"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

O ağacın hikâyesi

Muzaffer KARAHİSAR
26 Mayıs 2015, Salı
Bahar mevsiminde, sabahın erken saatlerinde güneşin ilk ışıklarının etrafı aydınlattığı sükûnet zamanında işe giderken çevremde gördüğüm her şeyin güzel tarafına manayı harfiyle, sanatkârını düşünerek bakarak yürürdüm.

Daha çok kuşları, ağaçları ve canlıları seyreder, tefekkür ederdim.

Yolumun üzerinde onca meyve ağaçlarının rengarenk cazip, büyüleyici, çiçeklerini hayranlıkla, sevinçle ve insan ruhuna verdiği ferahlık duygularını hissederek geçip giderdim. Hatta etkisinde kalıp not almıştım: 

“İlkbaharda caddelerde, yol kenarlarında hemen hemen tüm meyve ağaçları rengârenk çiçeklerini açmış, adeta gelinliklerini giymişlerdi. Her ağaç ayrı ayrı güzelliklerini sergilerken her çiçekteki renkler, desenler, motifler, işlemeler, ince sanatlar Allah’ın cemil isminin tecelli ettiğini gösteriyordu.”

Böyle bir atmosferde başlamıştı, o oğacın hikayesi. O yaşlı ağaç beni çok etkilemişti. Yaşlı bir insanın halet-i ruhiyesini tasvir ediyor gibi gelmişti bana... “Beyaz saçları, sakalı, sigara isiyle bir kısmı sararmış bıyıklarının ve çatık kaşların örttüğü yüzün geride kalan yanaklarında, alnında ve kalın göz halkalarındaki çok derin çizgilerle şekillenmiş bir yaşlı yüzündeki umutsuz, durgun ve derin bakışları; zayıf, ince, damarları meydana çıkmış elindeki güçsüz, titrek parmaklarının işaretleri…”

“O kadar ihtişamlı bir ilkbahar gününde eski, metruk, camları kırık, bahçesinde yabani otlar büyümüş yıkık bir evin caddeye bakan yönünde çok bakımsız, dallarının uçları çalı gibi rastgele sarkmış, hiç budanmamış bir tarafa eğilmiş, kalın kabukları dilimlenmiş siyah yaşlı bir ağaç vardı. Zavallı ağaç bakımsızlıktan kurumuş ve asırlık anıt gibi o eve ve içindeki yaşamış insanlara ait yüzlerce hatıraya şahit olarak öylece kalakalmış diye düşündüm.”

Her gün yolumun üzerindeki yaşlı ve kurumuş görünümündeki ağaca bakıp: “Kim bilir kaç çocuğa salıncak oldu, kaç insan gölgesinde oturdu, kaç kişi meyvesinden yedi, onun çiçeklerine, meyvelerine bakarak kaç gönül insanı tefekküre dalmıştır? Küçücük bir çekirdekteki programdan kocaman asırlık bir ağaç olmuş, basit bahçe toprağından tonlarca tatlı, renkli, kokulu, güzel, lezzetli meyveler vermiş ve o meyveleri yiyen kaç kişi Allah’a şükürler etmiştir?” Diye düşünürken... 

O ağaç benim tefekkür ağacım olmuştu. Etrafımızdaki bahar renklerinin derinliklerini anlamak için o yaşlı ağacı görmek âdetim olmuştu. Onunla gönül dostluğu kurmuş, ünsiyet etmiştim. Kuruyup güzelliğini, verimliliğini, ihtişamını kaybettiğini düşünüp haline üzüldüğüm de oluyordu. 

Yine bir sabah oradan geçerken o yaşlı ağacın üzerinde mısır patlağı gibi beyaz bir şeyler vardı. Ne kadar dikkat ettimse de anlayamadım. Uçuşan pamukçuklar olabilir diye düşündüm. Ertesi gün oradan geçmek için sabırsızlanıyordum. Simsiyah yaşlı ağaçtan mısır patlağı gibi beyaz tomurcuklar artmıştı. O cadde ve yaşlı ağaç benim sevgiyle, tutkuyla, ibretle seyirgâhım olmuştu. Göze hoş görünmeyen çalı gibi dalları, budakları beyaz çiçeklere büründü ve muhteşem bir sanat harikasına dönmüştü. 

Yaşlı bir ağacın baharda anbean dirilişine şahit olmuştum. Onun güzelliği kendisiyle kalmamış eski, metruk, camları kırık, bahçesinde yabani otlar büyümüş yıkık bir evin hoş görünmeyen manzarasını da setretmişti. 

Velhasıl yıllar sonra bir dost, arkadaş gibi o yaşlı ağacı hatırlayıp eşimi de alıp ziyarete gittim. O zaman hissettiğim duyguları, hissiyatı, sevinci ve güzellikleri hatırlayıp paylaşmak, hasret gidermek istedim.

Bir de ne göreyim!  Asırlık ağaç kökünden kesilmiş, yerle bir edilmişti… Yüksek apartmanların arasında bahçesinde yabani otlar büyümüş, eski, metruk camları kırık, pencereleri çürümüş köhne ev hâlâ ayakta durmaya çalışıyordu. Çevresini ve nahoş görünümünü dalıyla, yapraklarıyla ve beyaz çiçekleriyle örtecek ihtişamlı ve yaşlı ağaç yoktu artık. 

Mevsim bahardı. Bir ziyarete sevinçle gittim hüzünle döndüm…

Okunma Sayısı: 1701
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı