"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eğitim başka, öğütmek başka

Naci TEPİR
30 Eylül 2018, Pazar
94 seneden beri tatbik edilen eğitim sistemimiz maalesef militarizmin ve tabuların kıskacıyla insanımızın aklını, fikrini ve vicdanını hâlâ baskı altında tutmakta.

Onun içindir ki, yürütülen faaliyetler vatandaşı gerçek mânâda eğitmek değil, sistemin istediği tarzda öğütmektir. Halbuki resmi ideoloji, demokrasi veya cumhuriyetten bahsettiği zaman hep ”aklı hür, fikri hür, vicdanı hür” fertlerin yetiştirilmesinden söz eder. 

Zaman zaman atılan nutuklarla tatbikatlar birbirini tutmuyor. Bu tenakuz, bu çifte standart, başta eğitim olmak üzere, Siyasi, içtimai, dîni v.s. bir çok alanda ülkenin geri kalmasının en büyük sebebidir. Bunda da esas olan düşünce, ”Eskiyi unut” sloganıyla yola çıkıp, bin senelik kendi öz değerlerimize sırt çevirmek olmuştur. Ezeli düşmanların ve onların yerli işbirlikçilerinin ıslahat süsü vererek, geri kalma tuzağına düşürüldüğümüzün hâlâ farkında değiliz! 

Şüphesiz ki bu noktaya gelişimiz birden olmamıştır. Düşmanlarımız ve onların yerli işbirlikçileri bu tahrip faaliyetlerini 200 – 300 seneden beri sürdürmüşler ve ülkenin bu günkü duruma gelmesine sebep olmuşlardır. 

Bu menhus ruh, zaman zaman yaptırdığı darbelerle demokrasiyi askıya alıp, bu faaliyetlerini militarizm ve tabuların kıskacıyla devam ettirmiştir. Mesela, tefsir, fıkıh, hadis, Hz. Peygamberimizin (a.s.m.) Hayatı dahil, bütün ders kitaplarındaki M. Kemal portreleri, Gençliğe Hitabe parçası, bunun canlı bir örneğidir. Ayrıca,   okullardaki militarist görüntüler düşünce ve ifade hürriyetini engelleyen 5816 sayılı “koruma kanunu” ve diğer antidemokratik kanunlar, hep bu menhus ruhun kullandığı vasıtalardır. 

Bu hususta serdedilen parlak ifadeler ise hep aldatıcı olmuştur. Yani, zikir başka, fikir başka, tatbikat hepten başka! 

MİLLİ EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ:

14. 06. 1973 Tarihinde kabul edilen 1739 sayılı “Milli Eğitim Temel Kanunu” çerçevesinde milletimizin milli bünyesiyle bağdaşmayan ve “Temel İlkeler” adıyla birtakım prensipler kabul edilmiştir. Bu kanun 3 Mart 1924 çıkarılan ve materyalist (maddeci) görüşe dayanan Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretimi birleştirme) Kanunu’nun devamı hususiyetinde olup, tatbikatta eğitim sistemimizin yozlaşmasına sebep olmuştur. Çünkü, kâğıt üzerinde kalan yaldızlı ifadeler başka, tatbikatlar başka olmuştur. Bu kanunun bazı maddelerini beraberce tetkik edelim:

 “Madde: Toplumun ihtiyaçları ve ferdin kabiliyetleri: Milli Eğitim hizmeti, ferdin istek ve kabiliyetlerini gözeterek toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarına uygun olarak….”

Tatbikatta ise tam aksine bir gelişme söz konusudur. Bin seneden beri Alem-i İslâm’ın bayraktarlığını yapmış ve dünyaya bir çok yönden rehberlik etmiş olan bir milletin torunları kendi öz kültüründen koparılıp, dayatma ile kendi öz değerlerine ters düşürülmüştür! 

“Madde: Atatürk İlke ve Devrimleri Atatürk Milliyetçiliği:”

Milliyetçiliğin ilmi bir tarifi vardır. Dolayısıyla şahıslara ve şahsi görüşlere endekslenmesi doğru değil! Dünyanın hiçbir yerinde, bilhassa demokratik toplumlarda benzeri görülmeyen böyle bir bağnazlık, maalesef ülkemizde hâlâ devam etmektedir!

 “Madde: Laiklik ve Din Kültürü Eğitimi:  Milli eğitimde laiklik esastır.  Bu ilkeye ters düşmemek şartıyla öğretim kurumlarında din kültürü eğitimi yapılabilir.”

Dîni inancı koruma altına alan laiklik, maalesef Ülkemizde dinsizlik olarak yorumlanmıştır. Hem de “Din Dersleri” yerine “Din Kültürü” ifadesiyle kelime oyunu yapılmıştır. İnsanımızın, başka dinleri değil, en evvel kendi dîni olan “İslâmi Bilgileri” öğrenmeye ihtiyacı olduğu hiç hesaba katılmamıştır! 

Madde: Ulusal Ahlâk ve Kültürün Geliştirilmesi:”

Maalesef gelişmeler tam tersine olmuştur. Yani çarpık eğitim tatbikatlarıyla –bilhassa Karma Eğitimle- gittikçe resmen yaygınlaştırılmıştır.

Madde: Demokrasi Bilincinin Geliştirilmesi:”

Maalesef bu despot sistem, ürettiği eğitim politikalarıyla,  darbeci zihniyet, balyozcu ve ergenekoncu tipler yetiştirmiştir. 

 “Madde: Türk Dili ve Yabancı Dil Öğretimi:”

Toplumumuzu şerefli mazisinden koparmak  için, dilimiz 90 yıldan bu yana uydurukça kelimelerle yozlaştırıldı! Öyle ki, bin seneden beri gelişerek bütün dünyanın sayılı dilleri arasına giren ve 150 bin kelimelik kapasiteye ulaşan (yozlaştırma neticesinde, çoğu uyduruk 5 bin kelimeye düşürülen) “Öz Türkçe” ye, yabancı bir dil imajı veren “Osmanlıca” tabiriyle, (hâlâ da öyle söyleniyor) ondan soğutulmaya çalışılmıştır.

Bu güne kadar yapılan ekseri icraatlar gösteriyor ki, toplum hep aldatılmıştır. Asıl maksat gizlenerek, toplumun temel ihtiyaçları göz ardı edilmiştir.

Okunma Sayısı: 1049
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı