"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yaşadığımız hayatın içinde

Muzaffer KARAHİSAR
14 Kasım 2017, Salı
Yaşadığımız hayatın içinde sevinçler, hüzünler, telâşlar, heyecanlar, duygular… Asıl vazifelerimizi unutturan pek çok saik var.

Gafletle geçen gençlik uykusundan yaşlandığımızda uyanırız. Etrafımıza baktığımızda bütün fırsatların uçup gittiğini anlarız. Misafir olduğumuz dünya hayatı göz açıp kapayıncaya kadar, rüzgâr gibi geçip gidiyor. 

Dünya hayatı, yaratan Rabbimizi tanımak, imanla, ibadetle ahirete hazırlanma yeri olduğunu unuturuz. Şimşek gibi geçen zamanımızı iyi değerlendiremediğimizden yakınırız. Aslında az duracağımız bu dünya, Allah’ın rızasını kazanmak ve ebedî hayatın levazımatını tedarik etme yeridir.

Geçenlerde birçok meşhur ses san’atçısıyla film artistlerinin gençlik yılları ve yaşlanmış halini gösteren resimlerini gördüm. Eski ve yeni durumları yanyana film şeridi üzerine dizilmiş olarak bir haberde yer almıştı. Genç iken alımlı, gösterişli tanıdık simalarındaki endam, hayatın ritmine yenik düşmüşler gibiydi. Sanki zaman içinde zaman bir anda onları, gençliğin kollarından alıp ihtiyarlığın yorgun ve bitkin doruklarına götürüp bırakıvermişti.

İnsanoğlu gençliğinin, güzelliğinin kalıcı olduğunu; kendini meşhur eden san’atın cazibesinin, maddî varlığın gücünün hiç bitmeyeceği duygusuna kapılır. Etrafında alâyiş ve nümayişle, alkışlı tezahüratlarla peşinden koşan genç hayranlar, sevgi gösteren kalabalıklar, ilelebet devam edip gidecekmiş gibi gelir. Bu durum “Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik.” sözünü hatırlatır. 

Yıllarca söylenen müziğin ritimleri arasında kulaklarda dolaşan “O eski halinden eser yok şimdi!” nağmesi zamanın eskittiği meşhurların solmuş benizlerinde, yorgun bakışlarında ve durgun çehrelerinde okunuyordu. “Aynaya baktım saç beyaz olmuş” ya da “Neden saçların beyazlamış arkadaş?” sorusuna: “İhtiyar oldum!” sözleriyle cevap buluyordu.

“Dünyaya geldik bir kere. Ye, iç, gül, oyna…” Eğlenceyi teşvik eden şarkı sözleri, zihinlerde bir yığın sorularla dolaşırken, dünyaya geliş amacını sorgulayan ve insanlığı düşündüren nağmeleri seslendirenler de vardı: “Yıllardır soruyorum bu soruyu kendime. / Bilmem ki bu dünyaya ben niye geldim.” 

Bediüzzaman’ın Eskişehir Hapishanesi’nde teessüfle üzülüp ağladığı hadiseyi hatırlıyorum. İnancından dolayı hapsedilen bir âlim, kendine yapılan zulüm ve haksızlığa değil; genç neslin gelecekte karşılaşacağı sıkıntıları fark ederek üzülüyor. Karşıdaki lisenin bahçesinde gülerek raks eden kızların akıbetini manevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetlerine üzülüp, ağlamış.

Gün geçtikçe artan ahirzamanın manevî tahribatlarına, kronik hastalıklarına karşı Kur’ân reçetesinden Risale-i Nur hakikatleri ile insanlara devalar sunmuştur. İnsanın yaratılış gayesini ikna edici delillerle izah etmiş.

Yaşlanma ve ölüm, çaresi olmayan hayatın gerçeklerinden. Önemli olan iki cihan saadeti sunan İslâm’ın huzur veren prensiplerini tanımalıyız ve bilmeliyiz.

“Günde bir taşı bina-yı ömrümün düştü yere / Can yatar gafil, binası oldu viran bihaber.”      

Geçen her gün hayatımızdan bir şeyler alıp götürüyor. 

Ömür binamızdan her gün bir taş düşüp fani bedenimizin virane olduğunu anlatan Niyazî-i Mısri, devamında: “Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-ü tenim, / Bir devasız derde düştüm, ah ki lokman bihaber.” ölüme karşı çaresizliği izah ediyor.

Hızlı geçen zamanı Bediüzzaman şöyle tarif ediyor: “Evet, hayat apartmanı yıkılıyor. Ömür tayyaresi şimşek gibi geçiyor. Zaman da sel dolaplarını sür’atle çalıştırıyor…”

Sonunda hep aynı takdir-i İlâhiyi göreceğiz: “Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan..”

“Neylersin ölüm herkesin başında. / Uyudun uyanamadın olacak.” 

Başka bir şair:  “Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...” demiş…

Üstadın sözüne kulak verelim:

“Peygamber-i Zîşan Aleyhissalâtü Vesselâmın nuru ve şefaati ve beşere getirdiği hediye-i hidayeti, o dermansız, hadsiz zannettiğim yaraya güzel bir merhem ve tiryak oldu.”

Okunma Sayısı: 2348
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Yurtsever

    15.11.2017 09:54:25

    Ömür geciyor da cuz-i iradenin hakkini veremeyen R. Nur talebesini gormek ne aci (cahilin ağzını cahilligine verirsin de; aynı kafayı şuurlu zannettigimiz sahista görünce Üstad hâla ızdırap çekiyor demektir) Sizi tenzih ederim

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı