Gündüz ortasında, Yüksekova’nın en işlek caddesinde askerlerimiz şehit ediliyor. Geçmiş yakın zamanda aynı mekânda, yakın akrabalarımızdan polis memuru olan İsmail Öztürkçü de şehit edilmişti.
Vuku bulan bu terör belâlarının sonu gelmeyecek mi? Uzun yıllar görev yaptığımız o bölgede bizler de hiçbir huzur yüzü görmedik maalesef. O yörelerde yaşayan vatandaşların nedir bu çektikleri? Yazık şu vatana, yazık şu vatan evlatlarına...
Uzun yıllardır bir çözüm sürecine girildiği halde, yine de kan akmaya devam ediyor. Millet olarak, özellikle yöre halkının canına tak etti bu olaylar.
Sık görüştüğüm bölgedeki yakınlarım, “Bölgenin huzuru kaçmış, evden çıkmaya cesaret edemiyoruz artık. Ne olacak bu huzursuzluğun sonu böyle?” deyip duruyorlar.
Çok uzun yıllara dayalı olarak bölgede bazı problemlerin var olduğu muhakkaktır. Gerek coğrafi, gerek ekonomik ve gerekse sosyal yönden problemlerin izalesi yönünde yapılan ihmaller elbette sözkonusudur. Bütün bu eksiklikler bahane edilerek huzursuzluğa sebep gösterilen unsurlar mevcut diye yakıp yıkmak ve öldürmekle nereye varılacaktır?
Yörede oynanan oyunların çeşitliliği saymakla bitmez. İç ve dış fitne kaynaklarından körüklenen hadiselerin vukuu karşısında, devlet dediğimiz unsurun akılcı projelerle bu yörelerde meydana gelen vahşet ve olumsuzlukları gidermesi yönünde tedbirlerin alınması âciliyet arz etmektedir.
Yöre insanının, cereyan eden hadiseler karşısında iki arada bir derede kalma endişesini aşıp, hadiselerin çözümü için doğru eksende daha çok gayret etmesi gerekmektedir. 
Devletin ciddi manada hadiselere sebep olanlarla olmayanları ayırt etmede daha sağlıklı ve akılcı önlemler alması yönünde faaliyetler yoğunlaştırılmalıdır.
Geçmişte bazı bozuk zihniyetlerin körüklediği ırkçılık ateşini söndürme yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Samimi bir Müslüman olan yöre halkının inançları, örf ve an’anelerini pekiştirici istikamette adımlar atılmalıdır. Fitne ateşini söndürme yönünde çaba sarfedilmelidir. Yöreye yaklaşımları sözde değil, özde sürdürme gayretleri arttırılmalıdır.
Yörede cereyan eden bu vahşet hadiselerinin izalesi yönünde gerekli maddî tedbirlerin alınmasının yanısıra manevî güç olan dua unsurunun da varlığı unutulmamalıdır.
Ülkemizin manevî halaskârı durumunda manevî bir güç olarak insanların gönüllerinde yer alan Risale-i Nur neşriyatına getirilen bandrol engeli ile devlet tekelinin kaldırılması da şarttır.
Arkanızda büyük bir manevî güç istiyorsanız, maddi tedbirlerin yanısıra bu hususları da düşünerek el atınız beyler.
Cenab-ı Hak’tan ülkemizde özellikle o yörelerimizde cereyan eden fitne ateşini ve terör belâsını bir an evvel yok etmesini diliyoruz.