"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Laiklik ve eğitim

Naci TEPİR
17 Ağustos 2017, Perşembe
YANLIŞTA ISRAR ARTIK YETER -103-

Laiklik mevzusu, takriben doksan yıldan bu yana ülkemizin başını ağrıtan bir konu, aynı zamanda siyasî bir malzemedir! Çünkü laiklik, ülkemizde asıl mânâsıyla değil, dinsizlik veya din düşmanlığı şeklinde yorumlanmış ve öyle de tatbik edilmiştir. Dolayısıyla, bu maske altında halkımıza uzun yıllar büyük çileler çektirildi! Halbuki Laiklik, din düşmanlığı değil, aksine “Vicdan Hürriyeti’ mânâsına gelmektedir.

LAİKLİK MEFHUMUNUN ORTAYA ÇIKIŞI

Bütün Ortaçağ boyunca (476–1453), krallardan daha çok yetkiye sahip olan kilise, hem çok zenginleşmiş, hem de Hıristiyan halk üzerinde büyük bir baskı teşkil etmekte idi. Zamanla, “İslâm Medeniyeti”nin tesiriyle Avrupa’da başlayan “Rönesans (İlim sahasında yeniden doğuş) hareketleri”, Hıristiyanlık dînini düzene koyma mânâsına gelen “Reform Hareketleri”nin doğmasına sebep oldu. Kilisenin hal ve hareketleri tenkit edildi. Protestan, Anglikan ve Kalvenizm gibi Yeni mezhepler ortaya çıktı. Bu durum Avrupa’da yüzyıllarca süren ve on binlerce kayıp verdiren mezhep savaşlarına sebep oldu. Sonunda Katolik kilisesi, bu yeni mezheplerin varlığını tanımak zorunda kaldı. Fakat Laiklik anlayışının Avrupa’da benimsenmesi çok daha sonra oldu.

“Laiklik (Laisizm)” 1789 “Fransız İhtilâli”nin ortaya attığı mefhumlardan biridir. Vicdan hürriyeti mânâsına gelen bu düşünce sistemi, zamanla diğer Avrupa devletleri tarafından benimsendi. Ama hiçbir ülkede kiliseler kapatılmadı, din adamları takibe alınmadı, dîni eserlerin yazılması ve okutulması yasaklanmadı, kimse dîni inancından veya kılık kıyafetinden dolayı suçlu sayılarak cezalandırılmadı! Maalesef, bu tatbikatların hepsi de fazlasıyla ülkemizde görülmüştür! Bunun en canlı örneği de zamanımızın en büyük âlimi, büyük Müceddid Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine (ra) ve onun yüzlerce talebesine laiklik adına yıllarca tatbik edilen hukuk ve insanlık dışı muamelelerdir. 

Bu gün bütün dünyanın hürmet ettiği bu muhterem zat, 1948 yılında Afyon Savcısı (Müddeiumumîsi) ile Ağırceza Mahkemesi Reisi ve azalarına hitaben verdiği uzunca yazılı savunmasında bu konuyu şöyle izah etmektedir: 

“Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı bîtaraf (tarafsız) kalmak, yani hürriyeti vicdan düsturuyla dinsizlere ve sefahatçilere (meşrû olmayan zevk ve eğlencelere düşkün olanlara) ilişmediği gibi, dindarlara ve takvacılara (samimî dindarlara) da ilişmez bir hükümet telâkki ederim.”1

LAİKLİĞİN EĞİTİMDE EHEMMİYETİ

Laikliği, ‘Dinsizlik’ şeklinde yorumlayan ve temeli Materyalizm’e dayandırılan bir eğitim sistemi hiçbir zaman faydalı olamaz. Toplumun beklentilerini karşılaması düşünülemez. Çünkü, düşünce, kanaat ve vicdan hürriyeti olmayan bir sistem, ancak şahsî menfaatinden başka bir şey düşünmeyen, kaprisli, vahşi, robot insan yetiştirir! Bunun en bariz misali ülkemizde görülmektedir. Zira, uzun senelerden beri yaşanılan sıkıntılar, kargaşa, terör, siyasî ve içtimaî istikrarsızlıklar ve sair bunalımlar hep bu çarpık düşüncenin mahsulü değil mi?

O halde, geliniz elbirliğiyle şu yanlış ezberlerden vazgeçelim. Laikliği doğru yorumlayıp, eğitime de doğru olarak tatbik edelim. O zaman ülkemiz de çok kazanır, insanlığa da –geçmişte olduğu gibi- büyük katkı sağlar!

Dipnot:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, s. 571.

Okunma Sayısı: 2702
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı