheserleridir.
Risale-i Nurlar’dan aldıkları mânevî güçle, hayatları daima olumlu ve müsbet çizgide devam etmektedir. Bediüzzaman Hazretleri’nin tutum ve davranışlarını da hayat süreçlerinde ölçü olarak alan bu insanlar, her çeşit bozgunculuğa karşıdırlar.
Kötülüklere ve olumsuzluklara karşı bir Kur’ânî sed teşkil eden Risale-i Nurlar, zengin mânâ kültürü içinde, ona yapışanları her çeşit kötülüklerden korur diyoruz. Bu durum, şahıslar için olduğu gibi, ülkeler için de geçerlidir.
Bediüzzaman Hazretleri’ni hayatı sürecinde yaşadığı ölçülü hayatı ile te’lif ettiği eserleri de bu yönlerden çok önemlidir.
Onun için diyoruzki: İnsanımız ve ülkemiz olarak, Bediüzzaman’ın eserleriyle ortaya koyduğu ölçüler bütün problemlere karşı çözüm mahiyetini arz etmektedirler.
Bütün bu sebeplerden dolayı, Devleti yönetenler bu şaheserlere sahip çıkmaları gerekmektedir.