"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ahirzaman

Muzaffer KARAHİSAR
20 Şubat 2018, Salı
Cazibedar fitnelerin, kötülüklerin, günahların asrındayız.

İnanç zaafiyeti, maddi çıkarlar, menfaate dayalı ilişkiler, ekonomik sıkıntılar, gizili komitelerinin inkârcılıkla, sefahatle kalpleri ifsat ve harama teşvik eden entrikalarıyla ruhi bunalımlara sürüklenen insanlık, arayış içinde. Şuursuzca kurtuluş çaresini uyuşturucuda, eğlencede, israfta hatta intiharda arayanların sayıları gün geçtikte artıyor.

Geçmiş asırlarda insanlar, ahir zamanın dehşetli şerrinden, belâsından Allah’a sığınmak için dualar etmişler. İçinde yaşadığımız zamanda insanları harama sürükleyen, günahlara bulaştıran, “zehirli bala benzeyen” aldatıcı öyle dehşetli cereyanlar var ki, aklın idrakini, hisleri, düşünceleri iptal ediyor. 

Yıllar önce Eğirdir Kemik Hastanesine yolum düşmüştü. Orada vücudunun yarıdan fazlası alçıya sarılmış bir genç, tekerlekli sandalye üstünde bir kenarda bekliyordu. Selam vermemle birlikte o benim meraklı bakışlarımı anladı, başından geçenleri başladı anlatmaya:

“Bizimki cahillik! Olmaması lazımdı, oldu bir kere. Gece arkadaş grubuyla çılgınca eğlendik… Sonra Allah’ın men ettiği o zıkkımdan kullandık! Fazla kaçırmışız. Başım döndü, evin merdiveninden aşağı düştüm. Gerisini hatırlamıyorum. Allah’a asi geldik şamarını yedik. Genç yaşta böyle kötürüm oldum, başkasına muhtaç hale geldim….” O anlattıklarından, yaşadığı musibetten ders almışa benziyordu.

Bu vaka, gençliğin suîistimaliyle musibetlere düşmüş insanların akıbetlerini bilmek isteyenlere Üstadın: “…git hastanelerden ve hapishanelerden ve meyhanelerden ve kabristandan sor.” sözünü hatırladım. O ders, kendimde büyük ufuklar açmıştı.

Çalıştığım huzurevine hastane ve kabristan çok yakın bir mesafede olduğu için Üstadın: “Sor!” emrini ibretle, tefekkürle mütalâa etmeyi kendime düstur edinmiştim. O düsturla dünyaya bakan, harice bakan siyaset cereyanlarından, nefis ve şeytanın teşvik ettiği kötülüklerden, gençlik fırtınasından, hislerin galeyanından Allah’a sığınırdım. 

Böyle kötülüklerden uzak durmak için ders alınacak mekânlarda ibretle tefekkürle düşündüğüm vakit, gayr-i meşru yaşantının tokatlarından gelen “Eyvahlar ve ağlamaklar ve esefler işiteceksin.” sözünü duyar gibi olurdum.

Risale-i Nur’un çok yerinde gençliğin iffetle hayrat, istikamet, ibadet dairesinde sarf etmenin faziletleri anlatılır. Fani gençliğin baki, ebedi bir gençliği kazandıracağı izah edilir. Bu dünya hayatında da huzur ve saadetlere vesile olduğu anlatılır.

Üstad, gençliğini kötülüklerde, haramlarda, sefahatte sarf edenlere gayr-i meşru yolda gitmenin ahiret azabından başka; dünyada ayrılıkların, kıskançlıkların, günahların, haramların, pişmanlıkların, korkuların ve hapislerin verdiği elemler, kederlerle o cüz’i lezzetlerin, zehirli bal hükmüne geçtiğini Gençlik Rehberi’nde ve birçok yerde aklı, kalbi ve hisleri ikna ederek anlatır.

“Evet, ‘Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler’ (İbrahim suresi, 3) ayetinin sırr-ı işarisiyle; âhireti bildikleri ve iman ettikleri halde, dünyayı âhirete severek tercih etmek ve kırılacak şişeyi bâki elmasa, bilerek rıza ve sevinçle tercih etmek ve akıbeti görmeyen kör hissiyatın hükmüyle, hazır bir dirhem zehirli bir lezzeti, ileride bir batman safi lezzete tercih etmek, bu zamanın dehşetli bir marazı, bir musibetidir.”1 

Ahirzaman musibetlerinden kurtulmanın, korunmanın çarelerini yüce dinimiz insanlara müjdelemiştir. Kur’ân’ın asrımıza bakan tefsirleri, zamanın hastalıklarına göre iman, ahlâk ve fazilet reçetelerini göstermiş. Tahkiki imanla, takva ve amel-i salih işleyerek, ihlâs kuvvetiyle ve Peygamberimizin (asm) sünnetine sarılarak imanımızı ve manevi değerlerimizi muhafaza etmeliyiz. 

Dünyadaki fani, geçici, zail günahların cazibesine karşı iman hakikatlerinden ilham alarak; ölümü, kabri ve ahireti düşünerek nefsimizle manen mücahede etmeliyiz. Ayrıca Üstadın, izah ettiği günahların ahiret mesuliyetinden, kabir azabından ve dünyadaki cezalarından başka, “aynı lezzet içinde o lezzetten ziyade elemler olduğunu aklı başında her genç tecrübeyle tasdik eder.” tespitini iyi anlamalıyız. 

“Bütün levm ve itap ve nefret, heva ve hevese tabi olanlara olsun. Selam ve selamet, hüdaya tabi olanların üstüne olsun. Âmin…”

Dipnot:  

1- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.287        

    

Okunma Sayısı: 3104
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı