"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ümmî Nine

Muzaffer KARAHİSAR
06 Kasım 2018, Salı
Savaş yıllarında kıtlığı, yokluğu, çaresizliği görmüş, çilesini çekmiş, elinde tespihi, dilinde duası eksik olmayan bir Anadolu kadını Ümmü Nine.

Vefatının üzerinden yıllar geçmesine rağmen yaşadığı çevrede, hafızalarda, hatıralarda unutulmaz bir değer olarak hâlâ yaşıyor. İnancı, cesareti, yardımseverliği ve herkesin sıkıntılarına çare bulan, yol gösteren, gönüllerde iz bırakmış bir iyilik meleği olarak anılır.

Onun bilgeliği, halk hekimliği, takvası, ahlak ve fazileti bu fani âlemde yaşadığı örnek hayatı, torunlarına, sevenlerine ve günümüz gençliğine manevi miras olarak kalmış. Vefatına kadar evinin kapısı Kızılca Köyün kadınlarına, genç kızlarına hep açık kalmış. Derdi, sıkıntısı, sağlık problemleri olanlar muhakkak Ümmü Nine’ye danışır, konuşur derdine çare ararmış. 

Onun tatlı dili, güler yüzü, her şeyin hayır ve güzel tarafına bakarak fikir vermesi, yorumlaması, dua etmesi insanları rahatlatıp ferahlatırmış. Başka bir beldeden, Sorkun Nahiyesinden gelmiş, bilgili, becerikli, görgülü olması onu çevrede itibarlı hale getirmiş.  Kışlık yiyecek hazırlama, turşu kurma, pekmez kaynatma, kurutmalıklar, hamur işleri, şifalı bitkiler gibi her konuda köyün genç kadınlarına tecrübeleriyle yen yöntemler gösterip akıl verirmiş.

Ümmü Nine savaş mağduru bir insan. Uzun yıllar asker yolu beklemiş, hasret çekmiş, mahrumiyet yaşamış. Yıllarca süren savaşların sonrasında ordudan gelen eşinin künyesi ve şehit haberi, onu dul, biricik oğlu Abdullah’ı da yetim bırakmış! Yokluk ve kıtlık yıllarının hüküm sürdüğü sıkıntılı zamanlarda genç, güzel ve muhtaç bir kadın ne yapabilir, kime avuç açabilirdi? 

1922 Yılında kısmetine Kızılca Köyden hafızlar sülalesinden Dânâ (âlim anlamında) Abdullah ile evlenmek nasip olmuş. Huzurlu, bereketli, mutlu bir yuva kurmuş. O mutluluk ve huzur, aileden, çevreden başlamış bütün köyü bir sevgi ve şefkat halesi gibi kuşatmış.

Allah demenin yasak olduğu ceberrut devrinin baskıları, takipleri, korkuları onun Allah korkusu, Peygamber (asm) sevgisi dolu yüreğine işlememiş. Kimseden korkmadan her gün, hiç usanmadan Ayşe ve Hatice ismindeki torunlarını Kur’ân dersine götürüp getirmiş. Kendisi gibi dualı-zikirli, namazında- niyazında ahlak timsali insanlar olarak yetiştirmiş…

Yıllar rüzgâr gibi geçmiş... Önce genç yaşta oğlu Abdullah vefat eder. Arkasından bir müddet sonra Eşi Dânâ Dede rahmetlik olur. Gelini Sultan Hanım ve torunlarıyla her şeyin takdir-i İlahi yönüne ve hayır cihetine bakar. Tevekkülle, teslimiyetle hayata tutunur. 

Muhannete muhtaç olmadan rızkın Cenabı-ı Haktan geldiğine inanır ve çalışmayı, say ü gayreti elden bırakmaz. Tarla, bahçe işleri, yoğurt, peynir yapma, Akdağ’ın eteklerinden çay otu, kekik, şifalı bitkiler, yakacak getirme dâhil her işi gelini, torunlarıyla beraber yaparmış.  

Kızılca Köye nâzır yamaçta ahşap hanay bir evde aile fertleriyle birlikte yaşarmış. Yaşının ilerleyince bastonla ahşap evin merdiveninden çıkmakta zorlanır. Evlerinin bitişiğine iki odalı minik bir yer ev yaptırıp taşınmış. Bir nevi uzlete çekilmiş gibi kendini ibadete, zikre vermek ve takva ile yaşamak için inziva hayatını tercih etmiş olmalı. 

Onu ziyarete gelenler, koca kapının tokmağını vurup destur isteyerek koca avludan geçip merdivenlerden üst kattaki Ümmü Nine’ye ulaşma zahmetini çekmeden yeni evinde çat kapı ulaşırlarmış.  Kadınlar hususi dertlerini, sıkıntılarını, mahrem konularını rahatça sorup konuşur, sohbet ederlermiş. 

Büyük torunu Ayşe’yi yakındaki yörük Köyü Koçgazi’ye gelin etmiş. Ümmü Nine’nin rahle-i tedrisinde, ahlak ve terbiyesinde yetişen Ayşe hoca, o köyde çok sevilmiş, el üstünde tutulmuş. Devlet baskısı ile cahil bırakılan o köydeki kadınlara, kızlara tek başına irşat faaliyeti başlatmış… 

Kur’an okutmuş, dini bilgiler vermiş. Ayrıca el hünerleri, örme, dokuma işleri, yemek çeşitleri, kurutmalıklara kadar… Yokluklara çare olacak yeni bilgilerle farklı bir kültürü oraya taşımış.

Ayşe de şimşek gibi geçen ömür tayyaresinde yol almış. Anne olmuş, çocuklarını okutmuş, hafız oğlu ve torunları olmuş. Zaman onu da eskitmiş, yaşlanmış nine olmuş. Bediüzzaman’ı yakınlarından ve Osmanlıca eserlerinden tanımış. Kur’ân’ı ve namaz tesbihatını elinden düşürmez olmuş. Vefatına kadar kadınlara İslam hakikatlerini tebliğ ve irşat vazifesini aksatmamış. 

Onların dualarının bereketi hürmetine, yeni nesil iman-Kur’an hizmetine gönül vermişler. O neferler, ecdadına vefa borcunu arkalarından dualar, Fatihalar gönderip sevgiyle, hürmetle yâd ediyorlar…

Okunma Sayısı: 1659
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı