"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ehliz

Muzaffer KARAHİSAR
03 Ocak 2017, Salı
Günlük hayatımızda kalabalıklar içinde zamanla yarışırcasına geç kalma endişesiyle koşuşturmalar, telaşlar, alelacele meşgalelerin stresleri, sendromları, depresyonları...

Bir yığın sebepler, saikler, mazeretler iç dünyamızda ve çevremizde dikkatimizden kaçırdığımız onca zenginlikler, değerler, güzellikler ve insan hikâyeleri var mıdır? diye düşünürüm. Görebildiklerimize hayret ederiz. Önemli olan detaylı bakmak, nazaran görmek ve şuurla anlamak...

Aynı mahallede yaşadığımız İhsan Amcayı geç tanımışım. Rahmetli eşinin rahatsızlığında küçük bir katkımız vesilesiyle tanıştık. Onun bana olan muhabbetini, samimiyetini, iltifatını hesaba katmazsak; ben seksen yaşını aşmış bir ibadet duayeni, hak âşığı, sabır ve tevekkül kahramanı bir şahsiyeti tanıma fırsatım oldu.

Halkın içinde sıradan bir insan yaşantısı gibi görünse de onun ibadetlerle, dualarla, teslimiyetiyle sade ve gizemli bir dünyası var. Hayatın bütün sıkıntılarına, zorluklarına, acılarına imanından aldığı güçle metanet göstermiş. Herkes onu Ehliz, olarak bilir. Tam karakterine münasip nam ile tanınmış. Gerçekten uslu, sakin, ağırbaşlı, edepli muhterem bir insan, halis bir Müslüman’ı temsil ediyor.

Yaz- kış her seher vakti bisikletiyle beş asırlık Mısri Sultan Camii’ne sabah namazı kılmaya gider. O mabedde sabah namazından sonra tesbihatlar, zikirler, ilahiler okunur, dualar edilir.

Afyonkarahisar’ın tarihi camilerinden olan Mısri Camii’ni yaptıran Kasım Paşa, Abdurrahim Karahisari’ye tövbe almak ve mürid olmak için gider. Abdürrahim Efendi: “Demiryalayan namıyla bilinen, yoğurtçuluk yapan kişiye git. Yoğurt almak için pazarlık et. Yoğurdu aldıktan sonra bir bahaneyle yoğurdu kafasına geçir. Bakalım ne diyecek.” der. Kasım Paşa, denilenleri yapar. “Çok pahalı insafsız adam!” diyerek yoğurdu kafasından aşağı geçirir. Demiryalayan, sükûnetle ve sabırla: “Afedersiniz efendim, hiddetlendirerek size zahmet verdim!” diyerek özür diler. Olanları Abdürrahim Efendi’ye anlatan Kasım Paşa’ya “Karar senin aynı tahammülü gösterip sabır edebileceksen Mısri Camiindeki dergâhımıza buyurun.” der.

Hayat yükünün tüm ağırlıklarının, engelli eşinin ve yakının sıkıntılarını, zahmetlerini ibadetin verdiği huzurla aşan Ehliz’in sabrı, saflığı, hüsn-ü niyeti ve sade yaşantısı her zaman ibadet ettiği Mısri Camii müritlerine benziyor. 

Onun safiyane hali hırsızların dikkatlerini, iştihasını celp ediyor olmalı. Bir zaman işyerindeki imalat malzemelerini yüklenip gitmişler, başka bir zaman ev eşyalarını toplayıp götürmüşler. Yakın bir zamanda da telefon dolandırıcılarına bankada parasının olduğunu bildirir. Onların hilesi ve iknasıyla parayı çekip getiriyor. Savcıya götürmek üzere kendine polis süsü veren kişiye tüm tasarruflarını eliyle teslim ediyor. “Öğleden sonra savcı beyden gel al.” diyorlar. Adliyeye vardığında o isimde savcının olmadığını öğrenmiş!

Açığa alınmama çok üzülmüştü. Her görüştüğümde o beni teskin edeceği yerde, ben onu teskin edip rahatlatmaya çalışıyordum. Üzülmeyip dua etmesini istedikçe, özel dua ettiğini söylüyordu. 

Onu akşam vakti camide gördüm. Ezan vakti gelmediğinden henüz ışıklar yanmamıştı. Bir köşede boynunu bükmüş, kederli bir mülahazaya dalmış, tesbih çekiyordu. Hangi marifet iklimlerine daldı, muhabbet sekrinin hangi boyutunda seyran ediyor bilinmez.

Selam vermek üzere önünde bekledim. Bir süre sonra ayaklarımı gördü. Aşağıdan yukarı süzdü. Gözlerime baktı, baktı. Nurlu yüzündeki aydınlık, tereddüt meçhul bir istifhamı sorguluyordu. Yaşlı bir ömrün sonbaharında gözündeki mor halkalardan yanaklarına inmiş gözyaşı yolunda yılların izi vardı. Ağlamaklı hüzün dolu sesiyle yalvarır gibi “Ne oldu şu senin durum?” dedi. Eğildim kulağına: “İnşallah, yarın başlıyorum!” deyip saftaki yerime geçip oturdum.

Fırladığı gibi yanıma geldi. Kolumdan tuttu. “Demedim mi, ben sana? Bu bir kuru iftira. Sen altın gibisin… Oranın sana ihtiyacı var. Ama çok dualar ettim…” Caminin sessizliğini ve huzurunu bozmamak için işaret parmağımı dudağıma götürdüm… 

Benimle diyaloğu bıraktı ama namaza duruncaya kadar kendi kendine mırıldanırken öfkelenerek söylediklerini kötülere dinletmek; sevinçle söylediklerini kendim duymak isterdim…. 

Okunma Sayısı: 2190
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı