Oralarda üzüntü, sıkıntı, elam, keder, dünya telaşı namına bir şey bulunmaz. Ruhu rahatlatan, kalbi ferahlatan, iç alemlere huzur, sevinç ve sürür veren dostlar meclisi, ulvi hislerin, mânevi duyguların yaşandığı müstesna yerlerdir. 

O meclislerde muhabbet iksiri, bütün fanilerden nazarları ulvi, baki ve daimî güzelliklere çevirir, marifet pencerelerinden baktırır. O bakış açısıyla tüm güzellerin ve güzelliklerin yaratıcısı Cemil-i Zülcelal’in tecelli eden güzelliklerin sırlarını aklımızla idrak, kalbimizle tasdik etmeye çalışırız… 

Kalbimizle mânevi zevklerin verdiği istiğrak halinin mutluğuna ereriz. Pınardan su içercesine sükunete, anne koynundaki çocuğun rehavetine ve deryadaki balıklar misali hakikat ummanında yüzercesine mutlu, huzurlu ve sürurlu hissederiz kendimizi.

Geçenlerde seminer vesilesiyle Eskişehir’de dostlar meclisine katılmak nasip oldu. Halis niyetli, mübarek insanların Allah rızası için katıldığı ilim meclisindeki vaziyetleri görülmeye değerdi. Her yaştan, her meslekten, her mekândan gelen nur yüzlü bahtiyarlar, pür dikkat, pınardan su içercesine sükunetle İlahiyatçı-Yazar Şemsettin Çakır’dan “Kıyamet Alametlerini” beraber dinledik.

Hatibin yüksek sesi, delillere dayalı hazırlıklı anlatım tarzı ve tam performansıyla ahir zaman hadiselerinden Deccal ve Süfyan’ın maddi ve mânevi tahribatlarını, fitneye, inkara, ilhad, tuğyan ve zındıka komitelerinin dessas planlarını, küfür ve zulümde ileri giderek insanlığa verecekleri zararları kutsi rivayetlerden ve sağlam kaynaklardan nakillerle nazara sundu.

Materyalist dinsizlerin inkâr-ı uluhiyetlerini tarumar edecek olan Kur’ân’ın tar-ü taze iman esasları, İslam hakikatleri kılıcıyla yerle bir edecek olan, işarî ve açık mânalarla, müjdelerle haber verilen Mehdi-i Azamın vasıflarını bütün yönlerini dikkatle, teenni ile, merakla anlamaya gayret gösterdik.

Rıza-i İlahi yolunda Cenab-ı hakkın muhabbet nimetlerine mazhar olan insanların çay molasında samimi sohbetlerin tezahürleri simalara yansımıştı. Koca salonu, vuslatta kardeşlik duygularını ifade eden ihlas dolu seslerin uğultusu kaplamıştı. Dünyadaki Cennet bahçeleri olarak rivayet edilen Kur’ân sofrasındaki ilim meclislerini hatırlatıyordu. 

Sohbet ettiğim aşçı Ramazan da aynı hisler, duygularla mânevi alemlerin muhabbet iklimlerindeydi. Çayını yudumlarken Umrede kısıtlı haliyle, Nur dağında ulvi hatıraların zirvesine aşkla tırmandığında herkesten önce döndüğü zaman “Sen kal çıkamazsın.” diyenleri şaşırttığını heyecanla anlatıyordu. 

Nur yüzlü insanların tatlı huzur veren muhabbet meclisine Asr-ı Saadetin aydınlık, nezih, temiz, gül kokulu esintileri yansımıştı adeta… Masivadan uzak tebessüm dolu simalarda kov gıybet, kin, kizb, benlik, uçup, riya, iftira, hilaf-ı hakikat söz, dünyevi menfaat gibi kötü hasletlerden eser görünmez.    

Baki-i Zülcelal’in yolunda, rızası uğrunda marifetler, muhabbetler, ubudiyetler, sohbetler baki, daimî, ebedi kazançlara vesile olduğu malumdur. “Onun yolunda bir saniye, bir senedir.” Gerçeğiyle O akşam dostlarla bir an-ı seyyale muhabbet; hayatımızda unutulmaz tatlı sürurlar, şevk verici sohbetler, hasret giderici ferahlıklar, huzur, saadet ve mutluluklar bıraktı…

Yeni Asya’nın istikametle tavizsiz çizgide, vakarlı yürüyüşünün 50. Yılını tebrik eder, mensuplarının bayram sevinçlerini gönülden kutluyorum…