"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kendi iç dünyamız

Muzaffer KARAHİSAR
30 Ağustos 2016, Salı
Kendi iç dünyamıza uzanmayı ve enfüsî âlemde ne var, ne yok keşfetmeyi, incelemeyi ve durduğumuz yerin neresi olduğunu, hangi noktada bulunduğumuzu düşünmeyiz çoğu zaman.

Ben neyim, kimim, manevî hayatım, vazifelerim, sorumluluklarım var mı? Bu bedenle beraber bana hangi nimetler, ikramlar ve ihsanlar verilmiştir?    

Büyükler buna nefis muhasebesi derler. Gücümüzün, kuvvetimizin ve irademizin dışında işleyen bir sistemle her ihtiyacımız gideriliyor. En büyük unsurlardan en küçük zerrelere, hücrelere kadar bizim dahlimiz olmadan en münasip bir şekilde aksamadan faaliyetlerini sürdürüyorlar.

Beden makinesindeki hiç durmadan faaliyeti devam eden organlar, aletler, duygular, latifeler, hissiyatlar, hafızalar… Bunları hiç düşünmeden, varlığını akla getirmeden, vazifelerindeki hikmetleri, gayeleri, faydaları muhakeme ve muhasebe etmeden nisyana atarız.

Hayata ve olaylara bakış açımızı nefsimizin ve şeytanın telkinleri ile dünya perestlik algıları, anlayışı ve meşgaleleri o kadar ruhumuzu, iç dünyamızı esir alıyor, aslî vazifelerimizi unutturuyor.

Kendi dünyasının enfüsî atmosferinde boğulup giden ve nerede olduğunun farkında olmayan, şuurdan, idrakten mahrum bir insanın iç dünyasındaki tahribatlar, korkular, elemler, kederler, dehşetli vahşet içinde her günü zulmetli ve karanlık geçer.   

Kendi iç dünyamızdaki gerçekleri fark etmediğimiz gafletimizi bir sebep olarak görebiliriz. Bütün faaliyetlerimizi, yeteneklerimizi ve bakışımızı: “Harice bakan cereyanlara, dünya ve siyaset cereyanlarına” çevirirsek ve sebeplere, tabiata, kendi kendine tesadüflerine her şeyi kaptırırsak, artık iflah olmaz dalalet ve küfür mecrasında yuvarlanıp gideriz, Allah korusun. 

İç âlemimizdeki kalp dairesinden başlayıp yaratılış gayemizi, mahlûkat içindeki yerimizi, bize ihsan edilen nimetleri anlayarak, düşünerek tefekkür etmeliyiz. Allah’ın bizlere bolluk ve bereket içinde sayısız bahşettiği nimetleri, ikramları, ihsanları, lütufları fark edip imanla, ibadetle, ihlâsla, şükürle yâd etmeliyiz. 

Böylece bütün varlığımızı kalbimizi, ruhumuzu nihayetsiz elem içinde elemden, zulmet içinde zulmetten, azap içinde azaptan imanın insana verdiği manevî iksirlerle ferahlatıp kurtulmalıyız. 

Dünyanın fanî, geçici, zail, aldatıcı ve zehirli bal hükmünde olan günahlarından, kusurlarından, kebairinden ve kötülüklerinden uzak durup insanları felâkete götüren elemlerden, kederlerden, vehim ve vesveselerden kurtulmak için Rabbimize dualarla, namazlarla, niyazlarla ve tam teslimiyetle iltica etmeliyiz.

Hayatı en güzel şekilde, huzur ve mutluluk içinde yaşamanın ölçülerini Bediüzzaman şöyle ifade etmiş: “Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.”  

Kusurlarımız için: “Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emânetini kabzetmek zamanına kadar bizi emânette emîn kıl. Âmin!” demeli ve O’na yalvarmalı.

Okunma Sayısı: 2572
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı