"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çifte standart!

Naci TEPİR
27 Nisan 2017, Perşembe
Geçen 23 Nisan Pazar günü, “Hâkimiyet, Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adıyla kutlamalar oldu.

Bu kutlamalar, 23 Nisan 1920’de açılan ilk TBMM’nin 97. sene-i devriyesi olup, görünüşte hâkimiyetin tek elden alınıp, millet eline geçmesinin kutlamalarıydı. Bu ise, Cumhuriyetin temel esası olan “Hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir!” esasına dayanmaktadır. 

Fakat! Kur’ân-ı Kerîm, Buhar-i Şerif (6 temel hadis kitabından ilki) hatmedilip, kurban kesimi ve uzun duâlarla açılan TBMM, hâlâ tam olarak statüsüne kavuşturulmuş değil! Bunun da sebebi, ilk açılışından bu güne kadar türlü ayak oyunları ve zaman zaman sıtma nöbeti gibi maruz kaldığı darbelerdir!  

Bir defa halkın bir çoğu kasıtlı olarak gerçek manada aydınlatılmadığı için, Demokrasi veya Cumhuriyetin ne olduğunu, TBMM’nin neyi ifade ettiğini, hangi gaye ve şartlarda açıldığını bilmiyor! Bilenler de, resmî ideoloji tarafından –bilhassa okullarda– yanlış bilgilendirilmekte! Başından beri görülen ekseri tatbikatlar ise halkın inanç ve öz değerleriyle çatıştığı için ekseriyet tarafından benimsenmiyor. Bunun içindir ki, demokrasiyi “Küfür rejimi” şeklinde yorumlayanlar bile oluyor! Halbuki İslâmiyet, demokrasi veya cumhuriyetin en güzel idare şekli olduğunu Dört Halife Devri’ndeki (632-664)  tatbikatla, en orijinal şekilde göstermiştir! 

Cumhuriyeti, “Meşrûtiyet-i meşrûa” (en güzel idare) şekli olarak ifade eden Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri (ra), bir müdafaasında şöyle der: 

“Hülefa-i Raşidîn (Dört Halife, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali ra) hem halife, hem reis-i cumhur idiler. Sıddîk-ı Ekber (Hz. Ebubekir-i Sıddık) Aşere-i Mübeşşere’ye (sağlığında Cennet’le müjdelenen 10 sahabe), sahabe-i kirama (mübarek sahabelere) elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.1  

TBMM’NİN ZEMİNİ NASIL OLUŞTURULDU?

Birinci Dünya Harbi’nin sonunda yer yer işgal edilen Yurdumuzun düşman işgalinden kurtulması için başlayan “İstiklâl Savaşı” (1919 – 1922), son ve 36. Osmanlı Padişahı rahmetli ‘Sultan Vahdettin’ tarafından planlanmıştır. Adı geçen Sultan, ülke ileri gelenleriyle günlerce sarayında istişare toplantıları yaparak, ülkenin kurtuluşu için bir çok çare arayışı içinde olmuştur. 

Bu toplantıların birinde düşüncesini şöyle ifade etmiştir: 

“Ben milletimin ateşi, külü üzerinde oturdum. Hiçbir zaman saltanat minderlerine gömülmedim. Gece gündüz gözüme uyku girmiyor. Yerime geçecek bir halefim olsa, vallahi billahi gözümü kırpmadan tahtımı ona teslim ederim. Zira, saltanat koltuğu ile kabir arasında ne kadar mesafe olduğunu bilirim! Yeter ki, ülkemiz içine düştüğü bu belâdan kurtulsun!”²

Büyük insan, şefkatli ve vatanperver Sultan Vahdettin, bu görüşmelerin sonunda, kendi bütçesinden 30 veya 40 bin altın lira vererek 3. Ordu Müfettişi vazifesiyle M. Kemal ile bir grup subayı, İstanbul’un Karaköy limanından 16 Mayıs 1919 günü, dayalı döşeli bir gemiyle (Kırık gemi masalı tamamen uydurmadır.) kendisi bizzat Anadolu’ya uğurlamıştır. Ayrıca, İslâm Halifesi sıfatıyla da el altından bir ferman neşrederek, Allah (cc), din, namus ve vatan için Müslümanları Cihada dâvet etmiştir! 

Birinci Dünya Harbi’nden (1914–1918) yeni çıkmış, pek çok kayıp vererek perişan ve bitkin bir hale gelen millet, imanından aldığı bir kuvvetle Halife’nin bu dâvetine uymuş ve tekrar silâha sarılmıştır!3

Ne yazık ki, bu güne kadar bir çok gerçek örtbas edilmiş, bir çoğu da hedefinden saptırılarak anlatılagelmiştir! 

HASILI KELÂM:

Bütün eğitim kademelerinde, bin sene İslâm’ın bayraktarlığını yapmış kahraman bir ecdadın torunlarına ve gelecek nesillerine, tarihî gerçeklerin örtbas edilmeden ve çarpıtılmadan dosdoğru anlatılmasına şiddetle ihtiyaç var!

Eskiyi unutmak yerine, şerefli ve parlak tarihimizle olan bağlarımızı kuvvetlendirip geliştirmemiz gerçek bir eğitimle mümkündür. Bu, geri bırakılmıştan kurtulup, tarihî statümüze kavuşmamız için şarttır!.. 

Not: 29 Nisan Cumartesi saat 12’de Vakıfta Av. Kadir Akbaş “Risale-i Nur’da Adalet  Kavramı” konusunda bir seminer verecektir.

Okunma Sayısı: 2036
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı