"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gazilik nişanesi

Muzaffer KARAHİSAR
02 Mayıs 2017, Salı
Gazi bir dedenin torunu olmanın insana kazandırdığı çok şeyler var.

Çocukken askerlik hayatının her yönünü, şehitliğin önemini, vatan, millet ve bayrak sevgisini o rahmetliden öğrendik. Türk Ordusunda Kutü’l-Amare savaşında İngilizleri hezimete uğratıp zafer kazandığında dedem, kolunu ve bir gözünü kaybederek bedel ödemiş vatan kahramanlarındandı. 

Mağlubiyeti hazmedemeyen İngilizler, esir Türk askerlerini aç bırakmışlar, her türlü hakaret ve vahşi işkencelere tabi tutmuşlardır. Bu baskılar, aşağılamalar yetmiyormuş gibi on beş bin askerimizi, mikroptan dezenfekte bahanesiyle bol miktarda krizol maddesi karıştırılmış su dolu havuzlara süngü zoruyla, havaya ateş ederek ite kaka sokmuşlardır. Mehmetçikler, havuzlardan vücutları kavrulmuş ve gözlerini kaybetmiş olarak çıkmışlardır.  

Daha sonra gemilerle yaralı esir askerler Hindistan’ın Bombay şehrine götürülmüştür. Yaralı esir askerler gemide taşınırken dedemi tanıyan peynir tüccarı bir Ermeni, “Sakın sesini çıkarma, bağırıp çağırma! Hastalığının ağrısına dayanamayan bağıran askerlere: ‘Gel seni revire götürüp tedavi edelim’ diye götürüyorlar ve denize atıyorlar.” diye uyarmıştır.

İki yıl kamplarda çileli ve sıkıntılı bir esaret hayatı yaşayan askerlerle kader birliği yapan Osman Gazi Dedem, esir değişimi ile o kasvetli esaret günlerini geride bırakarak memleketine dönüp ailesine kavuşmuştur.

Yaşlı haliyle o yılları anlatmaya başladığı zaman aynı sıkıntıları yaşıyormuş gibi heyecanlanır ve duygulanırdı. Aynı cephede ve siperde omuz omuza savaşırken yanında şehit olmuş arkadaşlarını hatırladıkça biraz duraksar, gözleri yaşarır, hüzünlenirdi. Yıllar geçmesine rağmen yaralanmış silah arkadaşlarıyla çektiği açlıkları, yoklukları, sıkıntıları ve mahrumiyetleri hala yüreğinde hissederdi.  

Memleketten uzak gurbet ellerde, sarp dağlarda, susuz çöllerde ecnebilere karşı dinimiz, namusumuz ve vatanımız için savaşırken şehitlik mertebesine yükselen arkadaşlarının acıklı hatıralarını, son sözlerini, yakınlarına gönderdiği selamları gün gibi hatırlardı. Herkesin yazılmamış ve anlatılmamış bir hikâyesi olduğunu söyler ve ruhlarına dua okurdu.

Memleket sevdası başka bir şey… Güzel Anadolumuzun her karış toprağı şehit kanıyla yoğrulmuş. Din-i mübin-i İslam için atalarımız kıtalar arasında at koşturmuşlar. Gittikleri yerlere Kelamullah’ın hükümlerini, hakkı, adaleti, medeniyeti, insanlara iki cihan saadetini temin eden İslam’ın güzelliklerini götürmüşlerdir.

Yurdumuzun dağları, denizleri, ovaları bolluk, bereket dolu nimetlerle, güzelliklerle süslenmiştir. Her insanın içinde dillendirdiği bir memleket türküsü vardır. “Uçun kuşlar uçun doğduğum yere;/ Şimdi dağlarında mor sümbül vardır./ Ormanlar koynunda bir serin dere,/ Dikenler içinde sarı gül vardır.”1

Maneviyat âleminin sultanları, seyyitler, ahlak ve fazilet timsali genç nesilleri, iman ordusunun kahraman erleri olarak yetiştirmişlerdir. Baştan başa Anadolu’nun her köşesinde göklerde albayrağımız dalgalanmakta, minarelerimizden beş vakit Ezan-ı Muhammedi’ler okunmaktadır.

Küçük yaşlarda aldığımız terbiye ile şehitlere, gazilere derin minnet ve sevgi duyuyoruz. Onlara yaptığım ziyarette ve sohbette rahmetli dedemin anlattıkları geliyor aklıma. Gazilerin vücudunda savaş izini taşıyan malul gazilik nişanesi vatan sevgisinin bariz ifadeleridir. 

Geçen gün telefonu cevap vermeyen emniyet görevlisi bir gazimize ziyarete gittik. Kapı kapalıydı. Zile birkaç kez bastıktan sonra kapı sürgülerini tereddütle, yavaşça açan hanım, korku içerisinde titriyordu. Yüzü bembeyaz kesilmiş, biri kovalamış gibi panik içinde; endişeli, telaşlı ve derin derin nefes alıyordu! Kötü bir durum olduğu anlaşılıyordu. Sakinleştirmeye çalıştık. İçinde bulunduğu korkunun sebebini sorduk. Korku travmasıyla iki kelimeyle “Eşim tutuklandı da!” diyebildi güç bela.

Zavallı kadına ayak üzeri, “Vatan size minnettardır.” yazan hediyemizi verip ayrıldık. Kalabalık caddelerde akşam vakti, ellerindeki siparişlerle evlerine eş ve çocuklarına dönen insanlara imrenerek baktık. Zihnimizi meşgul eden onca sorularla…

Okunma Sayısı: 1900
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı