"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Azrail nasıl gelmişti?

Muzaffer KARAHİSAR
30 Mayıs 2017, Salı
Yaşar Amca ağır bronşit hastası.

Nefes borusunda (trakea) ve akciğerindeki rahatsızlıklar nedeniyle sıkıntılı bir yaşlı. Kronik nefes darlığı problemi yaşıyordu. Sürekli tedavi görüyordu. Hastaneden yeni taburcu olup gelmişti. Odasına girildiğinde solunum cihazı, buhar makinesi, fısfıs ilaçlar, serumlar, haplar göze çarpan bir hastane odası gibiydi. Yatağa bağımlı bir hastanın cihazlarla yaşaması, ancak bu kadar zor olsa gerek.

Yaşar Amca’nın esmer siması hastalığın verdiği bitkinlik ve yorgunluktan beyazlaşmış durumda... Görüşürken bir cümleyi üç dört nefeste ancak bitirebiliyor. Tek arzusu uzaklara gitmek... Ta uzaklara... Memleketinin sarp dağlarına, engin ovalarına, serin yaylalarına gitmek, soğuk sularından içmek, dolaşmak, hasret gidermek istiyordu. 

Onun durumunu gördükten sonra her insan kendisinin sağlığını düşünerek Allah’ın verdiği sağlık nimetine şükür etmemesi mümkün değil. Kıymetini bilemediğimiz, farkında olmadığımız binlerce nimetlerin, varlıkların içinde yüzüyoruz. 

Odamda günlük işlerin yoğunluğu içersinde çalışırken bir anda Yaşar Amca’yı karşımda buldum. Üzerindeki sondalar, serum hortumları, katader ve tıbbi cihazlarla ayakta zor duruyordu. Dağınık saçları, yarı öksürük ve solgun çehresiyle, pijamalarıyla karşımda kapıya tutunarak dikildi. Önce şaşırdım ve arkasında beraber geldiği birisi var mı, diye bakındım. Tek başına asansörle inip, gelmişti. Yanına varıp kolundan tuttum. “Nasılsın?” diye sordum. Bana çok iyi olduğunu söylese de durumu pek iç açıcı görünmüyordu. Ayakta durma güçlüğü çektiğinden oturmasını söyledim. Ne istediğini sorduğumda?

“Oturmayacağım. Azrail gelecek! Beraber gideceğiz!..” dedi.

Biraz durakladım ve geçip giden bir ömür sermayesini, hayatın gerçeklerini, olaylar, insanlar ve ölüm gözümün önüne bir sinema şeridi gibi geldi. O durumda hastalıkla mücadele eden, sıkıntılı ve stresli bir insana “Peki, hadi uğurlar olsun” denmeyeceği belli. Kendisini teselli ettim. Tedavisinin sürdüğünü, daha iyi olacağını, birlikte uzun yıllar geçireceğimizi, moralini yüksek tutması gerektiğini anlattım. Ben anlattıkça o başka şeyler söylemek ister gibiydi.

Kendi kendime de bu durumdaki hastalarda böyle durumların olabileceğini, hastalığın şiddetiyle böyle durumda gerçek ölüm öncesi sırların, perdelerin açılma vakası ya da hayal görüp gerçekmiş gibi inanabileceğini düşündüm…  

Görevli kişiyi çağırıp yatağına gitmesi için yardımcı olmasını söyledim. Görevli personel Yaşar Amca’nın koluna girerek götürürken yaşlı adam, bana bir şeyler söylemek ister gibi dönüp dönüp bakıyordu. Arkasından ben de ona baktım uzun uzun. Tam asansör kapısı önünde durdu, bana son defa baktı. Gayr-i ihtiyari el salladım elveda, der gibi.

Ben tekrar günlük işlerin yoğunluğuna daldım, gelen giden ziyaretçiler, konuşmalar, planlamalar… Sık sık gelen telefonlar her işyerindeki gibi meşguliyetler devam ederken bir dostumdan telefon geldi. Yakınının rahatsızlığından ve hastalığın ciddiyetinden, bu durumun kendisini üzdüğünden bahsetti. Telefondaki üzgün gelen sesten etkilenmiş olmalıyım ki; hayatın gayesinden, hastalıkların hikmetlerinden, insanlara kazandırdıkları maddi ve manevi kazançlardan epeyce anlattım. “Her nefis ölümü tadıcıdır” ayetini, ölümün güzel ve hayırlı yönlerini bilmemiz gerektiğini, hikmet ve rahmet cihetlerini hatırlattım.

Az önce de odamda görüştüğüm yaşlının durumundan bahsettim. Önemli olan insan, “Azrail gelecek, gideceğiz!.. diyerek merdane ölümün yüzüne gülebilmektir.” anlamında telefon konuşması, biraz da karşı taraftaki muhatabın iştahla dinlemesinden uzadı.

Bu arada odamda esmer, uzun boylu, ciddi duruşlu bir kişi belirdi. Kapıdan ne zaman girdiğine dikkat edemedim. Kendisine kapıdaki görevli de refakat etmemişti!. 

Karşı taraftaki dostumla konuşmamız, selamlaşmamız bitti, telefonu kapattım ve “Buyurun hoş geldiniz, ne istiyorsunuz?” diye sordum. Kendini tanıttı: “Ben Azrail!”

Hayata, hastalıklara, ölüme meydan okuyan, bol bol ahkâm kesen zavallı Muzaffer’in nasıl şaşırdığını, nasıl telaşlandığını kendimden başkası olup o ânımı seyretmeyi çok isterdim... Titrek bir sesle ve kekeleyerek bir şey sormayı düşünemedim!..  “Aradığın şahıs yukarıda” dil çabukluğu ile demek geçti içimden…. 

Kendimi toparladım: Az..az.. Azrail mi? diye zorla sorabildim. Karşımdaki uzun boylu, esmer şahıs hiç istifini bozmadan: “Evet, Azrail Şahin!” dedikten sonra benim telaşlandığımı da fazla fark etmedi. Tereddütle adını söylememi de espri yapıyor zannetmiş olmalı. Yaşlımız Yaşar Kırmızı’nın hemşerisi ve arkadaşı olduğunu, az önce cep telefonla görüştüklerini söyledi. Onu memlekete izine götürmek istediğini anlattı... 

Yaşar Amcayı odasına gönderirken iki adımda bir geri dönüp bakması izin almak isteğini iyi ifade edemediğindenmiş meğer!

Azrail’in isminin sebebini sordum. O da, şarkta Azrail isminin yaygın olduğunu, kendi adının hikâyesini de anlattı. Memleketlerinde tanıdık birkaç kişide bulunduğunu söyledi... 

Kendi kendime insanoğlu Azrail, gelmişken bocalayıp şaşırdım. Ya melek Azrail ansızın gelseydi ne yapardım, ne ederdim diye uzun uzun düşündüm… Adres sormayacağı kesin. Konuşma fırsatı zaten yok. Çoktan toprak olur, giderdim. Sizlere bu hikâyeyi anlatma fırsatım olmazdı. Kimse bana “Azrail nasıl gelmişti?” bir daha anlatıver, yazıver, demezdi...

Okunma Sayısı: 4257
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • harun

    30.5.2017 14:21:13

    Allah razı olsun abi. olay tamamen gerçek. bu olayı anlatıyoruz her yerde. yazıya dökülünce de çok güzel olmuş. kaleminize sağlık.

  • cemal.ozkaya

    30.5.2017 12:12:46

    bu gerçek mi yoksa hikaye mi? eğer gerçekse çok güldüm yani. ama hikaye ise iyi ders veren bir yazı olmuş.

  • Abdullah Said Korkmaz

    30.5.2017 01:50:23

    Ne mutlu size Allah herkese azrail as. ın provasını nasip etmiyor :) Allah razı olsun güzel yazı 📝

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı