"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aynalar ve ahlâk-fazilet imtihanımız

Nejat EREN
22 Ocak 2016, Cuma
Aynalar; cisimlerden yayılan ışınları yansıtarak, o cismin görüntüsünü oluşturan optik araçlardır.

Yani aynalar yansıtıcıdırlar. Ne görürlerse onu yansıtırlar. Tarihçesi Maden Çağından, Eski Mısır (M.Ö. 2500) ve Miken uygarlıklarına kadar giden aynalar günümüzde de önemini korumaya devam ediyorlar. 

Bahsimize konu olan asıl aynalar ise “nefis muhasebemizde” kullanmakla ilgili olacaktır. Sadâkat, doğruluk, ahlâk anlayışımız, nezaket, medenîlik ve şeffaflığımızı maddî aynayla değil, ama vicdan aynasıyla ölçebilmek için bu araçların fonksiyonlarından faydalanabiliriz diye düşünüyorum. İkinci Lem’a’da geçen; “İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyüb’den (as) daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar.” tesbitine bir de bu gözle bakmak gerekir diye düşündüm. 

Esas olan manevî aynalara bir bakmak gerek. Bu fakirin en fazla dikkatini çeken; “Boy Aynaları”dır. Boy aynaları olayı tam boyutuyla göstermeye daha yakındırlar. Hz. Üstadımın hayatı boyunca “Boy Aynasına” bakar gibi; Hakka karşı da, halka karşı da, devlete karşı da, çevresine karşı da, dosta karşı da, düşmana karşı da hep o net, saydam ve berrak duruşuna hayran olmuşumdur.  Hile, yalan, kandırma, kabalık, nezaketsizlik, menfîliği asla akla getirmeyen bir mert ve yiğitçe duruş! Tam aksine her zaman; net, berrak, nazik, faziletli, İslâm ahlâkı, gerçek medenî insana yakışan, ayna olan bir duruş. 

İçimizi göstermeyen, ama dışımızı aynen yansıtan aynaların bize vereceği derslere dikkat etmek gerekir. Günümüzün karmaşa ortamında bir basküle çıkar gibi, “Boy Aynalarımıza” bakmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hakka karşı kulluğumuz, halka karşı vatandaşlık, komşuluk, kardeşlik hak ve hukukumuzun aynada yansımalarına dikkat etmek gerek. Dışarıya karşı görünüşümüz nasıldır? Biz dışarıyı nasıl görüyoruz? Vicdanlarımız yaşanılan hayattan memnun ve rahat mı? 

Günlük yaşantıda; sorumlu siyasiler, yetkililer, idareciler, din adamlarımızın yaptığı konuşmalar, verilen demeçler, beyanlar ve görüntüler; inançlarımız, tarihimiz, geleneğimiz, ahlâkımız, kültürümüz ve kamu vicdanıyla uyuşuyor mu?  

Şeffaf olan vicdan aynalarımıza bakarak müsbete ve hizmete yansımalarını değerlendirsek güzel olmaz mı? Güzelliğe, nura, ışığa talip olan aynaların diliyle muhatap ve hemhal olsak! Nasıl olur? 

Makul ve akl-ı selim insanlara düşen; maneviyat çizgisi sınırlarında kalmak ve tali yollara sapmamaktır. Hayatın her an ve safhasının kâinat “aynalarında” yansıyacağı şuurunda hareket etmektir.  

Asrın manevî tabibi Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur Külliyatında aynalardan bahseder ve insanı; “Esma-i Hüsna ve Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarının tecellilerinde Kâinat Sultanının İsm-i Âzamına mazhar ve bütün isimlerinin en câmi bir aynası ve hitabât-ı Sübhâniyesine ve konuşmalarına en anlayışlı bir muhatab-ı hassı” olarak tarif eder. Cenâb-ı Hakk’ın yüz, belki bin isminin kâinata tecelli ettiğini, herbirisinin mevcudattaki ayna ve cilveleriyle tecelli ettiğini söyler. Esmâ-i İlâhiyenin en cemiyetli aynasının da “cismâniyet”te olduğu tesbitini yapar. 

“Samed aynası olan nurânî kalblerin, hakikat güneşine karşı açılan pencerelerdir” der. Bütün bunların umumunun güneşe aynadarlık eden deniz gibi büyük bir ayna olduğunu söyler. Hayatın da bütün o delilleriyle, ayna olduğunu şahit gösterir. Kâinatı, devamlı değişen, ayrı ayrı cilveleri ve nakışları göstermek için, tazelenen ve hadsiz aynalardan müteşekkil büyük bir ayna olarak görür. 

Herkesin, kâinatı kendi aynasıyla gördüğünü beyan eder. Gayet güzel bir cemal ve güzelliğin kendini görecek ve gösterecek bir ayna gerektirdiğini ifade eder. İnsana tecellî eden isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle âlem-i bekada onların aynası olan insanların, ebedî cilvelerine mazhar olacaklarına işaret ederler.

Hayatımızın bütünüyle güzelliklere ayna olması dilek ve temennisiyle. 

Kaynaklar: 

1- Asa-yı Musa,
2- Barla Lâhikası.

Okunma Sayısı: 1159
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı