Bir müddetten beri “Karma Eğitim”in üzerinde durmamızın sebebi, bu mevzunun çok büyük bir ehemmiyet arz etmesindendir. Toplum olarak ne kadar uyutulsak veya uyuşturulsak da bu rezil sistem bünyemize uymamakta, bir kanser gibi bünyemizi kemirmektedir. Herkesin –bilhassa gençlerin- nefsine hoş gelen ve kuvvetini bu duygudan alan “Karma Eğitim” mevzusu, etraf-ı erbaasıyla ele alınıp tahlil edilirse, altından nice nice civcivlerin çıktığı görülecektir!
En başta toplumumuzu ayakta tutan, iman (mâneviyat), âhlak, fazilet, namus, iffet, günah, helâl-haram, ayıp ve sair kavramlar, – laik sistemin de horladığı ve yerine göre suç unsuru olarak gördüğü- değer yargıları büyük ölçüde dumura uğratılmaktadır. Dolayısıyla emniyetin supabı olan hürmet, merhamet, helâle-harama dikkat etmek (haramlardan çekinmek) ve itaat duyguları köreltilmektedir.
Toplumumuzun can damarı ve kuvvet kaynağı bu gibi öz değerlerinin zayıflaması neticesinde; bunların yerine ters karakterlerin, yani saygısızlık, iffetsizlik, küstahlık, radikal ve sair zararlı karakterlerin gelişeceği muhakkaktır. Netice itibariyle her türlü zararlı alışkanlıklar, madde bağımlılığı, türlü türlü suçların, bunalımların artış göstermesi, anarşi, bozgunculuk ve Kaosun tırmanması kaçınılmazdır! Onun içindir ki, bu gidişe daha fazla göz yumulamaz!
BEDİÜZZAMAN’IN MÜHİM BİR İKAZI
Zamanımızın en büyük müceddidi ve âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri (ra), ahirzamanla ilgili hadisleri yorumlarken şu ifadelere yer vermektedir:
“(...) bîçare gençlerin çok vartaları (tehlikeli halleri) var ki, en tatlı hayatını, en acı ve acınacak bir hayata çeviriyorlar. Ve bilhassa şimalde koca bir devlet (Komünizmin yıkılmasından önceki Rusya), gençlik hevesatını elde ederek bu asrı fırtınalarıyla sarsıyor. Çünkü âkıbeti görmeyen kör hissiyatla hareket eden gençlere, ehl-i namusun güzel kızlarını ve karılarını ibâhe eder (peşkeş çeker). Belki hamamlarında erkek-kadın beraber çıplak olarak girmelerine izin vermeleri cihetinde bu fuhşiyatı teşvik eder.1
Yine diğer bir Hadis-i Şerifin yorumunda şöyle der:
“Rivayette var ki; ‘Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz.’ Bunun için bin üç yüz sene (şimdilerde 1400 sene) zarfında emr-i Peygamberî ile bütün ümmet o fitneden istiâze etmiş (Allah’a sığınmış), azab-ı kabirden sonra “Min fitnetiddeccali ve minfitneti ahirizaman (Deccalın ve Ahirzamanın fitnesinden sana sığınırız Ya Rabbî..) vird-i ümmet olmuş (Ümmetin çoklukla tekrarladığı bir duâ olmuş).
“Allahu a’lem bissavab, bunun bir tevili şudur ki: O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâp ederler. Meselâ, Rusya’da hamamlarda kadın-erkek beraber çıplak girerler. Ve kadın, kendi güzelliklerini göstermeye fıtraten çok meyyal olmasından, seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar. Ve fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefsine mağlûp olup o ateşe sarhoşâne bir sürurla düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid’aları, birer câzibedarlıkla pervane gibi nefisperestleri (nefsine düşkün olanları) etrafına toplar, sersem eder.2
Geleceğimizin teminatı olan gençliğin, böyle başıboş, serbest ve gayrimeşrû bir şekilde yetişmesine göz yummak ise (karma eğitimde olduğu gibi), neslimizi uçuruma yuvarlamaktan başka bir şey değil!..
Dipnotlar:
1- Şuâlar, s.108. 2- a.g.e. s. 505-506.