Farklı âlemlerde askerlik vazifesi gibi yapacağı görevlerin bütün yönleri, talimleri, terbiyeleri, eğitimleriyle yapacağı büyük görevlerin hassasiyeti ayrıntılı olarak verilmişti. Hangi şartlarda neleri nasıl, yapıp yapmayacağı öğretilmişti.
Kendisi gibi binlerce arkadaşıyla koordineli çalışacak, işbirliği, görev paylaşımı, planlı harekât, arazi yapısına ve sistem ölçülerine uyum bilgileriyle donatılmıştı.
Emre uygun çalışmanın, başarmanın sonunda kazandıracağı terakkilerin, terfilerin, nişanların, ebedi mükâfatların, kemâlatların, manaların değerini biliyordu.
Büyük kalabalıkların içinden o görev için seçilmişti. Eğitimli, donanımlı bir fert olarak, ötekilerle birlikte sevkiyatı yapılacaktı. Her türlü şartta faaliyetlerini sürdürecek, verilecek emirleri yapmak için hazır vaziyete gelmişti.
Kendisini yüceltecek yeni görev yerine gitmek için heyecanla bekliyordu. Önceden görmediği bir yerde, tanımadığı kalabalık arkadaş grubuyla tarassud âletini çalıştıracaklardı.
Uçsuz bucaksız kâinat içinde yer alan Dünya yüzünde zerre miktar cirmi, cismi küçük varlığıyla büyük işleri, zor görevleri nasıl başaracağını düşündü. Elbette bağlı olduğu komuta merkezinden aldığı bilgi, donanım ve güçle her şeyin üstesinden gelecekti.
Verilecek emirleri hata yapmadan ifa edebilecek kabiliyetin hiç hükmünde olan kendisine verilmesine hayret etti. Bu iltifata, imtiyaza ve şerefe şükretti. Devletten aldığı güç ve güvenle kâinat çapında ecramı büyük kütlelerle kendini kıyaslayıp zerre miskal varlığıyla asker misal harika işlerde çalışması, başarması kendi gücünden kaynaklanmadığını zaten biliyordu.
Görev yerine intikal ederken beraberinde bulunduracağı alet, makine, harita, pusula, gıda tedariki gibi bütün mühimmatları, eşya ve malzemeleri eksiksiz verilmişti. Karargâhta bulunan arkadaşlarıyla vedalaştı. Başka hizmetleri deruhte etmek üzere yola çıkan kafilelerle birlikte vazife mahalline hareket etti.
Gece karalığına benzeyen uzun yolculukta menzillerden, mahfillerden, kanallardan, damarlardan şaşırmadan giderek yeni birliğine intikal etmek üzere komutanın emrini, talimatını alarak “Bismillah” deyip yola çıktılar.
O uçsuz bucaksız yerlerde, her türlü arazi yapısında, zor şartlardaki seyahatleri nizam intizam içinde şuurlu, bilinçli ve talimatlara uygun olarak şaşırmadan vazife mahalline varmıştı. Kendine ayrılan bölüme yerleşti. Yapacağı işi önceden biliyormuşçasına yabancılık çekmedi.
Birlikteki bütün askerleri tanıyormuş gibi irtibat kurdu. Tarassud âletini çalıştırmak ve faaliyetini sürdürmek için lazım olan sanatı, inceliği, ilmi, nizam ve intizamın bütün kaidelerini, bakış ve görüş açısı ölçülerini harika bir şekilde yerine getirmeye başladı…
Bu gibi uzun yolculuktan sonra insanlık mertebesine yükselmiş, bir organda vazife yapma şerefine ermiş milyarlarca çalışanların ortak faaliyetiyle o alet, (zerreler ve yıldızlar dâhil) her şeyi hem görüyor, hem gösteriyordu.
“Mesela, Nur’un birici kâtibi Tevfik’in gözbebeğinde yerleşen zerre…” Allah’ın kendisine verdiği ilim, irade, kuvvet, kudret ve istidatlarla böyle harika, “Hayretfeza san’atlı, nakışlı ve hikmetnüma…” işler, faaliyetler başarmış ve “Şükürler” etmişti.
“Şu zerreleri binler muhtelif menzillerden geçiren, sevk eden, elbette ve elbette bir Rezzak-ı Kerim, bir Halık-ı Rahimdir ki, kudretine nispeten zerreler, yıldızlar omuz omuza müsavidirler.”1
Dipnot: 1.Sözler, Otuzuncu Söz, İkinci Maksat, İkinci Nokta