Bilmem farkında mısınız, şu anda yaşadığımız dünya düzeni bizi sürekli maddeye yöneltiyor.
Bizi onunla mutlu olmaya itiyor. Her gün gerek işe giderken gerek arkadaşlarımızla gezerken dışarda gördüğümüz afili reklâmlar bize adeta o ürünü aldığımızda mutlu olacağımızı öğütlüyor. Bir televizyon karşısına oturup seyrettiğimiz reklâmı bilinçsizce izlerken bir süre sonra kendimizi onun gibi düşünürken buluveriyoruz.
Meselâ, bir jilet reklâmını ele alacak olursak, jileti bir kez yüzüne sürdüğünde cildi pürüzsüzleşen oyuncuyu gördüğümüzde satın alma tercihimiz değiştirebiliyoruz. Halbuki hiçbir jilet bir sürüşte bütün sakalları kesmez. Bir başka örneği, izlediğimiz yabancı dizi veya filmlerde gördüğümüz iş adamları, “belli bir marka olan” kahveyi satın almadan sabahları gözlerini açamıyor. Sabahları uyanmak için filmler tarafından bu marka kahvenin gerekliliği “önerildiğinde” çevremizde de filmlerden fırlayan bu sahneleri görmeye başlıyoruz. Üstelik bu işin hazzı yediğimiz herhangi bir yemeğin ilk lokmasındaki lezzetiyle doyduğumuzdaki lezzetinin farkı gibi geçici.
Hayatları sürekli lüks içerisinde geçen hatta bize bu ürünleri tavsiye eden Hollywood filmlerinde gördüğümüz yıldızları mercek altına koyduğumuzda, bu yıldızların depresyona çok yatkın olduğunu gözlemliyoruz. Üstelik Hollywood yıldızları için yüksek intihar vak’alarını da görüyoruz. Bu gözlemler bize sahip olduğumuz maddelerin yaşamak için mutluluk getirmediğini gösteriyor. Pozitif psikolojiyle tanınan Prof. Dr. Martin Seligman, araştırmasına göre insanların bir üründen keyif almasının, hayattan tatmin olmalarıyla bir bağlantısı olmadığını söylüyor. Seligman’ın araştırmasına göre hayattan tatmin olmanın temelini hayattan bulduğumuz “anlam” oluşturuyor. Yaşadığı hayatın bir anlamı olduğu zaman kişi güçlü yanlarını keşfedip kendisinden daha büyük bir oluşum içerisinde güçlü yanlarını o anlam doğrultusunda kullanıyor. Seligman bunların en kıymetli mutluluklar olduğunu söylüyor.
O halde bu tesbitlerden yola çıkarak geçici keyiflerin bizi mutluluğa götürmeyeceğini bilerek hayatımızın anlamını keşfetmemiz gerekiyor. Bu anlama göre hayatımızı şekillendirip özelliklerimizi de bu yönde kullandığımızda gerçek mutluluğa erişmemiz bizim için daha kolay olacaktır.