Dil ilmine göre “Oku” kelimesi, “Okumak” mastarından türetilen 2. tekil şahıs, emir kipidir. Menfisi (olumsuzu) ise “Okuma” şeklindedir.
Her nasılsa, uzun yıllar Türkçe ders kitapları tuhaf olarak “Okuma Kitabı” diye isimlendirilmiştir! Edebiyatta da, yazı parçalarına “Okuma Parçası” denmesi tuhaf bir âdet olmuştur(?)
Kur’ân-ı Kerîm”de ilk nazil olan âyet “İkra (Oku)” emriyle başlar. Âyetin tamamı; “Rabbinin ismiyle oku” mealindedir.¹
Tarihin her devrinde ilim, yükselme ve ilerlemenin rehberi olmuştur. Bilhassa zamanımızda ilim, her sahada büyük bir varlık ve büyük bir kuvvet haline gelmiştir! İlim tahsilinin yolu da “Okumak+tan geçer.
Bir ülkenin kültür seviyesinin en bariz örneklerinden biri, belki de en başta geleni “Kitap Okumak”la ölçülür. Yani, kitap okuma oranının az veya çok oluşuna göre, o ülkenin kültür seviyesi belli olur. Ülkemiz, kalkınmış veya kalkınmakta olan ülkelerle mukayese edildiğinde, maalesef çok gerilerde olduğumuzu görürüz! Meselâ, bir araştırmaya göre Almanya’da ortalama olarak kişi başına düşen günlük okuma oranının 23 dakikadan 18 dakikaya düşmesini tesbit eden devlet adamları telâşlanmaya başlamışlar! Halbuki bu oranın sadece 10–15 saniye olarak tesbit edilen ülkemizde kim telâş ediyor ve ne gibi tedbirler düşünülüyor? Ayrıca, Kütüphaneler Derneği tarafından neşredilen bir kitapçıkta şu tesbitler yer almaktadır. Ülkemizde 962 bin kişi kütüphanelere kayıtlı iken, bu sayı İran’da 7 milyon, Fransa’da 16 milyon, Meksika’da ise 39 milyonu bulmakta. (İbrahim Ünal, “Kitap Tiryakiliği”, s. 40-41, Ankara 1999.)
GERİ KALIŞIN SEBEBİ
Peki, yaklaşık seksen yıl öncesine kadar okuma seviyesi bakımından başta gelen ülkeler arasında olan ülkemiz, neden en gerilere düştü? Bu durum çarpık eğitimin, en bariz bir isbatı değil mi? Bunun başlıca sebebi, şanlı ecdadımızın bin yıldan beri geliştirmiş olduğu İslâmî kültürden uzaklaşmaktır! Bu ise alfabenin değişmesiyle başlamıştır. Alfabenin değişmesiyle, profesör, hattâ ordinaryüs profesör seviyesinde olan bir çok âlimimiz, bir anda okuma yazma bilmeyen ümmi durumuna düşmüştür. Halbuki, Kur’ân alfabesiyle 12 çeşit yazı geliştiren ecdadımız, bin yıldan beri dünya ilim sahasında büyük bir yer kaplayan, insanlığa, medeniyete ışık tutan ve katkıda bulunan binlerce eser kazandırmışlardır. Peki, böyle muazzam bir varlık gösteren ve bin yıldan fazla bir zamandan beri kullanılan bir alfabenin değiştirilmesini gerektiren ne idi? Dolayısıyla onun dayandığı büyük bir medeniyet kültürünün terk edilmesi nasıl izah edilebilir? Tarihte bir benzeri görülmemiştir!
Alfabenin değiştirilmesi fikri, ilk olarak 19. asırda bir Ermeni vatandaşı tarafından ileri sürülmüş, o zamanki münevver aydınlar tarafından şiddetle tepki görmüştür! Bilhassa, Rahmetli Namık Kemal (1840–1888) bu fikre şiddetle itiraz ederek şunları söylemiştir: “Bir milleti mahvetmek için, onun alfabesini değiştirmek kâfidir!” Artık, söyleyecek bir şey kalmıyor!..
NOT: 13 Ekim Cumartesi Vakıfta, saat 11.00’da İslâm Yaşar, “Örnek Bir Devlet Adamı, Adnan Menderes” konusunda bir seminer verecektir.
Dipnot:
1- Alâk Sûresi, Âyet-1.