Türkiye, Cumhuriyet’in ilânından (1923) sonra devlet teşkilâtı Militarist bir yapıya büründürülmüştür. Bu manzara, eğitimde daha bariz olarak arz-ı endam etmektedir. 1950’ye kadar Türkiye 27 sene tek parti (CHP) iktidarında dikta rejimiyle idare edilmiştir. Bu dönemde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat (eğitim ve öğretimin birleştirilmesi) Kanunu’yla1 (3 Mart 1924) eğitim devletin tekeline geçmiş, dolayısıyla militarizme ilk adım atılmış oldu.
1950’de “Çok Partili Sistem”e geçilmişse de, çok sürmemiştir. Yine de 1950-1960 yılları arasında hüküm süren Demokrat Parti iktidarı, Cumhuriyet tarihimizin en parlak devridir. Bu on yıllık kısa devrede Türkiye demokrasiye geçişte hayli mesafe kat etmiş, her alanda hızla kalkınmaya başlamıştır! Fakat bunu hazmedemeyen emperyalist dış güçler ve onun hain yerli işbirlikçileri 27 Mayıs 1960 darbesiyle DP iktidarını devirerek, Türkiye’yi tekrar karanlığa sürüklemişlerdir. Daha sonra 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997’de yapılan darbelerle “Cunta” ve “Dikta” rejimi devam ettirilmiştir. Halk hakimiyeti şöyle dursun, halkın değerlerine ters düşen, halkıyla kavgalı, hiçbir faydası olmayan ırkçılığı ön plana çıkaran bir idare sistemi devam ettirilmiştir! Halkımızın millî ve mânevî yapısının genleriyle oynanılmıştır! Bu sistemle komünizm, faşizm, nasyonel sosyalizm ve sair gibi totaliter rejimlerde görüldüğü gibi, metazoriyle, dağa taşa korku salarak halkı sindirme, zorla sevdirme, hatta tabulaştırma metodu tatbik edildi. Bin seneden beri İslâm’ın bayraktarlığını yapmış bir milletin mânevî değerlerine karşı açılan savaş devam ettirilmiştir! Bütün bu faaliyetler resmî okullarda eğitim yoluyla hızlı bir şekilde devam ettirilmiştir. Bu sistemde asıl gizlenen hedef ise, kolay idare edilebilen, basit, rejim taraftarı sömürge insanları yetiştirmektir!
Eğitim sahasındaki militarist manzaralar
Her sabah talebelerin asker nizamında sıraya girip, kışla usûlüyle sınıflara girmesi. (Hele şükür, “Andımız” isimli o hoyrat parçanın okunması kaldırılmıştır.) Kıyafet mecburiyetinden başörtüsü yasağına kadar kısıtlamalar. Ayrıca, okullarda mecburî olarak Atatürk büstünün bulundurulması. Okulların bütün bölmelerindeki Atatürk resim ve köşelerinin yanı sıra, son zamanlarda görülen okul binalarına boydan boya Atatürk posteri asılması. Hattâ, bütün ders kitaplarındaki eğitim ve öğretimin ruhuna aykırı (Atatürk resmi, Gençliğe Hitabe gibi) militarist görüntüler, dünyanın hiçbir yerinde, bilhassa kalkınmış ülkelerde bir benzeri olmayan görüntülerdir. İnsan zihnini dar bir kalıba koyan, serbest ve hür düşünceyi engelleyen, dolayısıyla kabiliyetleri körelten bu tatbikat ülke için çok vahim bir durumdur!
Dipnot: 1- Bu kanunun kabulüyle halk tarafından serbest ve hür olarak açılmış bütün medreseler ve eğitim müesseseleri kapatılmıştır. Dolayısıyla eğitim, devletin tek eline geçmiştir.