Dolar geçtiğimiz ay üst üste rekorlar kırarak Türkiye gündemine yerleşti.
Kasım ayına 3.10’dan başlayan dolar Aralık itibariyle 3.59’un üzerini görerek yaklaşık 50 kuruşluk bir artış yaşadı. Amerika’daki gelişmelerle doların değer kazanması sadece Türkiye’de değil dünyada da hissedildi. Çünkü dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 60’ı dolar ile yapılıyor. Ancak verilere göre gelişmekte olan ülkelerin para birimleri arasında, dolar karşısında en çok değer kaybeden para birimi TL oldu. Bu durum doların yükselmesinin sadece dış etkenlere bağlanamayacağının göstergesi. Peki doların yükselmesine etki eden faktörler nelerdi?
Bunlardan bir tanesi hiç şüphesiz 8 Kasım Amerika Birleşik Devleti Başkanlık Seçimleri’nde Donald Trump’ın beklenmedik zaferi oldu. Trump’ın Amerikan ekonomisini büyütmeye yönelik hedefleri diğer ülkeleri zora soktu. Zira Trump’ın, ‘Genişletici Maliye Politikası’ uygulayacağı hedeflerinden görülüyor. Bu maliye politikası ABD’de enflasyonu arttıracak ve enflasyonun yükselmesi de FED’e (ABD Merkez Bankası) faiz yükseltmesi için baskı kurmuş olacak. Piyasaların yeni başkana ayak uydururken verdiği tepki ise doların hızla yükselmesi oldu. Buna ilâve olarak 17 Kasım’da FED başkanı Janet Yellen’ın Aralık ayında FED’in faiz arttırımına gidebileceğini söylemesiyle dolar bir sıçrama daha yaşadı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Kasım ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında [24 Kasım] faizleri yükseltme kararı almasıyla yeni bir tablo oluştu. Dolar o gün zirveyi gördükten sonra PPK kararından sonra bir miktar düşüş yaşamıştı. Ancak o gün bir gelişme daha vardı: Avrupa Birliği ile olan ilişkilerin gerilmesi sonucunda Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye ile üyelik müzakerelerinin dondurulması yönünde tavsiye kararı aldı. Bu durum o gün bir miktar düşen dolar kurunu tekrar fırlatarak, doların gün içinde ikinci rekorunu kırmasına sebep oldu.
Kurları olumsuz etkileyen gelişmelerden bir tanesi de şüphesiz Avrupa Birliği yerine Şanghay Beşlisi’ne üye olunması tartışmasıydı. TÜİK verilerine göre Türkiye ihracatının yüzde 49, ithalatının ise yüzde 39’u Avrupa Birliği (AB) ile gerçekleştiriliyor. Yani Avrupa Birliği, Türkiye’nin önemli bir ticaret partneri. AB ile ilişkilerin krize dönüşmesi Türkiye’ye ticarî yönden zarar vermesine sebep olacakken aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa kökenli şirketleri kaybetmesine sebep olabilir. Bu gerekçeler de dolar ve euronun yükselmesinde önemli etkiye sahip. Türkiye’den yatırımcıları kaçıran diğer sebepler de var elbette.
Önümüze bakacak olursak Aralık ayında ekonomiyi etkileyecek -siyasilerin tutumu dışında- üç önemli tarih gözüküyor. 7 Aralık’ta Ankara ve Brüksel, vizelerin kaldırılması konusunda görüşecek. 14 Aralık’ta FED Açık Piyasa İşlemleri Komitesi (FOMC) faiz kararını açıklayacak. 15-16 Aralıkta ise AB liderlerinin Brüksel’de yapacağı zirvede Türkiye ile müzakerelerin geleceğini görüşecek. Bu toplantı AB-Türkiye ilişkilerinin devamı açısından oldukça önemli. Avrupa Birliği’nin nasıl bir karar alacağı bilinmezken, FED’in faiz arttırmasına kesin gözüyle bakılıyor. Eğer gelişmeler olumsuz olursa Aralık ayında dolar ciddî sıçramalar yapmaya devam edebilir.