Günümüzden yüzyıl önce bu projeyi gerçekleştirmek için temelini attığı mekân ise, Van’a bağlı Edremit ilçesi Van gölü kıyısı olmuştur.

Ortadoğu’nun temel taşı mesabesinde düşünülen bu eğitim projesi, âlem-i İslâmın da merkezi olma konumundadır.

Doğu bölgelerimizde mühim bir yere sahip olan Van içinde “Vatanım” diyen Bediüzzaman için, onun  eserlerine gönül vererek ondan beslenen Nur Talebelerinin her yıl o mübarek şahsiyetin hatırasına bir vefa örneği olarak mevlid okutulmakta, seminer ve konferans gibi faaliyetler düzenlenmektedir.

Bediüzzaman’ın manevî şahsiyeti içinde ruhanîyatıyla bu nev’î faaliyetlere iştirak ettiği inancımızdan asla şüphe etmeyen bir anlayışa sahip olanlardanız. Bu vesileyle, Bediüzzaman’ın ruhaniyetine saygı ve hürmet edasıyla şahs-ı maneviye istinaden, Bediüzzaman ile Medresetüzzehra projesi için Van’da buluştuk ve sorduk:

Üstadım! Osmanlının son döneminde, Sultan Abdülhamid’den başlayıp Sultan Reşad’a ve akabinde Cumhuriyet dönemi yöneticilerine kadar Medresetüzzehra namını verdiğiniz eğitim projesindeki maksad ve manayı nasıl izah buyurursunuz?”

“Camiü’l-ezher’in kız kardeşi olan medresetüzzehra namlı darülfünunun muntazamın pek âli bir medresenin Bitlis’te ve ilk refikasıyla Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbekir’de tesisini isteriz.

Şu medrese neşredeceği semeratla, temin edeceği ziya ile, İslâmiyete edeceği hizmetle okul yanında en âlâ bir mektep olduğu gibi, kulub yanında en ekmel bir medrese, vicdanlar nazarında en mukaddes bir zaviyeyi temsil edecektir. Nasıl medrese, öyle de mektep, öyle de tekke olduğundan, İslâmiyetin ianat-ı milliyesi olan nüzur ve sadâkat, kısmen ona teveccüh edecektir.”

Efendim, Üstadım... Yani nasıl?

“Elhasıl İslâmiyet, hariçte temessül etse, bir menzil-i mektep, bir hücresi medrese, bir köşesi zaviye, salonu daha-i mecma’ül küll; biri diğerinin noksanını tekmil için bir meclis-i şûrâ olarak, bir kasr-ı meşid-i nuranî timsalinde arz-ı didar edecektir. Ayna, kendince, güneşi temsil ettiği gibi, şu Medresetüzzehra dahi o kasr-ı İlâhiyi haricen temsil edecektir.”

Üstadım “Tam elli beş sene çalıştım” diye buyurduğunuz bu Darülfünunun hedefleri noktasında, ifade-i mübarekeleriniz neler olur?

“İslâmiyete ve insaniyete hizmet maksatlıdır. Meşrûtiyet ve hürriyetin mehasinini gösterecektir. Maarifi bölgeye sokacaktır. İslâmiyeti ve onu paslandıran hikâyat ve İsrailiyat ve taassub-u bariden kurtaracak. Ehl-i medrese ve ehl-i mektepin musahalâsı olacak en azından maksatta ittihadı sağlayacaktır. Cehalet, zaruret ve ihtilâfı, san’at, marifet ve ve ittifakla izale edecektir.”

Üstadım! Çok mühim manalara mazhar olacağı muhakkaktı. Amenna ve sadakte diyoruz. Zat-ı âlinizin son bir değerlendirmesini istirham ediyoruz?

“O vilayet-i Şarkiye, âlem-i İslâmın bir nev’î merkezi hükmündedir. Fünun-u cedide yanında, ulum-u diniye de lâzım ve elzemdir. Çünkü ekser enbiyanın şarkta, ekser hükemanın garbta zuhuru gösteriyor ki, Şark’ın terakkisi din ilmiyle kaimdir. Başka vilayetlerde sırf fünun-u cedide okuttursanızda, şarkta her halde millet ve vatan maslahatı namına ulum-u diniye esas olmalıdır.”

Beli, Üstadım...

Aziz Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ruhlarına binler rahmet duâsı içinde, ülkemiz ve insanımız adına çok önem arz eden bu eğitim projesine gerçekten ihtiyaç bulunmaktadır.

Yönetimlerin ve onun rehberliğinde eğitim dünyasının, bu projeye sahip çıkması gerekmektedir, diye düşünüyoruz.