Ders faaliyetlerinin başarılı olması için, öğretmen ve talebeler arasında hissi münasebetlerin iyi bir temele oturtulması gerekir.
Ayrıca, talebelerin yaş, cinsiyet farklılığı, sosyal yönleri, okul disiplini ile öğretmenin şahsiyetinin de tesiri oldukça büyüktür.
Diğer bir mühim husus da şu ki, talebeler devamlı büyüme ve gelişme çağındadır. Onun için, aynı sınıftaki talebeler, yaş ve bedeni yönden de farklılık gösterirler. Bununla birlikte, bedeni ve psikolojik bozukluklar da eğitim - öğretim çalışmalarına büyük ölçüde tesir eder. Bütün bunların daima göz önünde bulundurulması hususu ihmale gelmez.
Unutulmaması gereken çok mühim bir husus da şudur: Öğretmen herhangi bir siyasi partinin taraftarı olmadığını öğrencilerine tavırlarıyla ispat etmelidir. Kendisi siyasi konulardan uzak durmaya çalışırken, bu hususta talebelere de asla fırsat vermemelidir. Böyle olmak kaydıyla, dersin ehemmiyeti, etkisi ve öğretmenin saygı değeri artacaktır.
ÖĞRETMENİN DERSTEKİ TAVRI
Yine öğretmen, derse girişinde zamana ve duruma göre, talebelerle birkaç dakika sohbet etmesi, hal hatır sorması, siyaset dışında günlük hadise ve gelişmelerden hareketle konuya geçiş yapması faydalı olur.
Derste ne sıkıcı, ne de başıboş bir hava olmamalıdır. Öğretmen anlayış ve tolerans sahibidir. Birer insan olarak talebelerin de şakalaşmalarını, gülmelerini, aşırılığa kaçmayan bazı davranışlarını –belirli bir ölçüde- anlayışla karşılayabilmelidir. Talebelerin her hareketinden menfi olarak etkilenmek, alınganlık göstermek, öğretmenin zayıf tarafıdır. Öğretmenin, böyle bir zayıf yönünün öğrenciler tarafından bilinmesi, onu çok zor durumlarla karşı karşıya getirebilir. Aşırı duyarlılık, hiç yoktan bir takım huzursuzlukların ve disiplin hadiselerine yol açabilir. O halde talebelerin ders ve sınıf havasını bozmayan davranışlarını görmezlikten ve duymazlıktan gelmelidir. Yerine göre otoriter, yerine göre olgunluk, yerine göre de pişkinlik gösterilmesi, eğitimcinin maharetidir.
Talebelerin psikolojik olarak bir eğilimi de şudur; dersi kaynatmak, konuyu başka yönlere çekmek veya öğretmeni başka konularda konuşturmaktır. Bu konuda öğretmenin özel alaka duyduğu alanlar veya kendinden çok bahsetmesi, öğrenciler için bulunmaz birer fırsattır. Bununla birlikte, gerçekten de ciddi olarak soru soran öğrenciler olabilir. Yani, bazı talebeler, dersi kaynatmak, sınıfı fuzuli yere meşgul etmek isterken, diğer bazıları da, konuyla ilgili ve samimi olarak soru sorabilirler. Öğretmen bu gibi haller karşısında, oyuna gelmemek için gayet uyanık olmak zorundadır. Diğer taraftan, samimi ve ciddi olan öğrencilerin de sorularına önem verip, cevaplandırmaya çalışılmalı ve başından savmamalıdır. Cevaplandırılmasını gerekli gördüğü konular hakkında kafi bilgisi varsa açıklama yapabilir. Eğer kafi bilgisi yoksa, kesinlikle açıklamada bulunmamalıdır. Hatta, sorulan soruyla ilgili bilgisinin olmadığını çekinmeden ve açıkça söyleyebilmelidir. Hususiyle, ilköğretim çağındaki talebeler, öğretmenin her şeyi bildiğini sandıkları için, bu durum karşısında öğretmen, konuyla ilgili bilmediği yönleri araştırıp, bilgi edindikten sonra, uygun bir zamanda anlatmalıdır. Bunun yerine, ders sırasında soru soran öğrencilere, “Sus, soru sormanın zamanı mı? Sen çok gevezelik ediyorsun....” gibi azarlamalar ve aşağılamalar, talebelerin cesaretini kırar ve onları aşağılık duygusuna itebilir. Hele de yukarı sınıflarda böyle bir durum, çok kötü neticelere ve disiplin hadiselerine bile sebep olabilir.
Not: Bütün okuyucularımızın ve Âlem-i İslâm’ın Mevlid gecesini tebrik eder, bütün insanlık âlemi için sulh ve huzura vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan (c.c.) dilerim.