"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Buruk yolculuk

Muzaffer KARAHİSAR
25 Temmuz 2017, Salı
Her şeyin bir sonu olduğu gibi bu köyde, bu evde de son günü olduğunu düşündü.

Yolculuk hazırlıklarında yapacağı işleri unutmamak için titizleniyordu. Vefat etmiş eşinin kabrine son defa ziyarete gitti. Ömürle ölüm arasındaki ilişkileri, farklılıkları kıyasladı. Eşinin mukadder ahiret yolculuğu ile kendi hayatı ve geleceği iyiden iyiye gözünün önüne geldi.

Kederlendi, hislendi. Okuduğu Fatiha, gözyaşlarıyla zamanın derinliklerinde lahuti bir iklime götürdü, onu. Nice zaman öylece kalakaldı. Rahmetliye, bırakıp gittin beni öyle mi, hani hiç ayrılmayacaktık? Şimdi sen gül bahçelerinde asudesin. Ben kurak çöllerde mecnunum. Bozkırlarda, steplerde yalnız dolaşan yaralı ceylan gibi gurbetteyim, diye sitem etti. 

Geçmiş yıllar gözünün önünden bir bir geçiyordu. Eşinin vefatı… Ayrılık acısı! Mutlu yılları geride bırakan yaşlılığın ve yalnızlığın zor günleri. Kapalı duran perdeler, açılmayan kapılar, yanmayan ocak, dokunulmayan eşyalar, her gün burnunda tüten yemek kokuları, evde karşılayan bir ses, bir nefes ve can yoldaşı yoktu artık! 

Evine döndüğünde ıssız bir adada gibi her şey soğuk, sessiz ve neşesiz görünüyordu. Giyeceklerini birkaç eşyasını, seccadesini ve eşinin nişanlıyken gönderdiği, yıllarca köşe bucak sakladığı oyalı mendili valizine itina ile yerleştirdi. Raflarda kalaylı tabaklar, duvarda dokuma heybe, kilim torba, kalbur, gözer, keleter, kirkit, kasket… her köşede terk edilmiş eşyalar… O evde kötülükten uzak, muhafazakâr bir hayattan; manevi zenginlikler, ibadetler, ikramlar, erdemler, güzel hatırlar ve iyilikler… Daha başka ne varsa öylece kalmıştı.

Ertesi sabah erkenden Bismillah deyip gurbet yoluna çıktı. Belki de nereye gittiğini, ne yaptığını kimsenin görmesini, bilmesini istemiyordu. Valizin ağırlığı omzunu bir tarafa eğmiş, dizlerinin titremesini, bastonundan aldığı güçle önlemeye çalışıyor, sendeleyerek yürüyordu. Biraz uzaklaşınca kilitli evine elveda, der gibi tekrar tekrar dönüp baktı. 

Otobüste can sıkıntısından esniyor, öylesine etrafına bakınıyor, gideceği yerin ahvalini merak ediyordu. Cebinde sakladığı mektubu çıkardı. Tekrar göz gezdirdi. “Babacığım, haksız yere tutukluyum biliyorsun. Annemin ruhu kadar ve senin temiz kalbin kadar masumum. Ne zaman çıkacağım belli değil. Önümüzden gelen kış. Sana karşı çaresizim. Hep aklımda sen varsın. Ben tahliye oluncaya kadar kendine bir çare bulabilir misin? Ellerinden öperim.” Derin düşüncelere, mülahazalara daldı. Her şerde bir hayır vardır. Çileler aşk-ı İlahi’ye vasıl olmak içinmiş, diye sakinledi.

Cebinden köstekli saati çıkarıp önüne arkasına baktı, birkaç diş kurdu, kurcaladı. İleride mavi renkli “Huzurevi” levhasını gördü. Yaklaşınca: “Şoför Bey evladım, münasip bir yerde durur musun?” Otobüsün bagajından aldığı valizini omzuna takıp levhanın gösterdiği istikamete sendeleyerek yürümeye başladı. Başı önünde, aksakalları göğsünü kaplıyordu. Kalbi mahzun, ruhu tedirgin, dudaklarında: “Hasbünallahu veni’mel vekil…” Dualar, istianeler, tazarrular, niyazlar ederek uzaklaşıp gözden kayboldu. 

İnsanlar için bilinmezlerden gelen, kendine meçhul bir yere doğru giden pirifâni, yaşlı ve yalnız bir adamın ibretli, buruk yolculuğu; ne zaman, kimin, hangi vicdan ufuklarında? Nasıl tefekkür pencereleri açar bilinmez!

Okunma Sayısı: 2069
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı