Lügat olarak neşe, sevinç, mutluluk, olgunluk, şenlik, dinlenme ve eğlenme mânâlarına gelen bir mefhumdur. Bu da sadece bir muhitin, bir sınıfın veya bir grubun değil, bütün toplum tarafından idrak edilen bir değerin ifadesidir. 

Gerçek mânâdaki bayramların diğer milletlere veya toplumlara da bilhassa İnanç, Ahlâk ve İnsanî Değerler yönünden tesir etme “Eğitme” kabiliyeti vardır. Bu husûsiyet sadece Ramazan ve Kurban Bayramı, yani Dîni bayramlar için söz konusudur 

Her sene mutad olarak kutlanan Ramazan ve Kurban Bayramlarında yediden yetmişine kadar herkes, inancıyla, âdet ve töresiyle bu sevinç ve mutluluğu yaşar, paylaşır! Ayrıca, sadâka ve hediye gibi çeşitli şekilde yardımlaşma, akraba, eş, dost ziyaretleri ve kaynaşmalar da bayramların husûsiyetlerindendir. 

Ramazan Bayramı, bir ay süren Oruç ibadetinden sonra, kılınan Bayram Namazıyla başlayıp tes’id edilen muhtevalı bir şükürdür.

Kurban Bayramı ise, Ramazan’dan 2 ay 10 gün sonra tes’id edilen ve “Allah’a Yaklaşmak” mânâsında geniş muhtevalı bir şükürdür. Bu bayrama ismini veren “Kurban” hadisesi ise, bir başka sevinç ve heyecan uyandırmaktadır! 

Arefe Günü sabah namazında “Teşrik Tekbirleri” ile başlayıp, 4 gün devam eden Kurban Bayramı’nda, diğer yardımlaşma usûllerinin yanı sıra kesilen milyonlarca kurbanlar, dünyanın birçok yerlerinde milyonlarca aç ve fakir insanları sevindirmektedir! 

Her iki bayramda da, başta İslâm Âlemi olarak dünyanın bir çok yerlerinde tam bir şuurla bayram havası yaşanır!

RESMÎ GÜNLER VE KUTLAMALAR İLE DÎNİ BAYRAMLAR 

Diğer Millî Günler ve Kutlamalar, bu mânâda bayram tarifine girmez. Çünkü bayramların maddî ve mânevî hususiyetleri, Resmî Kutlamalarda yoktur. Ayrıca onlar, sadece bir ülke için söz konusu olup, belli çevrelere hitap etmektedir. 

Ayrıca, birçok kimse bu törenlerin niçin yapıldığının ve muhtevasının ne olduğunun şuurunda bile değildir! Onun içindir ki, Resmî Merasimler ve Kutlamalar, Dîni bayramlarla mukayese edildiğinde, Bayram tabir ve tarifine hiç de uymadığı açıkça görülür.   

Ramazan ve Kurban Bayramlarının mânâ ve husûsiyetleri hiçbir şekilde menfi hadiselere meydan vermez. Yani, bu bayramlar istismar edilerek çeşitli yürüyüşler, taşlı sopalı kavgalar, etrafa zarar vermek gibi provokasyonlar yaşanmaz! Çünkü bayram şuuru, maddî ve mânevî havası buna fırsat vermez!  

Halbuki, geçmişte tatbik edilen Resmî merasimlerde, meselâ 29 Ekim “Cumhuriyet’in İlânı” ile 23 Nisan Millî Hâkimiyet ve Egemenlik’in Kabulü kutlamaları sırasında bazı kuruluşların organize ettiği kavga ve gerginlik ortamı haline getirildiği, etrafa zarar verip tehditler savrulduğu müşahede edilmiştir. 

BAYRAM’LA CANLANAN HUZUR VE MÂNEVÎ HAVA BOZULMASIN

* Seçim atmosferine giren Ülke’de, Bayram öncesi estirilen fitne rüzgârları devam ettirilmemeli! 

* Kutuplaşmayla birlikte hakaret ve çirkin sataşmalar yaşanmamalı! 

* Siyasî görüş ayrılıkları, husûmet, kin, gerginlik ve kavgaya dönüştürülmemeli! 

* Seçim’i, savaş olarak algılayıp, her türlü hile ve dalâvere’ye fetva vermek gafletine düşülmemeli! Çünkü, meşrû seçim, son derece dürüst olan seçimdir! Dürüst olmayan gayrimeşrû seçimlerin hiç kimseye faydası olmayacağı gibi, Vatan’a ve Millete büyük zararları vardır! 

* Cumhuriyeti veya Demokrasiyi hazmetme olgunluğuna sahip olmalıyız. 

* Siyasî düşüncesinden dolayı kimseyi kınamamak, kendi düşüncesine zorlamamak, hür düşüncelere saygı göstermek, Cumhuriyet ve Demokrasi’nin vazgeçilmez husûsiyetleridir. 

* Seçim propagandaları ve fikrî tartışmalar, insanî ölçüler dahilinde, medenice yapılmalı.  

* Hülâsa, Bayram havasıyla yaşanan birlik, beraberlik ve kardeşlik havası devam ettirilmeli, gölge düşürülmemelidir!