"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Elif Ana

Muzaffer KARAHİSAR
08 Mayıs 2018, Salı 01:12
Eski köyde herkes onu Elif Ana olarak tanırdı.

Hacı Mahmut Kızı, Elifçe diyenler de olurdu. O çevrede onun gibi çok az faniye nasip olacak; ihlaslı, samimi, cömert, misafirperver gibi iyi hasletleri vardı. Köye gidip de onun ekmeğini yemeyen, ayranını içmeyen ve ikramlarından nasiplenmeyen pek olmazdı.

Yaşlı olduğu kadar gayretli, çalışkan, bir o kadar da hayırseverliğiyle bilinen, sevilen bir iyilik insanıydı. Başındaki sarı yaşmak, geniş omuzlarından aşağı sarkardı. Dolgun ve mütebessim yüzünde yılları gösteren izler, yaşlılığın derin çizgileri fark edilirdi. Onun ilk göze çarpan yönü, bakışlarındaki salık, hasbilik ve masum duruşuydu.

Onun öfkeli simasını, sinirli çehresini gören, kırıcı sözünü işiten olmamış. Eski Köyde, yüksek bir tepenin üstünde, her yere nazır, ardıç ağaçlarının içinde asude bir mekânda kerametleriyle, menkıbeleriyle ve manevi tasarrufuyla bilinen ve köye adı verilen Koçgazi Dede isimli mübarek, veli bir zatın kabri vardır. Kış yaz oranın ziyaretçisi eksik olmaz. İnsanlar o mekanı ziyaret eder, dua eder, Fatiha okurlar. Oradaki evliyaya hürmeten kimse kötülük yapmaz, canlılara eziyet etmez, gür ormandan ağaç kesmez!.. Ağaç kesenlerin başına olmadık uğursuzlukların geldiğine inanılırdı.

O yüksek tepenin eteklerinde önü uçurum gibi yüksek, arka tarafı düzlük olan mezarlığın bitişiğinde eski yapı, kapısı, penceresi muntazam olmayan yamaçta iğreti gibi duran bir ev vardı. Altında ahır, önünde avlusu olan yukarı tahta merdivenden ağaç korkuluklara tutunarak çıkan Elif Ana, ailesiyle, hayvanlarıyla o eski evde mutlu, huzurlu bir hayat sürmüş, ömür tüketmişti. İbadetleriyle, ikramlarıyla, şefkatli muamelesiyle ve evindeki sadelikle dünyalık hiçbir şeye gönül bağlamadığı her halinden anlaşılırdı.

Bediüzzaman’ın talebesi İbrahim Ethem, Talas Hoca olarak o köyde çalışmış, irşat faaliyetleri yürütmüş, herkesi itikada, ibadete, hayra, hasenata teşvik etmiş. Ayrıca Koçgazi Dede’nin ruhaniyetinin insanlar üzerinde tesiri bulunduğu söylenirdi. Elif Ana da o maneviyat sultanından feyiz almış olmalı ki dilinden şükrü, zikri, tevekkül ve duayı eksik etmezdi.

Anadolu insanının masumiyeti, yabancıya karşı nezaketi, yardım severliği hep vardır. İyilik ederken bile tevazu ve mahviyetle muamele ederlerdi. Elif Ana da gelen gidenin halini hatrını sorar, aç olanları doyurmaya, ikram da bulunmaya çalışırdı. Koçgazi Dedenin kabrine ziyarete gelmiş olan tanıdık tanımadık erkeklere ağzını yaşmağın ucuyla kapatarak: “Karnınız aç mı? Yufkayla peynir vereyim. İçerseniz ayran ikram edeyim” diye seslenerek ünlerdi. 1954 yılında, Koçgazi Köyü heyelan nedeniyle Adnan Menderes’in talimatıyla ve yardımıyla Harlak mevkiine yeni evler yapılarak köyün hepsi güvenli yere taşınmıştı.

Dört-beş hane eski köyde kalmayı tercih etmişlerdi. Aile efradı, gelini, torunları yeni köye taşındığı halde Elif Ana, evini, yurdunu, yuvasını ve hayvanlarını terk edip yeni köye göçmeyi istememişti. Yaşlı Eşi ve oğluyla birlikte o virane evi terk etmemişlerdi. Oğlu her gün sırtında ekmek torbası, kavalı ve köpekleriyle sürü peşinde ormanların içinde dalar dağlarda, yaylalarda dolaşırdı.

Akşama kadar konuşması, hayvanlara seslendiği kadardı. Tükettiği nefes, ıssızlıkta yamaçlarda yankılanan ıslık ve kaval sesleri kadardı. Elif Ana, canı gibi sevdiği hayvanlardan, yaylaların yeşilliklerinden, ardıç ormanlarından, kekik kokulu dağlardan ve bereketli topraklardan ayrılmamıştı. Dahası ona rüyasında Koçgazi Dede’nin “Kızım, sen de buradan gidersen buralar garip kalır!” dediği, bu yüzden yaşlı haliyle, yalnızlık ve zorluklar içinde o eski yapı, gayri muntazam evde yaşamayı sürdürdüğü söylenirdi. O, şehri tanımaz, okuma yok, gov, gıybet bilmez hayatını insanlara ve hayvanlara adamış bir gönül insanıydı. Hayvanları çok sever, şefkatli davranır, bakarken, sütünü sağarken, yem verirken onlara konuşur, yalnızlığını giderirdi. Köy hayatının safiyeti, nezafeti, salığı onun mizacına işlemişti.

Şehirde kalabalık insanların hali, yeni köyün haberleri, her hafta yağ, peynir satmaya giden eşi Ramazan dedenin ona anlattıklarıyla yetinirdi. Şimdiki zamana baktığımızda iki elimizle başımızı tutarak epeyce düşünmeliyiz… Bütün duygularımızı ve ruhumuzu saran haramların, günahların, menfaat peşinde feda ettiklerimizi de hesaba katarsak neler kazandık? Neler kaybettik? Yeni nesiller olarak Elif Anla gibi örnek hayatların bıraktığı manevi mirasa, insanî ve ahlakî değerlere ne zaman ulaşabiliriz, diye uzun uzun murakabe etmeliyiz…

Okunma Sayısı: 3186
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı