"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öğretmenler Günü

Naci TEPİR
27 Kasım 2014, Perşembe
Geçen 24 Kasım “Öğretmenler Günü” kutlamalarında her yıl olduğu gibi bir takım programlar tertip edildi.

Bu sırada yine alışılageldiği gibi duygusal anlar yaşandı. Bir takım yaldızlı yıldızlı hamasi nutuklar atıldı. Kimi kişilerce, öğretmenler üzerinden duygu sömürüsü yapıldı! Eğlenceler tertip edilip felekten bir gün çalındı! Tabiî, bu arada darbe yadigârı militarist söylemler ve görüntüler de eksik olmadı! Hülâsa; samimiyetten uzak bütün bu manzaranın dışı eli yakıyor, içi de bizi!
Resmî ideolojiye endekslenmiş, halkımızı, öğrenci ve öğretmenini mutsuz eden bir eğitim sistemi devam ettirilirken, toplumun bünyesinde büyüyen yaralar kutlamalarla giderilebilir mi? Heyhat!
Öyle bir sistem ki, insanımızı tarihinden, millî ve mânevî değerlerinden uzaklaştıran, bencil ve menfaatçi bir yapıda yetiştiren bir sistem. Böyle bir sistemde, ilme ve öğretmene gerçekten değer vermek, saygı ve sevgi mümkün olmaz. 
Gerçek ve samimî değer vermeye, hürmet etmeye tarihî iki misal:

BİRİNCİ MİSAL

Fatih Sultan Mehmed, çocukken bir gün hocası Akşemseddin1 tarafından azarlanarak dayakla tehdit edilir. Bu duruma çok üzülen küçük Şehzade, Sultan 2. Murad’ın (1421–1451) huzuruna çıkarak hocasını şikâyet eder ve der: 
“Sultan babacığım, bu gün medresede hocam, senin şehzadeni dayakla tehdit etti! Buna nasıl cür’et eder?” 
Bu duruma öfkelenmiş gibi görünen Sultan, oğluna: 
“Üzülme yavrum, ben yarın medreseye gelip, hocanı hesaba çekerim. Bakayım o hoca, Sultan’ın oğlunu nasıl tehdit edermiş?” diyerek onu teselli eder. 
Diğer taraftan da gizlice hocayı huzuruna çağırıp, ertesi gün medreseye geleceğini ve kendisine karşı nasıl davranacağı hususunda talimat verir. 
Ertesi gün medreseye giden 2. Murad, şehzadenin yanında hocasına sorar: 
“Söyle bakalım hoca. Sen benim oğlumu nasıl tehdit edersin?” Akşemseddin ise, -daha önce verilen talimat gereği- elindeki çubuğu Sultan’a doğru uzatarak, “Sultanım, eğer sen de yaramazlık yapar, dersine çalışmazsan, seni de bu çubukla döverim” der. 2. Murat oğluna dönerek: 
“Bak oğlum işittin. Hoca kızarsa, beni de dövebilir! Onun için hocanın sözünden çıkmamak lâzım! 
İşte gerçek bir “Eğitim ve Hürmet” anlayışı!..

İKİNCİ MİSAL

Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferinden (1517) dönüyordu. Çok sevdiği ve savaşlarda yanından ayırmadığı on altıncı asrın şöhretli âlimlerinden meşhur “İbni Kemal” de2 beraberinde idi. Çamurlu bir araziden geçerken bir ara bu muhterem âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, Yavuz Padişahın kaftanını kirletmişti. Padişahın gazabına uğrayacağını tahmin ederek telâşa kapılmıştı. Hocanın telâşa kapıldığını fark eden Yavuz, “Hocam telâşlanma, sizin gibi âlimlerin atının ayağından sıçrayan çamur, bizim kaftanımızın süsü olur!” diyerek teselli eder. Ayrıca, bu kaftanın kendi ölümünden sonra sandukasına örtülmesini vasiyet ederek iltifatta bulunur.

Dipnotlar:
1- Fatih’in Hocası, meşhur din ve fen âlimi Akşemseddîn Hazretleri, zâhirî ve bâtınî ilimlerde mütehassis olup, 12 yaşına kadar Şehzâdenin her şeyi ile bizzat ilgilenmiştir.  
2- Tokat’ta doğan ve asıl adı “Kemalpaşazade Ahmet Şemseddin” olup, Kanunî Sultan Süleyman devri (1520-1566) Şeyhülislâmlarındandır. Büyük babasına izafeten “İbn-i Kemal” adıyla meşhur olmuştur. Kendisine “Müftiyü’s-Sakaleyn” (insanların ve cinlerin müftüsü) unvanı verilmiştir.

Okunma Sayısı: 926
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı