"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dindarlık ve devlet yönetimi

Mustafa USTA
22 Kasım 2015, Pazar
Din ve devlet yönetimi geçmişten günümüze bir arada çokça zikredilen kelimelerdendir.

Bilhassa 19. YY’da ideolojilerin hız kazanması ile birlikte adına Siyasal İslâm denilen hareketin de ortaya çıkması mütedeyyinlerden bazılarının siyaseti öncelikli hale getirmesini beraberinde getirmiştir. Bugünkü yazımızda da bu konuyu incelemeye çalışacağız. Bunun için de Asr-ı Saadet’teki hadiseleri değerlendirerek günümüzdeki bu tartışmaları yorumlayacağız.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla Asr-ı Saadette, ferdi önceleyen ve Hz. Peygamber’den (asm) sonraki beş halife olan Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Hasan dönemlerinde adâlet-i mahza tatbik edilmiş; ferdin hukuku devlet ya da gruplar için feda edilmemiştir. Bireyi önceleyen bu dönemde fertlerin tek tek irşad edilmesi metodu kullanılmış, tabandan tavana bir terakki söz konusu olmuştur. Meselâ cihad edilen yerlerde sahabeler öncelikli olarak devlet eli ile Müslümanlaştırma metodunu kullanmak yerine; fert fert irşad metodunu kullanmışlardır.

Bu dönem Hz. Ali’nin şehid edilmesinden sonra halife olan Hz. Hasan’ın saltanattan feragati ile sona ermiştir.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, bu hadiseyi ise Hz. Hasan’ın, “muvakkat ve surî bir saltanattan, saltanat-ı maneviyeye” tayin olması şeklinde yorumlar. 

Ayrıca konuyla ilgili olarak Bediüzzaman şunları ifade etmiştir:

“Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ve onların hanedanları ve nesilleri, mânevî bir saltanata namzet idiler. Dünya saltanatı ile mânevî saltanatın cem’i gayet müşküldür. Onun için onları dünyadan küstürdü, dünyanın çirkin yüzünü gösterdi. Tâ, kalben dünyaya karşı alâkaları kalmasın. (Mektubat, 58) 

Buradan da anlaşılacağı üzere bu beş halifenin öncelikli hedeflerinin iman hakikatlerinin neşredilmesi olduğu görülmektedir. Hz. Hasan’ın durumu ise doğru okunması gereken bir hadisedir. İktidarı terk ederek zamanını “neşr-i hakaik-i imaniyeye” ayırması ve bundan sonra gelen mücedditlerin de aynı çizgi de olması son derece önemlidir.

Hilâfeti devralan Hz. Muaviye’nin adalet-i izafeyi uygulaması ve millet için/devlet için ferdi feda etmesi ve devamındaki hadiseler ise devlet yönetiminin öncelikli olarak görülmeye başladığı sürecin mukaddimesidir. 

Bu dönemi ve devamını Asr-ı Saadetten ayıran özellikler ise şunlardır:

1. Siyasetin öncelemesi.

2. Merhametsiz siyasetin bir düsturu olan, ‘Hükümetin selâmeti ve asayişin devamı için şahısların feda edilmesi.

3. Halifeliğin saltanata dönüşmesi.

4. Tabandan tavana irşat metodu yerine, tavandan yani devlet idaresi ile irşat etme metodunun hâkim olması.

5. Asabiyetin yaygınlaşması ile tarafgirliğin güç kazanıp kendi tarafından olmayanların ikinci sınıfa düşmesi.

Emevilerle birlikte başlayan ve Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar devam eden bu anlayış araya uzunca senelerin girmesi ile birlikte Asr-ı Saadet metodunun unutulmasına sebep olmuştur. (Saltanat olsa da bazı dönemlerde yukarıdaki durumların görülmediği de vâkidir.)

19. YY ve sonrasında materyalist anlayışın hız kazanması ve dinsizlik cereyanlarının artması ile birlikte bilhassa mütedeyyin kesimlerin zulüm görmesi yeni arayışları doğurmuştur. 

Bu duruma çözüm olarak iki görüş ortaya konulmuştur:

1. Asr-ı Saadet’teki gibi bireyi önceleyerek milletin irşad ve tenvir edilmesi

2. Devlet yönetiminin ele geçirilerek, toplumun Müslümanlaştırılması ya da mütedeyyinleştirilmesi

Konumuz gereği ikinci maddeyi inceleyecek olursak. Bu süreçten sonra siyaseti önemseyen ve devlet idaresini öncelikli sıraya koyan fikir ve fikir grupları hızlıca yayılmaya başlamıştır. Bu dönemle birlikte, “Siyasal İslâm” olarak zikredilmeye başlanan bu anlayış; ancak siyasal bir yolla İslâmî değerlerin egemen kılınabileceğini savunmuştur.  

Şükrü Nişancı, “Siyasal İslâm, şimdilerde siyasal terminolojinin en gözde kavramlarından biridir. Bazı kesimler, korku ve endişeyle, bazıları da can-ı gönülden bir heyecanla son dönemlerde bu kavrama eğildi. (Nişancı, 2000: 97) diyerek bu duruma dikkat çekmektedir.

Bununla birlikte bazı mütedeyyinler arasında dinin ve dinî değerlerin ancak dinin siyasallaşmasıyla hâkim kılınabileceği düşüncesinin yaygınlık kazanması, Nişancı’nın da belirttiği üzere siyasal oluşumların sanki dinen farz bir yükümlülük olarak algılanmasına yol açmıştır.

Dinin yalnızca bir siyasal sistem ve ideoloji olarak algılanması ise yanlış ve en azından eksiktir (Özdemir, 2000: 44). Zira bu da beraberinde dini tek eline alma problemini getirmiştir.

Şeriatın yüzde bir nispetinde siyasete baktığını ifade eden Bediüzzaman Said Nursî Hz’leri ise Asr-ı Saadet’teki gibi ferdi önceleyen anlayışın hâkim olması gerektiğini savunmuştur. Zira İslâm hakikatlerinin tam manası ile yaşanılabilmesi için erdemli bir topluluğa ihtiyaç vardır.

Yeniçağın ilk modern siyasal teoricisi Machiavelli tarihe ve çağdaş uygulamalara bakarak, şefkat yerine şiddeti, eli açıklık yerine pintiliği, söze sadık olmak yerine kurnazlığı ve içten pazarlıklı olmayı siyasetin zorunlu gerekleri olarak saymaktadır (Nişancı, 2000: 105). Buradan da siyaset yolu ile erdemli bir topluluğun oluşturulamayacağı aksine baskı ile riyakârlığın yaygınlaşacağı açık ve nettir.

Bu sebeple İslâm devleti ya da hükümeti olmadan İslâm toplumu olamayacağı görüşü yerine; İslâm toplumu olmadan, İslâm devletinin asla ve asla olamayacağı gerçeğine ulaşılmaktadır. Zira devleti devlet eden toplumun ta kendisidir.

KAYNAKLAR:

1- Nursî, B. Said, 2008, Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul.
2- Nişancı, Tarık, 2000, Bir Korku ya da Umut Söylemi Olarak Siyasal İslâm, Köprü Dergisi. (Sayı 72), İstanbul, s. 96-106.
3- Özdemir, İbrahim, 2000, Dini ve Demokratik Değerlerin Yükselişini Doğru Okuma, Köprü Dergisi (Sayı 72), İstanbul, s. 35-51.

Okunma Sayısı: 2309
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İLHAN

    22.11.2015 10:24:52

    Yazarımızı tebrik ediyorum.YENİ ASYA böyle samimiyetle davasına sahip çıkan,iman ve kur'an hizmeti ile siyasi meseleyi izah eden yazarlarıyla BASININ NADİDE GÜLÜDÜR.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı