"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan ve sorumlulukları

Muzaffer KARAHİSAR
10 Ocak 2017, Salı
İnsan doğumundan ölümüne kadar geçen zaman içinde (çocukluk hariç) yaptıklarından mesul oluyor, sınava tabi tutuluyor.

Dünya misafirhanesinde yaptıklarının, söylediklerinin tamamı ahirette hesaba çekilmek üzere kayıt altına alınıyor. 

Dinimizin emirlerini, nehiylerini Peygamberimizin (asm) tarif ettiği gibi anlamak ve yaşamakla mükellefiz. Onu rehber edip sırat-ı müstakim yolundan ayrılmadan gidersek iki cihan saadetine ulaşabiliriz. 

Bizleri yoktan var eden, hayatımızı ve ihtiyaçlarımızı ikramlar olarak bahşeden Rabbimize olan borcumuzu, minnetimizi ve şükrümüzü, sevgimizi unutmadan yerine getirmeliyiz.

İçinde bulunduğumuz zamanın hayat şartları, cazibeleri dünya hayatını kazanmanın, rekabetin, menfaatin bütün düsturlarını tanıtıp öğretenler çok olmasına rağmen; ahiret gerçeğini nazara veren, ebedi hayatın burada kazanılacağını öğütleyen, hatırlatanlar daha az. 

Böyle bir zamanda imanımızı tehlikelerden kurtarmak, ahiret hayatımız için ciddi çalışmak, ibadet etmek ve Rabbimizin eserlerini, nimetlerini tanıyıp anlamak tefekkürle, şükürle, minnetle yâd etmek için Kur’ân-ı Kerim’in asrımıza hitap eden tefsirlerinden istifade etmeliyiz, okuyup anlamalıyız.

Aklımızı, fikrimizi, ruhumuzu, bütün duygularımız ve latifelerimizle Allah’ı bilmek, tanımak, kâinatta tecelli eden eserlerinden varlığını ve birliğini anlamalıyız. Bu hususta Bediüzzaman’ın eserlerinde ele aldığı fen ilimleriyle din ilimlerinin ışığında akla, mantığa, hissiyata, duygulara, kalp ve vicdana hitap eden nur hakikatleri, hakiki imanı telkin eden manevî hazinelerdir. 

Bediüzzaman: “Risale-i Nur’u anlamıyorlar. Yahut anlamak istemiyorlar. Beni, skolastik bataklığı içinde saplanmış bir medrese hocası zannediyorlar. Ben, bütün müspet ilimlerle, asr-ı hazır fen ve felsefesiyle meşgul oldum. Bu hususta en derin meseleleri hallettim. Hatta bu hususta da bazı eserler telif eyledim…” sözüyle asrın tehlikelerini, inkârcı fikir karanlıklarını ve her türlü dünyevileşme hastalıklarını görerek Kur’ân reçetesinden insanlığa çareler sunmuştur.

Bütün varlığımızla yöneldiğimiz fani, geçici ve bir ân-ı seyyale tabir edilen dünya hayatındaki vaziyetimizi şöyle ifade etmiş: “İnsan, yaşayış vaziyetince, bir dağdan kopup sel içine düşen veya yüksek bir apartmandan düşüp yuvarlanan bir şahıs gibidir.

Evet, hayat apartmanı yıkılıyor, ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor, zaman da sel dolaplarını süratle çalıştırıyor, arz sefinesi de süratle giderken (Bulutların geçişi gibi geçip gitmektedirler.)1 ayetini okuyor.”

İnsanın bu fanî dünyadaki vazifeleri, sorumlulukları ve ahrete hazırlık için gayretlerinin ne olduğu yüce dinimizin esasları içersinde yer almıştır. İki cihan saadeti ve ebedi kurutuluşumuz için Üstadın: “Elbette en bahtiyar odur ki; dünya için ahreti unutmasın, ahretini dünyaya feda etmesin, hayatı-ı ebediyesini hayatı-ı dünyeviye için bozmasın; malayani şeylerle ömrünü telef etmesin; kendini misafir telakki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin; selametle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.”2 tavsiyelerine uymamız gerekir. 

Okunma Sayısı: 2755
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı