"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gençler okuma programı

Muzaffer KARAHİSAR
22 Ocak 2019, Salı
Bediüzzaman, bütün haşmetiyle, heybetiyle asırlar ötesine seslenmiş…

“Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler.” deyip gelecek nesli cedide seslenmiş: “Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tahir’ler, Yusuf’lar, Ahmed’ler vesaireler!..” Nurları okuyup Bediüzzaman’ı tanıyacak, sevecek, anlayacak gençleri muhatap almış. 

Devamında: “Sureten medenî ve dinde lâkayd ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları câmiye davet ediyorum.” Başka bir güruha da: “İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslâmiyet’i bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor, çekiliniz…”

“Ben fazla bağırıyorum.” Diye heyecanla, hissiyatla ikazlarını ifade etmişti. “…vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır.” Maziden müstakbele giden O sesin yankılarıyla “Allahüekber” diye uyanmış nur çocuklar. Soğuk, karlı bir kış günü Konya’dan yola çıkan bir gurup gönüllü serdar, selamlarla Afyonkarahisar’a nurları mütalaa etmeye geldiler…

Delikanlı çağında genç, dinamik, zeki, mütebessim, ihlaslı çocukların simaları nurlu, bakışları keskin, duruşları vakarlı, mahviyet ve tevazuda toprak gibi ve bir çağlayana benzeyen şevk ve heyecanları vardı… Onlar, İslam kardeşliğini kendilerine düstur edinmiş mümtaz şahsiyetler. 

Her gün seher vaktinin sessizliğini Kur’ân sesleriyle şenlendirdiler... Sabah ezanı okuyan sesleri, dalga dalga yükseldikçe karanlıklar aydınlığa, nura, huzura dönüyordu… Uyuyan kalpler o ulvi çağrıyla hayat buluyor, diriliyor, yeni bir günün sabahına gözlerini açıyordu.

Asrımızda kılıç, yerini kaleme bırakmış. Bu zamana ilim, fen, teknik, hak ve hakkaniyetin hükmedeceğini anlamışlar. “Medenilere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir.” Kur’ân hakikatleriyle asrın hastalıklarının tedavi edileceğinin şuuru ile insan ve kâinatı okumak, anlamak, anlatmak ve yaşamayı düstur edinmiş, ideal sahibi gençler, nurları okumaları, ibadetleri, namaz tesbihatları, ihlas ve samimiyetleri… Velhasıl her haliyle Allah rızasını gözetiyorlardı. Hz. Peygamberimizin (asam) yolunda, İslam ahlak ve faziletini yaşıyorlardı.

O gençler, Konya’dan Zübeyir Gündüzalp’in, Abdülmecit Nursi’nin, Ali Ulvi Kurucu’nun, Halıcı Sabri’nin, Sadullah Nutku’nun, Mustafa Özsoy’un, Mustafa Canelli’nin Halil Uslu’nun… Selamlarıyla ve Konyalı Mehmet Vehbi Efendi’nin tavsiyesiyle gelmişler.

Zübeyir Ağabey: “Arşa değmek istidadında olanların ayakları altına, omuzlarımızı koyarız.” demiş. O Zübeyir Gündüzalp, Afyon zindanlarına, Üstadın yanına girmek için kendini telgrafla ihbar eden bahtiyar nur talebesi. Ceberut devrinin zor şartlarında haksızlığın, baskının, zulmün şiddetli olduğu Afyon hapsinde ve mahkemede pervasızca, korkmadan Üstadı ve Risale-i Nurları savunmuş.   

Müdafaasında: Afyon Ağır Ceza Hakiminin; Risale-i Nur’un talebesi imişsin, sözlerine karşılık; Evet, Risale-i Nur talebesi olduğumu memnuniyetle ve ilan edercesine söyleyebilirim. İnkâr etmek, Risale-i Nur’un bana verdiği fazilet dersleriyle zıt olduğu için, bu cürmü işlemem. Risale-i Nur okuyucusu olan bir kimse, okuduğunu gizleyemez; bilakis, iftiharla bilaperva söylemekten çekinmez...

“Eğer komünistler mürekkep ve kâğıdı yok etmek imkanını da bulsalar, benim gibi birçok gençler ve büyükler fedai olup hakikat hazinesi olan Risale-i Nur’un neşri için, mümkün olsa derimizi kâğıt, kanımızı mürekkep yapacağız.” demiş. 

“Eğer Said Nursî, talebelerine musibet zamanında sabır ve tahammül ve itidal telkin etmemiş olsa idi; gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirak ettiği zaman topladığı talebeleri gibi hürmetkâr olan binler Risale-i Nur şakirdleri, Afyon tepelerine kuracakları çadırlar içerisinde, Afyon Ağır Ceza Mahkemesinin berat kararını bekleyeceklerdi.”

Görünen o ki İslamiyet’i bırakan, inkârcı zalimlerin, gezinen canlı cenazelerini zaman, gelen neslin önünden çekip sürükleyerek mezara doldurmuştur.

Gençler, bir haftalık okuma programında Kur’ân tefsirleri olan Risale-i Nurlarla iman hakikatlerini dikkatle mütalaa ettiler. Afyon mahkemesinde şahsını değil, davasını savunan cesur, vefalı, sadakatli ve sebatlı nur talebelerini ve Üstadı hatırlatan mekânlarda, o günlere benzeyen şiddetli soğukta yaşananları hatırladılar…

Üstadın, “Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada İslamiyet’in olacaktır.” müjdelerini hayata geçirecek genç Saidler, hakikat-ı İslâmiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvücsâz edecekler. Muhtaç gönüllere “Cennetasa” bahar kokularını, güzelliklerini tattıracak, müjdeler getirecekler…

Okunma Sayısı: 1738
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    22.1.2019 18:05:11

    Tebrikler Muzaffer bey.Özgün yaşayıp özgün yazıyorsun.Seninle sanırım hem akranız.Hem de düşünce ve duygularıımız örtüşüyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı