"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanların iç dünyası

Muzaffer KARAHİSAR
15 Ocak 2019, Salı
İnsanın iç dünyası, ruh hali, psikolojisi, karakteri ve davranışları inancına göre şekillenir. Ona göre hayata bakışı ve olayları değerlendirmesi farklılık arz eder.

Sıkıntılara, musibetlere, olumsuzluklara karşı metaneti, huzuru, saadeti, mutluluğu ve başarısı artar ya da eksilir. 

“İşte her mü’min derecesine göre, nur-u Kur’ân ve sırr-ı iman ile bütün mevcudatın saadetleriyle ve bekalarıyla ve hiçlikten kurtulmalarıyla ve kıymettar mektubat-ı Rabbaniye olmalarıyla mesud olabilir ve dünya kadar bir nur kazanabilir. Herkes derecesine göre bu nurdan istifade eder.” Bu misale “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” cümlesini de ekleyebiliriz. 

Hayata karanlık bakan için: “Eğer ehl-i dalalet ise kendi elemiyle beraber, bütün mevcudatın helâketiyle ve fenasıyla ve zahirî idamlarıyla, zîruh ise âlâmlarıyla müteellim olur. Yani onun küfrü, onun dünyasına adem doldurur, onun başına boşaltır; daha cehenneme gitmeden cehenneme gider.” 

Her şeyi birbirine düşman ve yabancı, ağlayan, feryat figan eden, yokluğa, hiçliğe, ademe gidenler olarak gören inkârcı düşünce sistemine Üstat, Lem’alarda şöyle sesleniyor: “Acaba, zâil, yalancı bir cennette cismi bulunan ve kalbi, ruhu cehennemde azap çeken bir insana mesut denilebilir mi?” 

Hayatı karanlık gören ve içinde bulunduğu ruh hali, davranışlarına yansımış ve bir tsunami gibi bütün dünyasını etkisi altına almış bir faninin kendi anlattıkları herkese bir fikir verebilir, ufuk açabilir. 

“Çok sert bir astsubaydım. Aslarıma da bu durumu yansıttığım gibi, üstlerime de yansıttığım olurdu. Doğal olarak sevilmezdim. Bana çok kızan komutanım, tadat geçişinde beni azarlaması ile her şey tersine dönmeye başladı. Geçiş sırasında bana çıkışınca, yürüyüşü terk ettim ve ters tarafa el kol işareti yaparak gittim. Üstlere itaatsizlik ve görevi terk etmek suçu ile disipline verildim. Görevden atılmamak için istifa ettim... 

Daha sonraları eşim rahatsızlandı Akdeniz Üniversitesinde belfıtığı ameliyatı yaptırdım. Hastane çıkışında Antalya da ikamet eden kızımın yanında bir süre misafir kalıp tedaviler bitince memlekete gidecektik. Kızım bizi evine kabul etmeyince başımdan kaynar sular dökülmüş gibi oldu. 

Bir özel turizm firmasında çalışıyordum… Eşim vefat etti... Çocuklarımla ilişkilerim bitmişti zaten. Şeker hastalığı ve Buerger hastalığı nedeniyle bacağım ampüte oldu. İş yapamaz hale gelince huzurevine girdim. Sigarayı bırakamadım...

Bazen bağırıp çağırdığım olabilir.  İşimi, eşimi, sağlığımı ve çocuklarımla ilişkilerimi kaybettim. Bunlar içimde derin izler bıraktı. Bazı düşüncelerim var mesela: Müslüman ülkelerin insanları geri kalmış olmaları, batılılar tarafından sömürülmeleri beni düşündürüyor. Şu anda çok borçlu bir insanım, icralık durumdayım. Bütün günüm bir şeyler okuyup, yazarak ve televizyon seyrederek geçiyor.

Personele ve bazen yaşlı insanlara bağırabilirim bu benim ruhsal yapım, yaşlılığım ve kaybettiklerimle ilgili… Kontrol edemediğim tavırlardan kaynaklanıyor. Tekerlekli sandalye ile katlarda salonlarda dolaşıyorum. Düzenli şekilde yemeklerimi yiyorum ve ilaçlarımı kullanıyorum. Bunun dışında maddi ve manevi hiçbir dünyam, yaşantım yok… Ötenaziyi savunanlardanım…”

Yaşadıklarıyla söyledikleri tamamen birbiriyle örtüşüyordu. Birkaç huzurevinden sonra bize zorunlu nakille bize gelmişti. Kendini iyi ifade edebilen, meramını telefonla ilgililere aktarabilecek yapıda, konuşkan, sosyal ve öfkeli bir yapısı vardı. İlk tanışmanın ardından kabarık dosyasıyla hasta, engelli durumunu ve 28 Şubat’ın şartlarını kullanarak huzurevinde sıkıntılar çıkarabilecek potansiyelde bir insanın şartlarını taşıyordu. 

Zaten rahatsızlığını kendisi söylüyordu. Bize düşen dikkatle, sabırla, teenni ile müspet hareket ederek, ona değer vererek gereken ilgi, destekle, görüşüp konuşarak ve yılların tecrübesiyle krizi aşabileceğimize inanıyordum. “İnsan muhabbetin esiridir.” ve “İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.” Sözlerinin ışığında tüm personel sabırla, hoşgörüyle, haksızlığa meydan vermeden ve oradaki mer’i kuralları çiğnemeden, iltimas geçmeden ve taviz vermeden, özenli çalışmalar başlattık… 

Dışardan ziyaretçi olarak gelen arkadaşları yönlendirdik. Onunla görüşüp, konuşmalarına ve sohbet etmelerine fırsat verdik. Düzenli çalışmalar yapıldı. Gereksiz sürtüşmeye, gerginliğe ve cezai müeyyidelere lüzum kalmadı. Daha sonraları kurumu, çevreyi ve işleyişi sevdi. Okuduğu kitapların içinde Sözler de vardı. O hassas dönemde personele, kuruma ve kendisine zarar vermeden günler rüzgâr gibi geçti. Ötenaziye ihtiyaç kalmadan, hastanede eceliyle vefat edinceye kadar dostane ilişkilerimiz devam etmişti…

Okunma Sayısı: 4418
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı