"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anne

Muzaffer KARAHİSAR
09 Mayıs 2017, Salı
Yıllar önce ceberrut devrinin baskıları, takipleri insanları sindirmiş, cahil bırakılmıştı. Yüksek dağların çevrelediği, ormanlar içine yerleşmiş, tanımadığı, âdetlerini bilmediği insanların yaşadığı köye gelin gelmişti.

Ayşe çocuk denecek yaşta babası vefat etmiş, yetim kalmıştı. Annesi yalnız bir kadın olmasına rağmen, her işi kendisi yaparak onun mahalle mektebinde gizlice okumasını, dini bilgiler öğrenmesini sağlamıştı. Ayşe’nin amacı Kur’ân okumanın suç sayıldığı bir zamanda tüm kadınlara dinini, imanını tanıtmak, ahlaklı çocuklar yetiştiren anneler olmalarını istiyordu. 

Ancak gelin geldiği evde kayınpederi, tek kolu olmayan bir savaş gazisi ve yaşlı eşi vardı. Çocuklar çok küçük; iş yapacak kimseler yoktu. Çocuklar derken; eşinin önceki evliliğinden engelli eşi, çocukları, tarla bahçe işleri, hayvanların bakımı ve kalabalık aile fertlerinin temizlik, yemek meşguliyetleri bir anda Ayşe’nin omzuna binmişti. 

Dünya bir imtihan dünyası, derdi annesi. Vardığın yerde sebat edeceksin, sabırlı ve tahammüllü olacaksın. Büyüklere saygıda kusur etme. Her işinde Allah’ın rızasını düşün. İnsanların çilesi, sıkıntısı bitmez. Bu dünyada herkesin bir derdi, çilesi vardır. Sen ne kadar sabredersen, Allah ecrini, sevabını verir, seni ferahlatır. Elinden Kur’an, dilinden duayı eksik etme, zahmetten hiç şikâyet etme, sonunda rahmet gelir, dediğini hatırladı. 

Soğuk sıcak demeden bitmek bilmeyen köy işlerinin yorgunlukları, sıkıntıları yetmiyormuş gibi o yıl eşi de askere gitmişti. Annesinin üzerine titrediği, nazlı yetiştirdiği ve okuttuğu Ayşe’nin bütün yük omzuna binmiş, yetiştirmeye çalıştığı işlerden Kur’ân okumaya bile fırsat bulamıyordu.

Sabrının zorlandığı bir noktaya gelmişti. Küçük yaşta başka köye gelin gitmişti. Bilmediği bir yerde dünyanın bütün yükü üstündeymiş gibi ruhu sıkılıyordu. Duyguları, beklentileri, imana, Kur’ân’a hizmet etme arzusu sukut-u hayale uğramıştı.

Şöyle etrafına bakınca selam vereceği, derdini dökeceği akrabası yoktu. Annesinin ve kardeşlerinin olmadığı bir diyarda her hadisenin karşısında gözyaşlarına geçiyordu sözü. Kimsesiz, yetim bir insan olarak çileli hayatın zorlukları karşısında dayanacak gücünün kalmadığını düşünüyor, Allah’a tevekkül ve dua ile sığınıyordu.

Gurbet akşamlarının hüzünlü zamanlarında, sıkıntıların, iş yoğunluğunun katlandığı yorucu günlerinde gönlü, ruhu bir teselli bulup ferahlamak istiyordu. Tam sabrın ve tahammülün azaldığı böyle bir zamanda Allah (cc) Ayşe’ye nur topu gibi bir erkek evlat vermişti. Çocuğu kucağına aldığında yaratılış mucizesinin güzelliğini, sıcaklığını ve evlat sevgisinin hazını tatmıştı. Teselli olarak o yavruyu, sağlıklı ve en güzel şekilde yaratan, veren Allah’a şükürler etti. İlk kucağına aldığında çocuğunun hâfız olması için dua etti.

Köye misafir gelen âlim bir hoca, çocuğa isim koymak için davet edilir. Yaşlı hoca çocuğun kulağına ezan okur ve Hasan Hüseyin diye çağırır. Hayırlı, uğurlu, hâfız olsun, diye dua eder. Anneye de döner: “Kızım duanı ibadetini aksatma. Bilhassa namazını kıl. Namazda ruhun, kalbin, aklın büyük bir rahatı vardır. Her şey kader ile takdir edilmiştir. Kısmetine rahat ol ki, rahat edesin…”

Bütün zahmetleri, sıkıntıları, kederleri azalmış Allah’ın sonsuz kudretine şükürler ediyordu. Yeni bir dünyada huzurlu bir ruh hali ve hayata güzel taraftan bakan bir insan olmuştu. Köyde kadın cenaze olduğu zaman o çağrılıyor. Özel günlerde Kur’ân, mevlit okur, fırsat buldukça insanlara hakkı tebliğ ediyordu.

Yıllar rüzgâr gibi geçti… Fani dünyanın sıkıntıları, zahmetleri geride kaldı. Rahatı, rahmeti, ecirleri, sevapları, duaları ona kaldı. İlk çocuğu hâfız olmuştu. Peşpeşe emekleri meyve vermeye başlamıştı. Kalbindeki sevgi, şefkat ve merhamet duygusuyla dört üvey, altı öz olmak üzere temiz, ahlaklı, faziletli, imanlı on çocuk yetiştirdi, topluma kazandırdı. Hepsini evlendirdi ve hayat kurmalarına yardımcı oldu...

Güzel Anadolumuzun bozkırlarında çilekeş kadınların yaşadıkları hayat hikâyelerinden Ayşe’nin hayatından bir kesit anlattık. Ayşe, Koçgazi Köyü’nde yaşamış, Bediüzzaman’ı kitaplarından tanımış inançlı, mübarek ve mütevekkil bir insan. Ayşe, benim rahmetli annem. Biz on kardeşiz ve hepimiz ona duacıyız. 

Yaklaşan Anneler Günü’nde bir uçtan bir uca, ülkemizin her köşesinde çocuklarına hayatını esirgemeyen çilekeş, fedakâr, şefkat kahramanı annelere selam olsun.

Okunma Sayısı: 2742
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı