"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bugünkü tatbikatın zararlı yönleri

Naci TEPİR
22 Mart 2018, Perşembe

3- MATERYALİST (DİNSİZ) EĞİTİM:

Tevhid-i Tedrisat (eğitim ve öğretimin birleştirilmesi) Kanunu’yla (3 Mart 1924) tatbikata konulan bugünkü eğitim sistemi, tamamen materyalist (dinden, maneviyattan mahrum) bir yapıya büründürülmüştür. Öyle bir aşılama yapıldı ki, bin seneden bu yana yoğrulduğumuz millî ve manevî değerlerimizle olan bağlar koparıldı. Onun için, bu değerlerimize (tarihimize ve öz kültürümüze) tamamen yabancı bırakıldık. Dolayısıyla maarifimizde (eğitim ve öğretimde) asıl gayelerin yerini, şahsî menfaat düşüncesi, gayrimeşrû istekleri tatmin edebilme duygusu ve çeşitli art niyetler almıştır. Uzun yıllar bu sahada yapılan çalışmalarda körü körüne taklitçilik ağır basmıştır. Büyük bir fedakârlık ve gayret isteyen ve milletimizin gerçek ihtiyaçlarını karşılayabilecek kendi öz malımız olan eğitim usûl ve metotları tatbik edilmemiştir! Bunun neticesi olarak yeni yetişen nesiller yabancı kültür ve fikirlerin tesirine terk edilerek, kurban edilmiştir! Dolayısıyla kendi öz değerlerimize ve kültürümüze kayıtsız kalmaktadırlar. Bu da gösteriyor ki, şimdiye kadar olduğu gibi, bu tarz yapılacak çalışmalardan ne ilim ve ne de teknik alanda gerçek bir ilerleme asla sağlanamayacaktır! Aslında körü körüne yapılan taklitçilikten faydalı bir netice beklemek ise ahmaklıktır! Yaklaşık bir asırdan beri meriyette olan maarifin (Millî Eğitimin) bugün geldiği nokta bunun açık bir ispatıdır! 

Tarihî araştırmalara göre Osmanlı Devleti hapishanelerinde umumiyetle mahkûmların % 2-3’nün okur yazar, diğer % 97-98’inin cahil vatandaşlar olduğu tesbit edilmiştir. Günümüzde ise, hemen hemen bunun tam tersi bir tabloyla karşı karşıya kalmaktayız. Hele ahlâksızlık, uyuşturucu ve zararlı alışkanlıkların ilköğretim seviyesine kadar inmesi, hep bu, dinden, ahlâktan ve manevî değerlerden uzaklaştırılmış. Materyalist çarpık maarifin marifetleridir!  

BİR MUKAYESE 

Zamanımızın en büyük âlim, mütefekkiri ve eğitimcisi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri (ra), eğitimde bin sene tatbik ettiğimiz ve mâneviyatı ön plânda tutan Kur’ân metodu ile; bugünkü sistemin, “Medeniyet” süsü verilerek dayattığı metodu karşılaştırarak şu tesbitte bulunur:

“İşte, medeniyet-i hazıra, felsefesiyle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede (toplum hayatında) nokta-i istinâdı (dayanak noktası) kuvvet kabul eder. Hedefi menfaat bilir. Düstur-u hayatı cidâl tanır (hayatı, mücadele olarak bilir). Cemaatlerin râbıtasını (toplumlar arasındaki bağı) unsuriyet ve menfî milliyet (ırkçılık ve zararlı milliyetçilik) bilir. Gayesi hevesât-ı nefsâniyeyi (nefsin her arzusunu) tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyid etmek (beşerî ihtiyaçları arttırmak) için bâzı lehviyât’tır (gayrimeşrû eğlencelerdir)”

“Halbuki, kuvvetin şe’ni (işi) tecavüzdür. Menfaatin şe’ni, her arzuya kâfi gelmediğinden, üstünde boğuşmaktır. Düstur-u cidâlin şe’ni (mücadele usûlü), çarpışmaktır. Unsuriyetin şe’ni (ırkçılığın özelliği), başkasını yutmakla beslenmek olduğundan, tecavüzdür. İşte, şu medeniyetin şu düsturlarındandır ki, bütün mehâsiniyle (iyilikleriyle) beraber, beşerin ancak % 20’sine bir nevi sûrî (görünüşte) saadet verip, seksenini rahatsızlığa, sefalete (yoksulluğa) atmıştır.

“Amma hikmet-i Kur’âniye ise, nokta-i istinadı kuvvet yerine hakkı kabul eder. Gayede menfaat yerine fazilet ve Rızay-ı İlâhîyi kabul eder. Hayatta düstur-u cidal yerine, düstur-u teavünü (yardımlaşma usûlünü) esas tutar. Cemaatlerin rabıtalarında unsuriyet ve milliyet yerine, rabıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî (din, sınıf ve vatan bağını) kabul eder” diyerek şöyle devam eder: 

“Hakkın şe’ni ise, ittifaktır (birlik ve beraberliktir); faziletin şe’ni, tesanüttür (dayanışmadır); Teavünün (yardımlaşmanın) şe’ni, birbirinin imdadına yetişmektir; Dinin şe’ni, uhuvvettir, incizaptır (birlik duygusunu geliştirmek, pekiştirmektir); nefs-i emmareyi (kötülüğe sürükleyen nefsi) gemlemekle bağlamak, ruhu kemalâta kamçılamakla (olgunluğa sevk etmekle) serbest bırakmanın şe’ni, “Saadet-i Dâreyn (dünya ve ahiret saadeti)”dir.”¹

Netice olarak, materyalist eğitimin tamiri imkânsız tahribatları inkâr edilemez! Bu vaziyette milletimizin öz değerlerine ve yapısına uygun olan, maddî ve manevî ihtiyaçlarına tam cevap veren bir sistemin tatbik edilmesinden başka yol yoktur!.. 

NOT: Bütün okuyucularımızın Mübarek Üç Aylarını tebrik eder, Cenâb-ı Allah’tan (cc) iki cihan saadetine nail olmalarını dilerim.

Dipnot:

1- Bediüzzaman Said Nursî. Sözler, s. 372.

Okunma Sayısı: 2006
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı