1 Mart 1927 Barla için kutlu bir tarih.
Nahiye’de insanların bahtına cemre düşer gibi bereketle gelmişti, Bediüzzaman.
Yolu olmayan bir yere yokluklara, yoksulluklara o gün, hicret vardı.
Durgun, puslu bir hava… İnkâr karanlıkları sarmıştı afakı.
Kurak topraklara, bozkırlara “Cennetasa baharları” o müjdeledi.
Bütün güzellikleri manevi bir iklimin sıcak esintilerinden almış.
Hayallerin uzanabildiği kadar güzellikler beldesidir, Barla
Ahirzamanı aydınlatan Kur’ân tefsirlerinin telif edildiği ilk merkez.
Orada yüksek dağların haşmeti, nur talebelerin sadakatini hatırlatır.
Gölün mavi suları, şefkatli gönül enginliklerini akla getirir.
Cennet bahsi, Yirmi Sekizinci Söz orada yazılmış.
Asude tefekkür mekânı, renklerin ihtişamı görülür, Cennet Bahçesi’nde.
Saff-ı evvellerin aşkla, heyecanlarla, sevinçle çarpan yüreklerinin kıpırtısı vardır.
Mübarekler heyetinin destansı hayat hikâyeleri, hizmet hatıraları orada.
Dağlarda, yollarda, bozkırlarda nur postacılarının ayak izleri, alınteri, göz nuru o topraklarda…
Yılların getirdiği ayrılık sonrası Barla ’ya dönen şefkatli Üstad, vefat etmiş talebesinin kilitli kapısı önünde hüzünlenip ağlamış.
Fedakârlar ordusundan, Muhacir Hafız Ahmet, Mustafa Çavuş, Şamlı Hafız Tevfik, Sıddık ve Mübarek Süleymanlar…
Çığ gibi büyüyen kahramanlar ordusu…
Ve dünyayı aydınlatan Risale-i Nurların gözleri kamaştıran telifi ve uzaklara gizlice sevkiyatı…
Ahiret kardeşliği, talebeler, dostlardan meydana gelen halkalardan rıza-ı İlahi için metanet ve hizmet haberleri…
Arşa yükselen, uhrevi mizana müşterek gönderilen sevaplar, dualar, niyazlar...
Kur’ân semasından kâinatın hikmeti, dünyanın maslahatları ve insan gayesini anlatan sırlar döküldü Risale-i Nur satırlarına.
Çamdağı’ndaki menzil, Cennet Bahçesi’ndeki köşe, yokuş başında Ulu Çınar’daki mekân, Çeşmeli Evdeki oda… Yıldız Sarayına değişilmeyecek kıymet aldı.
Bedüzzaman: “Kardeşlerim, küfrün belini kırdık.” müjdesini vermiş. Asrı sarsan inkârcılık fikirleri çürümüş, kokuşmuş ve iflas etmişti.
Barla’ya nazır yüksekçe bir tepede sedir ağaçlarının, çiçeklerin süslediği mezarlık vardır.
Asra hükmeden, dinsizliğe, istibdada meydan okuyan saff-ı evveller, nur postacıları, Isparta kahramanları şeref misafirleri ile huzur içinde istirahat içinde ebedi vuslatı bekliyorlar..
O mekânlar boş kalmaz. Canlının seyran ettiği mezarlıkta, kuşlar mütemadiyen gelir, nöbetleşe ötüşürler…