"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yakın tarih yeniden yazılmalı

Naci TEPİR
28 Nisan 2016, Perşembe

MİLLÎ HAKİMİYET:

Her sene TBMM’nin ilk açılış günü (23 Nisan 1920) “Millî Hakimiyet” günü olarak merasimlerle kutlanmaktadır. Bir defa halkımızın bir çoğu bu mühim tarihî hadisenin esprisini bilmediği için pek umursamıyor. Birazcık olsun bilenler de, resmî ideolojiye dayalı olarak–bilhassa okullarda–yanlış ve eksik olarak öğrenmişlerdir.

Millî hakimiyet; halkın devlet İdaresinde kayıtsız şartsız söz sahibi olması demektir. Halbuki tatbikatlar ekseriyatla bunu “Tekelcilik”, “Dikta Rejimi”, “Halka Rağmen Halkçılık” (Halka dayatma) ve sair şeklinde yorumlamıştır.

Diğer taraftan, Millî Hakimiyet konusunda mühim rol oynayan ve emeği geçen bazı kahramanların adından hiç söz edilmezken, bazı kahramanlar da “Vatan haini” olarak lanse edilmektedir. Bütün başarılar da bir şahsa indirgenerek, büyük haksızlık yapılmaktadır.

Birkaç Çarpıcı Misal:

Birinci Dünya Harbi’nin (1914-1918) sonunda ülkemizde başlayan “İstiklâl Savaşı” (1919–1922), hakkında vatan haini diye iftiralar yapılan 36. Osmanlı Padişahı rahmetli ‘Sultan Vahdettin’in, planıdır. Sarayında günlerce yaptığı görüşmelerin sonunda, kendi bütçesinden 30 veya 40 bin altın lira vererek, M. Kemal’in de içinde bulunduğu bir grup subayı, İstanbul’un Karaköy limanından 16 Mayıs 1919 günü, dayalı döşeli bir gemiyle (Kırık gemi masalı tamamen uydurmadır) kendisi bizzat Anadolu’ya uğurlamıştır. Ayrıca, İslâm Halifesi sıfatıyla el altından bir tamimle (genelgeyle) Allah (c.c.), din, namus ve vatan için Müslümanları cihada (savaşa) dâvet etmiştir. Henüz Birinci Dünya Harbi’nden yorgun ve bitkin olarak çıkmış olan ülkemiz insanları, imanından aldığı bir kuvvetle Halife’nin bu çağrısına uyarak tekrar silâha sarılmıştır. Daha sonra gelişen hadiseler (millî toplantılar, kongreler, zaferler, TBMM’nin açılışı vesair faaliyetler) bu çağrı neticesinde gerçekleşmiştir.

İkinci misal: Teşkil ettiği kuvvetlerle Batı Anadolu Cephesi’nde mühim bir varlık gösteren Ethem Bey, İsmet Paşa ile ters düştüğü için, bir oyun neticesinde Çerkez Ethem ismiyle hain ilân edilmiştir.

Üçüncü Misal: İstanbul’un işgali sırasında, büyük tehlikelere göğüs gererek tek başına düşmanla mücadele edip, neşrettiği “Hutuvat-ı Sitte” eseriyle onların planlarını altüst eden, Millî Mücadele’ye büyük destek veren ve mühim hizmetlerinden dolayı 17 defa dâvet edildikten sonra Ankara’ya gelip, TBMM tarafından “Hoşamedi” ile (merasimle) karşılanan büyük âlim ve müceddid Bediüzzaman Said Nursî’nin (r.a.) hiç bahsi geçmemektedir! Ders kitaplarında ise yakın tarihimizle ilgili konular–birilerinin keyfi için–ya sathî olarak, ya da çarpıtılarak işleniyor!

Temennimiz şu ki; yakın tarihimizle ilgili hadiseler ve kavramlar artık doğru-dürüst olarak çarpıtılmadan, örtbas edilmeden objektif bir şekilde işlenmelidir. Buna şiddetle ihtiyaç var!..

Okunma Sayısı: 2012
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı